“Yazarken, tüm dünyaya egemen olan ve kolektif bilinçdışımızı kaplayan o ‘eril dil’denfarklı bir ses aradık hep. Bazen bu toprakların bin yıllık kadim sesi bu, bazen nida bazen haykırış bazen de ah! Çoğu zaman dişil bir ses oldu, giderek kimliksiz ve cinsiyetsiz bir ses. Kimi bedenlerimizin çığlığı, kimi de hafızalarımıza kazınan derin bir yara izi…”

Lütfi Apilioğulları yeni kitabı "Atölyeden Akıllı Fabrikaya"da yeni paradigmanın, işletmelerin müşterilerinin özelleştirilmiş taleplerini karşılamak için yenilikçi ürünleri, hızlı ve düşük maliyette üretebilmelerinin önemine dikkat çekerek, kapsamlı bir müşteri deneyimi oluşturup toplam etkiyi artırabilmek için bir dizi stratejinin uyumlu şekilde bir arada kullanılmasının önemini vurguluyor.

Funda Özşener'in çarpıcı bir sinema karakteri olarak Leylifer'i işlediği bu senaryo metninde, kendisi olarak yok olan, başkası olarak dirilen bütün kadınların öyküsü anlatılıyor...

Funda Özşener'in "Ah! Tamara" söylencesinden esinlenip, çok eskiden Anadolu'da Ermeni ve Müslüman gelinlerin düğünden sonra suskunluk yemini etmelerinden yola çıkarak, bir beyazperde uyarlaması şeklinde kaleme aldığı bu senaryo metni bizi eski aşklara, eski topraklara, hayallere götürüyor...

Osman Akınhay’ın üç cilt olarak kaleme aldığı (kitaplı) hatıralarının bu ilk cildindeki 19 yıllık dönemi, çevirmenliğe başladığı hapishane yıllarını, İstanbul’da Cağaloğlu’yla tanıştıktan sonra döndüğü İzmir’de Ege Yayıncılık ve İzmir Kitaplığı girişimlerini, tekrar İstanbul’a geldiğinde üç yıl genel yayın yönetmenliğini yürüttüğü Sistem Yayıncılık yıllarını, Ankara Bilim ve Sanat Yayınları’na uzaktan editörlük yapışını ve serbest çevirmenliğini kapsıyor…

Özlem Ataman'ın bu kitabı, içinde yaşadığımız bu döngülerden oluşan ömürde, kendi hayatından yola çıkarak insanın nasıl ruhunun yolunu bulabileceğini anlatıyor…

Virginia Woolf en bilinen romanı "Mrs. Dalloway"de üst sınıftan bir kadının parti düzenleme hazırlıkları arasında tek bir günü anlatırken, savaş sonrası İngiltere'nin ruhsal/düşünsel dünyasını ve Londra'nın şehir hayatını da gözlerimizin önüne seriyor...

Tarık Ali alışılmış biyografilere benzemeyen bu kitapta, mevcut düzenin Birleşik Krallık’ta sürdürmeye çalıştığı ‘Churchill kültü’nü yerle bir ediyor ve Winston Churchill’in ülke içinde işçi ve emekçilerle kadınların mücadelelerine düşmanlığıyla, ülke dışında sadece Britanya İmparatorluğu’nun bekasını gözetip, Hindistan’dan Yunanistan’a ve Kenya’ya kadar işlenen sömürge suçlarında taşıdığı birinci dereceden sorumlulukla nasıl bir ırkçı emperyal suçlu olduğunu gözler önüne seriyor…

Virginia Woolf 'kadın ve kurmaca' konulu bu konuşma metninde, edebiyatın erkek dünyasında kadınların nasıl dışlandığını ele alıyor ve 1800'lerden itibaren edebiyat sahnesine giren kadınların kaleminden çıkan eserleri ve yazım süreçlerini irdeliyor...

Erdal Doğan'ın bu biyografisi, edebiyatımızın unutulmaz isimlerinden, Yenişehir'de Bir Öğle Vakti'nin, Tante Rosa'nın, Barış Adlı Çocuk'un, Hoşgeldin Ölüm'ün yazarının hayat öyküsünü kapsamlı bir araştırma, ilk elden tanıklıklar ve etkileyici bir dille sunuyor okura...

Camille Claudel. Bir heykeltraş. Bir kadın. Çağının büyük sanatçılarından. Rodin'in öğrencisi ve sevgilisi olmuş, sonra onun gölgesine isyan etmiş. Özgün eserler vermiş, adını sanat tarihine yazdırmış. Delirmiş. Otuz yılını akıl hastanesinde geçirip ölmüş. Bir Kadın. Camille Claudel.

"Kötü bir düşünce: Kimsenin sana ihtiyacı yok, kendi kültürüne tamamıyla yabancısın, onun için hiçbir şey yapmadın, sen hiçbir şeysin. Ama Avrupa'da ya da başka bir yerde SSCB'de en iyi yönetmen kim diye sorulduğunda, cevap Tarkovski. Fakat burada tek kelime edilmiyor. Ben sanki yokum, yaşamıyorum, boşlukta yer kaplamayan bir şeyim. Hiç kimsenin sana ihtiyaç duymaması, baş edilmesi çok zor bir duygu. Ben de daha aşağı birinin gücüyle ayakta durmaktan nefret etmeliyim. İsteğim, bir insanın hayatını doldurmak

Bu kitap, Rus tiyatrosunun büyük isimlerinden Vsevolod Meyerholdun tiyatro üzerine görüşlerini, basilica tiyatro oyunlarıyla ilgili eleştirilerini, prova ve temsil anlayışını, o dönemin tiyatrosu ile sessiz sinema arasındaki ilişkiye bakışını ve genel olarak Rus ve Avrupa tiyatrosunun gelişimine dair düşüncelerini ortaya koyuyor

Sinemanın efsane oyuncularından Marlon Brando, bu otobiyografisinde çocukluğundan Tahiti'de satın aldığı adadaki hayatına, tiyatrodan sinemaya geçişine, ünlü yönetmenlerle yaşadıklarından aşkları ve aktristlerle ilişkilerine kadar tüm hayatını okurların gözleri önüne seriyor...

Jean Dominique-Brierre'in bu kapsamlı entelektüel biyografisi, 20. yüzyılın en büyük yazarlarından Milan Kundera'nın hayatını, ülkesinin geçirdiği siyasal değişimlerle beraber şahsi serüveni, göçmenliği ve şairlikten romancılığa edebi eserleri üzerinden anlatıyor...

Necla Akdeniz üçüncü romanı Tereddüt Çizgisi’yle insanlığın kendi elleriyle hazırlayıp içine düştüğü açmazların izlerini sürmeye devam ediyor. Bir çeşit manifesto olarak da okuyabileceğiniz Tereddüt Çizgisi, roman kahramanı Rüya’nın deyişiyle, “İnsan olmaktan utanan varlıkların ortak tebliği”dir.

Bir Kadının Öz Portreleri