Yaşamda başımıza gelen türlü âfet, kaza ya da yaşadığımız büyük korkular, benliğimizi kemiren, bedenimizde de türlü arazlara neden olan travmaların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu durum, her an başımıza gelebileceği gibi, birlikte yaşadığımız insanların başına da gelebileceği için, travmaların oluşum şekillerine, nasıl belirlenebileceklerine ve nasıl ortadan kaldırılabileceklerine ilişkin donanımlı olmak, bizi hayatta birkaç adım ileriye taşıyabilir. Travmasız bir hayatı sağlamak mümkün olmasa da, travma

Psikoterapi, büyük ölçüde zayıflıkları düzeltmek ve onarmakla ilgilenen, iyileştirici bir disiplin olarak gelişmiştir. Pozitif psikoterapi (PPT) tam tersi bir yaklaşımı benimser. Danışanları yaşamlarındaki doğru, güçlü ve iyi olanın tam olarak farkına varmaya ve en iyi özelliklerini ruhsal bozukluklardan korunmak için kullanmaya teşvik eder. Bu el kitabında yer alan olgular (vakalar), üzgün, stresli, endişeli, kararsız veya öfkeli olmalarına rağmen danışanların nezaketlerini, şükranlarını, yaşam coşkularını

Psikoterapinin dile getirilmeyen ve test edilmemiş bir önermesi vardır. Bu önerme, “neyin yanlış olduğu hakkında uzun uzun konuşmaya teşvik edilen danışanın bir şekilde iyileşeceği”dir. Psikoterapi, büyük ölçüde zayıflıkları düzeltmek ve onarmakla ilgilenen, iyileştirici bir disiplin olarak gelişmiştir. Pozitif psikoterapi (PPT) tam tersi bir yaklaşımı benimser. Danışanları yaşamlarındaki doğru, güçlü ve iyi olanın tam olarak farkına varmaya ve en iyi özelliklerini ruhsal bozukluklardan korunmak için kullan

İmaj Dönüşüm Terapisi (ImTT), psikolojik tedaviler içerisinde devrim niteliğinde bir yaklaşımdır. İnsanlar ImTT yoluyla en yoğun acılarını ve korkularını dahi tekrar yaşamalarına gerek kalmadan kolaylıkla serbest bırakabilirler. Suçluluk ve utanç duyguları da aynı kolaylıkla bırakılır. ImTT, duyguları serbest bırakmak için bir tür görselleştirme ve nefes tekniği içeren bir protokol kullanır. Sonuç olarak, travmatik anılar daha az komplikasyon ve tedaviye daha az dirençle hızlı ve eksiksiz bir şekilde işleml

Bundan 20-30 yıl önce eşcinsel evlilik diye bir şey yoktu. Önce evlilik tanımı; kadın ve erkek arasındaki evlilik olmaktan çıktı, sonra eşcinsel evlilikler yasallaştı. Şu an bazı ülkelerde evlat edinmeleri de meşru. Bayrakları gökkuşağı, söylemleri “Love Wins”/“Aşk kazanır” fakat bunun altını biraz kazıdığınızda karşınızda tamamen baskı ve zulüm mekanizmasını buluyorsunuz. Dünyanın birçok ülkesinde eşcinsellerin değişim terapisi alması yasak. “Bize uzak şeyler bunlar, bizde asla karşılığı olmaz” diye bakama

Dünyada değişimin her zamankinden hızlı olduğu bu dönemde stres ve kaygı ile nasıl baş edebiliriz? Zorlayıcı bir olay yaşadığımızda aldığımız yarayı iyileştirmeyi, tekrar yaralanma ihtimaline rağmen yola devam etmeyi nasıl başarabiliriz? Taşıdığı tüm belirsizlik ve hayal kırıklıklarına rağmen yaşamın içindeki yerimizi almamızı sağlayan en önemli beceri; Psikolojik Sağlamlık. Peki, hangi özellikler insanı psikolojik olarak sağlam kılar? Psikolojik sağlamlık nasıl kazanılabilir? Çocuklarımızda psikolo

“Histeri ile ilgili her deneme, onun meşhur özelliklerini anmak zorunda. Histeri dendiğinde, bedenlerinin cinsel istekleri altında bunalmış, cinsel düşüncelerini bastıran, konversiyonlarına kayıtsız, ötekiyle had safhada özdeşleşen, kendini teatral tarzda ifade eden, kendini varoluşuna adayacağı yerde onu gündüz düşlerinde hayal eden, çocuksu bir masumiyeti erişkin dünyeviliğine yeğleyen insanlar akla gelir. Telkinden mustariptirler; ya ötekinden kolayca etkilenir, ya da düşüncelerini kendilerine refaka

Denge, aşkın ruhudur! Kalbini işaret etti: "Şurada ne olup ne bitiyor, iç dünyamda neler var, bilmeni istiyorum. Şeffaf olmak istiyorum sana karşı." "Bunca zaman şeffaf olmadın Leyla." "Seni kaybetmekten korktum çünkü." - Hayatın baştan başa bir meraktan ibaret olduğunu düşündü Leyla. Emekleme devresinde oyuncakları ağza alarak başlayan bu merak süreci, büyürken soyut soruların yanıtını aramakla devam ederdi. Bulunan her yanıt, hayatın temellerine konulan bir tuğla olurdu. Her şeye rağmen Leyla'nı

Hayatın fırtınaları karşısında bazı insanlar sapasağlam dururken bazıları neden savrulup gider? Psikolojik sağlamlık bu sorunun anahtarıdır. Psikolojik sağlamlık, sevdiğiniz birini kaybetmek, işten çıkarılmak, ciddi hastalıklar yaşamak ve hatta gündelik sıkıntılar gibi çeşitli zorlukların ve stres verici olayların ardından toparlanabilme becerisidir. Psikolojik sağlamlık, zorluklar karşısında insanların güçlü tepkiler verebilmesini sağlayan beden, zihin ve karakter gücüdür. Kısacası, psikolojik sağlamlık ru

Bireysel psikoloji ekolünün öncüsü, Avusturyalı Psikiyatrist Alfred Adler, bu kitabında bireysel psikolojinin temel ilkelerini gözler önüne sermektedir. Kişilik gelişimi, aşağılık kompleksi, üstünlük arzusu, yaşam tarzı ve toplumsallık duygusu ile ilgili kavramlara değiniyor; hastaların rüyalarını inceliyor; eğitim, evlilik, özgürlük ve kadın-erkek arasındaki farklılıkları örneklerle izah ediyor. İnsan psikolojisini daha iyi anlamamızı sağlayan akıcı üslubuyla bireyin gelişim aşamalarını farklı vaka örn

“Biz, insan ırkının tek mensubu değiliz. Etrafımızda başkaları da var. Bireysel olarak insanın zayıflığı ve sınırları, toplumdan uzak, soyutlanmış bir yaşam amacını imkansız kılar. İnsan yalnız yaşayıp karşılaştığı sorunları kendi başına çözmeye çalışsaydı, yok olurdu. Kendi yaşamını sürdüremez, dolayısıyla insanlığın yaşamı da devam etmezdi. İnsan sınırları, yetersizlikleri ve zayıflıkları yüzünden her daim başkalarına bağlıdır. İnsanlığın refahı ve kendi esenliğimiz için en büyük adım birlik olmaktır.”

Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu olan Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı’yla bireysel psikolojinin ilkelerini oldukça geniş bir okuyucu kitlesine açıklıyor. Bireyin gerek insanlarla, gerek kendisiyle kurduğu ilişkinin önemine, ruhsal ve fiziksel sorunlarına ve bunların psikolojik temellerine değiniyor. Toplumsal sorunların bireyin hatalı davranışlarından ve psikolojik sorunlarından kaynaklandığını savunan Adler, bu kitapta bireyin hatalarını fark etmesi ve topluma uyum sağlayabilmesi için çözüm öneri

Hayatın ve tedavinin içinden yaşayan örneklerle... Onlar, tam anlamıyla “zamane” çocukları. Onlarınki anne babalarının çocukluklarına benzemiyor. Onların dünyası cep telefonlarının, bilgisayarların hâkim olduğu bir dünya. Onlar düşe kalka büyümüyorlar, tozu toprağı bilmiyorlar. Başları hiperaktiviteyle fena halde dertte, fobileri var, narsisizmden mustaripler, daha yalnız büyüyorlar, okula gitmek, arkadaş edinmek onlar için daha zor. Onlar, çoğunlukla “problemli” çocuklar. Anne babaları ise daha çok ş

Okul reddi kavramının Türkiye'de henüz yeterli düzeyde bilinmediği ve bu nedenle belirlemeye ve önlemeye yönelik çalışmaların yetersiz kaldığı söylenebilir. Doğal olarak yeterli bilincin olmaması çocukların ortaya koyduğu tepkilerin anlaşılması ve bu tepkilere müdahale edilmesi sürecine olumsuz bir ortam oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak da çocuklarda ya okul terki gibi radikal davranışlar ya da okula devam edip düşük motivasyona sahip olmaya bağlı olarak akademik başarısızlık gibi sonuçlar gözlenebi

Empatinin dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğini politikacılardan, filozoflardan, psikologlardan, hatta bilim insanlarından sıkça duyarsınız. Öyle ki empatiyle ilgili tek sorunun, yeterince empati kurmamamız olduğu sürekli dile getirilir. Ancak gerçek bu kadar basit olmayabilir. Paul Bloom, empatinin toplumdaki eşitsizliğin ve haksızlığın önde gelen motivasyonlarından biri olabileceğini ortaya koyuyor. Ona göre empati, başkalarının hayatlarını iyileştirmemize yardımcı olmaktan çok, dar önyargıl

Çocuklarda ve yetişkinlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu belirtileri, teşhisi ve tedavisine yönelik kapsamlı bir rehber. Türkiye Psikiyatri Derneği verilerine göre ülkemizde DEHB yaygınlığı yaklaşık olarak çocuklukta yüzde 8, ergenlikte yüzde 6 ve erişkinlikte yüzde 4. Aşırı dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite gibi temel belirtilerin kişinin okul, iş ve ev hayatında önemli bozulmalara neden olduğu kronik bir durum olan DEHB, birçok nedenle aileler, okullar ve toplum için bir mücadel

Duygularımızı sorgularken suçu kendimize atmak kolaydır; ken- dimizi ve etrafımızdakileri imkânsız bir standartta tutmak. Artık farklı sorular sormaya başlamamızın zamanı geldi. Cevaplar ise aynanın ötesinde… Geçmiş travmalarımızın acısı, her ne olursa olsun kendimizi ta- nımak ve aşabilmek için en güçlü öğretisini sunuyor: Travmadan sonra hareket etmenin güçlüğünü kabul edebilir ama onunla hare- ket etmeyi öğrenebiliriz. Bu mercek sayesinde yenilenmiş bir kişi- sel öz değer sistemi oluşturabilir; n

“Ancak ruhunuza dönüp duygularınızı hissettiğinizde ve bilhassa kendiniz için sesinizi yükselttiğinizde gerçek, dürüst ve özgür bir hayat yaşamış olursunuz.” Dünyanın hemen her yerinde pek çok kadın hayatındaki insanlara kol kanat germekle ve her şeye yetişmeye çalışmakla meşgul. Ataerkil kültüre göre kadın anne, eş, yuvayı kuran dişi kuş, özverili, sessiz, şefkatli olmak zorunda… Tüm bu tanımlar bir kadının ne olduğundan ziyade “ne olmaması” gerektiğini dayatır gibi, peki ya bir kadın kendini bunlardan ba

Lider dendiğinde akla hep güçlü önsezileri olan, olağanüstü zekâya sahip, sonsuz bilgilerle donanmış, her şeyin en iyisini bilen, otoriter hatta ulaşılması güç biri gelir. Ekipleri, geniş kitleleri yöneten, amaca doğru kanalize eden, hedef gösteren olarak idealize edilir. Lakin bu tarifler görülmek istenendir. Zira kimse kolaylıkla liderliğin karanlık tarafına bakmak istemez çünkü karanlıklar ürkütücüdür. Alışık olmadığımız “KARANLIK ÜÇLÜ!” tanımının açılımı ise berrak zihinleri bulandırabilir, standart düş

Bugün dünyada 300 milyondan fazla insan depresyon teşhisi almış durumda. Tıp çevrelerinde bir depresyonsalgınından bahsediliyor. Oysa tarih boyunca depresifolmak bir hastalıktan ziyade bir ruh hali olarak görüldü ve melankolik olmakla eşanlamlı kullanıldı. Sık sık yaratıcılığın ve ayrıcalıklı bir varoluşun işareti olarak görülen bu gizemli rahatsızlık,her dönem kalabalıkların ilgisini çekti ve tartışmaların odağında yer aldı.Jonathan Sadowsky Depresyon İmparatorluğu ’nda ruh ile be