Kayfede oturuyorduk, Kel Üssük selâyı duyar duymaz bîrden "Eziz Allah" deyip ayağa kalktı Hoca selâyı bitirmeden de çat diye yüzüstü yere düştü. Baktık ki ölmüş. Hemen ezen okunana kadar yuduk, kefenledik ve cenazesini namaza yetiştirdik. Cuma namazından sonra Cuma cemaati dağılmadan cenaze namazını kılıp defnettik.

Lan oğlum siz deli misiniz? Okumuş, koskoca doktor olmuş bir kız kaçar mı? Oldu olacak kızı ilaçla bayıltıp kaçırın. Tövbe tövbe. Defolun lan başımdan." dedim ve ayağa kalkıp evime doğru yöneldim. Bu iki hergele: "Allah senden razı olsun, biz niye bunu düşünemedik?" diye elime yapışamazlar mı? Ellerinden zor kurtuldum.

Bir gün Angara'ya gideceğim tuttu ve sabah namazından sonra düştüm susa yoluna. Yayan yapıldak iki saat yürüme ile susaya varıp bizim bekleme durağında başladım karşıdan gelecek vesaiti beklemeye. Bir saat oldu olmadı bir otebis geldi. Bunu yeni görüyordum. Burunsuz, köşeli, camları ge-niş fiyakalı bir arabaydı. Önünde kocaman bir yıldız vardı.

Ercan Baysal, 1954, Uşak-Eşme doğumludur. Eski adıyla, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünün Resim Bölümünden mezunudur. İlk gençlik yıllarında başladığı karikatür çalışmalarını, yirmi yedi yıllık öğretmenliğinin ardından sürdürmektedir.1980-1990 yılları arasında siyah beyaz, grafiksel çalışmalarını kartpostal olarak bastırmış, bu süre içinde yüz bin kartpostalın dağıtımını yapmıştır. 2000'li yıllarda ise uzun süre, aylık Müdafaa-i Hukuk dergisinde çizgileri yayımlanmıştır.Karikatürleri çok sayıda dergi, gazete v

.....özün şeytan tarafı mizaha, edep tarafı edebiyata aittir. Mizah, gerektiğinde hak edeni verem eden, göze karasular indiren şakadır. Bu yüzden mizah, nezaket adına ağzına gem vurmaz. Dahası anarşist olmayan mizah yoktur. Evet, Hazreti Dangalak’ların bilmediği budur; anarşist olan, Eşref ya da Aziz Nesin değil, onların dilidir; yani mizahın dili. Mizah, şiire değil, nakarata; öyküye değil, hikâyeye; diyaloga değil, monoloğa “Hayır!” der. Tersine dönen kaplumbağa, sadece gökyüzünü görür, dahası kendini a

Bunlara şiir mi diyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Her şeye karşın zaman ayırdığınız bu şiirarasıhayat kitabındaki şiirler sizin için ne ifade ediyor ,hangi duygularınızı ateşliyor veya sizde nasıl kısa devreler yaptırıyor bilemiyorum.

"Cemal Süreya, Türkçe için şöyle der: “Somut, dobra, düşünmeye elverişli, çağrışım ağı onarılmış ve yaşama sevinciyle etekleri zil çalan bir dil.” O, bu sözlerinde, bütün “Sevda Sözleri” kadar içtendir. Cemal Süreya’nın bu saptaması ve içtenliği, günümüzün küresel (postmodern) kuram (poetika) avcısı ozanlarına, bir şey anlatır mı bilmem? Hele, o muhteşem IQ’leriyle, Doğu ile Batı kültürü arasında o kasap çengeli “&” olarak kalmayı yeğleyenlere?... Tahsin Şimşek, bu yapıtında, köyü Işıklar’dan ve on sekiz yı

Yazar Erol Toy bir konuşmasında Veli Bayrak için “Okudukça Aziz Nesin’i andım” diye bir cümle kurmuştu. Veli Bayrak büyük bir gözlem gücüne ve onu kısa yoldan yansıtabilecek yeteneğe sahip biri. Aslında Veli Bayrak hiç kimseye benzemeyen, gençlere yol açmaya çalışan, yani kendisi olmaya çabalayan bir kalem işçisi... O, bir öykü ustası, emekçisi. Öykülerini güldürmek ya da hüzünlendirmek derdi gütmeden, içinden geldiği gibi yazıyor. Sıcacık. Abartısız. Olduğu gibi. Katıksız. Dümdüz... Ne kadar gözlemci olduğ

Bu kitap “en güzel”, “güldüren” vb. tanımlarla sunulan alışılagelen fıkra ve espri derlemelerinden biri değildir. Amacı hukuk ve hukuk meslekleriyle ilgili fıkra ve esprileri ayrıntılı ve sistematik bir biçimde değerlendirerek sıradan bir derlemenin ötesine geçmektir.Fıkra ve esprilerin en güzel, güldüren vb. sayılmaları kişiye göre hatta “yere, ortama” ve “zamana” göre değişir. Ulusal ve uluslararası kaynaklardan güldüreni, güldürmeyeni, iyisi, kötüsü bir arada sunularak okuyucunun, kendi seçkisini yapabil

7. İzmir Uluslararası Mizah FestivaliŞehrimizde, yedi yıldır çok değerli bir festivale ev sahipliği yapıyoruz. Sanatın tüm dallarına kucak açan, İzmir Uluslararası Mizah Festivali’ne. Her yıl bu festivalimizin çatısı altında birbirimizle uyum içerisinde bir yaşama çağrıda bulunuyoruz. Vicdana, hoşgörüye ve barışa yaptığımız bu davet, dünyanın her yerinden sanatçılarımızın katılımıyla renkleniyor.Geçtiğimiz yıl II. Meşrutiyet’ten Milli Mücadele’nin Sonuna Türk Mizahında Siyasi Karikatürler (1908-1922)

Mizah, kişilerin, olayların ve durumların alışılmışın dışında olan abartılı, gülünç, tezat vb. yanlarını eğlendirme ve güldürmeyi amaçlayarak anlatmak olarak tanımlanabilir. Mizah; hiciv ve ironiyle yakından ilişki içerisinde olup Klasik Türk Edebiyatı çalışmalarında hicivle birlikte anılmaktadır. Klasik Türk Edebiyatı alanında, mizahı konu edinen çalışmalar sınırlı bir biçimde sürmekte; ironi, bir üslup özelliği olarak kabul edilerek mizah ve hiciv kadar detaylı bir biçimde incelenmemektedir. Bu kitap, 29.

Uzun zamandır bırakın gülmeyi, gülümsemeyi bile unuttuk. Bunun birkaç nedeni: Mesela gülmek ayıp. Mesela bu pahalılıkta gülecek halimiz yok. Mesela bu baskı ve yasaklar ortamı insanı gülmekten caydırıyor. Daha pek çok şey sayabiliriz…Kandemir’le oturup düşündük; biz aslında gülmeyi seven bir toplumuz. Gülme, iki uyanık zekânın çarpışmasından çıkıyor. Ve biraz zekâ gerektiriyor. Örneğin bu kitabı yazanlar salaksa, okuyanlar zekiyse gülme çıkmaz. Ben test yaptırdım, salak değilmişim. Tanıdığım kadarıyla Kande

Acem Dağına çıkalı henüz birkaç saat olmuştu. Hava iyice kararmış neredeyse gece yarısı olmuştu. Sokak lambaları yandığından sokaklar gündüz gibi aydınlıktı. Ercep hemen önlerinde bulunan Börekçiler Mahallesinde bir sokağı gösterdi. “Bakın len “Onla” Diğerleri de oraya baktığında bir erkek ve bir dişiden oluşan çiftler eşleşip sırasıyla birer birer orada bulunan evlere giriyordu. Sonra çıkıp sıradaki eve giriyorlardı. Telefo İbram merakla sordu. “Ne yapıyola ki?” Ercep cevapladı “Hem vallaha hem billaha e

Harun Reşid'in Ebu Nuvas adında özel bir hizmetkârı ve şairi vardı. Ebu Nuvas sadece ateşli bir belagat şairi ve en yüksek kalibre ve bilgeliğe sahip bir şair değil, aynı zamanda bilgi ve görgüde, bilgelik ve beceride zamanının bir adamı, nükte ve sevimlilikte zamanının en iyilerinden biri ve akıl ve zekada en yüksek mükemmellik derecesine ulaşan asrın adamıydı. Manevi açıdan bu kadar mükemmel ve yüksek olan Ebu Nuvas, maddi açıdan ve doğası gereği bunun tam tersiydi. Cüce denecek kadar kısa boyu, sağ

Kitap’ta, bir kısmı Zazakî Kürdçesinin konuşulduğu Dersim’in Karêr bölgesinden derlenmiş, ama çoğu diğer dünya ülkelerinde de anlatılan 500 adet fıkradan oluşmaktadır. Aslında her bir fıkra kısa bir mizahi öykü niteliğindedir. Özellikle yolculukta veya başka zamanlarda hoşça vakit geçirmek isteyen, bu arada dilini de geliştirmek isteyenler için ideal bir kitaptır.

Yazarın ilk çalışmasıdır. Kitapta daha çok Dêrsim ve Erzincan yöresinde anlatılan derlenmiş 90 kadar fıkradan oluşmaktadır. Aslında halkımızın düşünce dünyasını, sosyolojisini, eğilimlerini, kültürünü gözler önüne seren her bir fıkra tadında kısa bir mizahi öyküdür. Özellikle yolculukta veya başka zamanlarda hoşça vakit geçirmek isteyen, bu arada dilini de geliştirmek isteyenler için ideal bir kitaptır.

Genç Okur Yayınlarının mizah serisinin ilk kitabı çıktı! Gözüpek Hayri’nin Maceraları dizisiyle mizah serisine adım atan Genç Okur Yayınları dizinin ilk kitabı olan Hazine Peşinde ile okurlarını selamlıyor. Bu keyifli hikâyede Gözüpek Hayri ve arkadaşları Azmi ile Cezmi heyecan dolu bir maceraya atılıyor. Bu macerada başlarına gelmeyen kalmıyor. Ama sonunda mükemmel bir hazineye ulaşıyorlar. Bu macera o kadar keyifli ki okura adeta çizgi roman tadı veriyor.Cep boy olarak tasarlanan kitap okurlar için hem ta

Yüksekten uçarlar, en derinlere dalmak üzere. Sadece uçar ve dalmazlar; zirvelerden, doruklardan, görünmez yüksekliklerden güldürürler bir de. Şahinlere, kartallara benzetilirler, o yüzden “yükseklerden güldürürler” dedik biz de. O yüceliklerde mizah da yaşam da ne bizim dünyamızla ne de bizim şimdiki kurallarımızla ilgili. Doğal yaşamın günümüzde yitip gitmiş saf ve temiz kaynağına dayanır. Kendine has bir acı, kendine özgü bir neşe. Işığı yıkayarak indiren yağmurlar gibi, çağlayanlarla güle oynaya düşen k