Üstad Lü Zi Der Ki: Kendisi vasıtasıyla varolana Dao denir. Dao’nun ne adı vardır ne de biçimi. O insanın doğası, mutlak ruhtur. İnsan doğası ve hayat görülemezler. Onlar cennetin ışığındadırlar. Cennetin ışığı görülemez. O iki gözün arasındadır. Bugün senin rehberinim ve sana öncelikle yüce Tek’in ‘ Altın Çiçeğinin sırrını anlatacağım. Ardından geri kalanını detaylarıyla anlatacağım. Yüce Tek, üzerinde hiçbir şey olmayanı anlatan olgudur. Hayat büyüsünün sırrı eylemsizliğe varmak için eylemi kullanmaya day

Dedin ki, "Beni niye sevdin?" Cevabı olsa, toprak ana dile gelirdi Ey Sevgili! "Sebebi yok..." Olsa Aşk olmazdı hani... Bu kördüğüm, binlerce yılın kördüğümü... Çözemezsin beni... Seviyorum seni, her zamankinden çok... Toprağın toprağım değil, dilin dilim değil... Sıcak iklimin soğuk rüzgarısın sen... Ellerin nasırlı; ama yine de sıcak... Gülüşünde savaşın anları var... Biraz hüzün çökmüş yüzüne... Gül istedim... Sen hep gül, ela gözlüm! Ve gitme uzaklara... Seviyorum seni... Yeryüzünde hiçbir aşkın anlatam

Güneşleri eritirdim rüzgardan evvel gelen, En güzel fısıltısıydın sen mistrallerin, Ruhuma derinden işleyen, Ben seni bir dolunayda, Kızıl bulutlara inat, Sevdim... Git... Git desem de, Dinleme hırçın sevdayı, Kal benimle...

Binlerce yıldır reenkarne olan bir kadının yüzlerce hikayesinden bir kaçı... Naire'de kusursuz bir hayatı yasayan beyaz büyü ile insanlığı kurtarmaya çalışan cadıların kötülere karşı verdiği mücadele şiirsel bir dille anlatılmaktadır... Hukukun olmadığı yerde kaos olur, işte dünya tam böylesi bir kaosta yok olurken, Naire'nin perileri insanlığa el uzatır... Şayet hukuk kötülerin cezasını vermezse, insan insanı cezalandırır... Bu da bilgelikten uzak mediyetlerin -Babil gibi- yıkılmasına vesile olur... Nedeni

Bir kısmı Çince olan ve eski runik alfabe ile yazılan Irk Bitig sanıldığının aksine bir fal kitabı değildir. Kadim Türklerin eski Türkçe ile yazdıkları bir felsefi kitap olmakla birlikte dünya tıp litaratürüne bilinç ile ilgili yazılmış ilk metin olarak girmeyi hak edecek nadide bir eserdir. İnsan bilincinin zengin bir dil ve üslup ile anlatıldığı bu eser, dünya edebiyat tarihinin ilk eseri olup I Ching'i yazan üstadları derinden etkilemiştir... Güzel olan her şey kendinden bir esinti bırakır evrene... Irk

Bir tüy tanesi denize düşünce ay yeryüzüne iner ve bir bebeğin gülümsemesi ile umut olur... İşte çocuk kalbi ile bir babanın arasındaki o masum ve hiç kopmayacak sevgi bağı şiir ile resim ile buluşup meleklerin kanadında en naif yüreklere seslenmektedir: Sevelim! Çıkarsızca... Ve sevdiklerimizin kıymetini bilelim... Masalın resimle buluştuğu yerde buz taneleri de gizlenir ateşten bir kor kürede...

Komün hayata alışamayacak kadar çekingen ve bir o kadar tutsaktı... Büyük yalnızlıkları içinde bir siyah gül büyüttü... İnci renginde düşlerle bezedi toprağını, nemini... Çay tanelerine bulanmış azot kokusu ile filiz verdi bir Karagül... Çemberinde aşk yazılıydı... Renksizdi yaprakları... Bitmek üzere başlanmış her aşk bir tortu bırakır... Birikir siyahı kalpte... Sonra bir kara bulut olur... Kurşuni yağmurlar boşalır zamansızlar diyarına... Ben, sen ve o yok olur... Biz yokluğu tadar... Ve sonra sorar insa

Aşk unutulmuştu... Bazen büyük öfkelerin tek sebebi içimizde biriken kızgınlıklardır. Bu kızgınlıklar ki çocukluktan ölünceye kadar yakamızı bırakmaz... Bize en çok "Sen bunu yapamazsın!" diyenlerin iyiliği dokunmuştur, çünkü yürek meydan okumaları ve kendi okyanusunu yaratmayı sever... Çünkü yürek sınırsızdır... Bir derya misali ve akmak ister sonsuzluğa doğru... Erkeksi hareketleriyle Avrupalı bir kadın ajan ve asil Türk askerinin sıradışı aşk hikayesinin başlangıcı... Sinemaya uyarlanmak üzere ele alına

Yeryüzü Orta Çağ'da bir karanlık döneme girer... Kalem susar, dil susar, yazı susar; ama umutlar ve düşünceler asla... Kadının yüzyıllardır hikayesidir bu aslında... Hep gerçek değeri bir inci gibi okyanusun derinliklerinde gün ışığa hasret bir şekilde çıkarılmayı bekler... Ve bir gün Sevinç teyze ve onun koğuş arkadaşları işte bu değeri 21. yüzyılda keşfeder... Acıya bulanmış yürekleri, düş kırıklıkları, umutları, yaşam mücadelesi ile bir kadının, aslında tüm kadınların, ortak sorunlarını mizahi bir dille

Aşkına her daim sahip çıkan bir kadının öyküsü. Öyle bir öykü ki, çölün rüzgarı tenine işlerken yüreği yıldızlarla avunur da diyemez sevdiğine bir ah... Öyle bir öykü ki, gökten yıldızlar iner yeryüzüne serap olur, düş olur onun karanlık gecelerine... Ve işler matemi bir çöl kraliçesinin göğe, suya ve kuma... Bir kadının hayatının önce filme yansıması... Filmin ise bir şairin ruhuna... İşte bir çöl kraliçesi umuda yol olur bir çağ boyu ve dizelere bürünen duygularıyla sonsuzluğa doğru akar bir nehir misali.

Geceye Selam Bir daha ne zaman çalar umut kapımızı? Ne zaman tutulur güneşler, Ve geceden doğar yıldızlar? Ne zaman tutulur iki kalp? Sen ve ben akarken zamanın biten aşkına... Ölü şairler yas tutuyor, Gökte bir yerde... 16.45