“Anne, bekle!” Cruz elini uzattı. “… Şifre arayışına devam etmeye sahiden hazırım.” Annesinin
bunu anlamasını sağlamalıydı. Şimdi bırakamazdı. Yapamazdı. “Uzun zaman önce, kafama
koyduğum her şeyi yapabileceğimi söylemiştin, hatırladın mı? Sahildeki o günü hatırlıyor musun?
Eğer inanıyorsan, buna hâlâ inanıyorsan, lütfen devam etmeme izin ver.” Annesi karşılık vermedi.
Görüntüsü donmuş gibiydi. “Anne?” diye bağırdı Cruz. “Bilgileri işliyor,” diye fısıldadı Emmett.
“Orada her ne oluyorsa yedi yıl önce programlandı,” dedi. Tüm gözler, holo-günlükten ışıldayarak
çıkan donuk figüre çevrilmişti. Tek ses, Cruz’un yanındaki duvarda duran antika pirinç
saatin tıkırtısıydı. Bu kadar uzun süren neydi? Beklemek ıstırap vericiydi. Cruz öğrenmek
zorundaydı: Annesi şifreyi aramaya devam etmesine izin verecek miydi? Yoksa uğruna savaştığı,
uğruna feda ettiği ve uğrunda neredeyse öleceği her şey burada ve şimdi son mu bulacaktı?
“BU HEYECAN VERİCİ, son sürat, dünyanın dört bir yanına uzanan macera, bir dolu
bilimsel gerçek ve James Bond usulü cihaz içeriyor; bunlara renkli çizimler eşlik ediyor.
Kitap, okurları serinin devam kitapları için meraklandırarak sonlanıyor.” — BOOKLIST