Edebiyatsız bir düşünce kurudur, yoksuldur. Konuşmakta, hatta yazmakta güçlük yoktur. Güçlük, hissedebilmekte, hissettirebilmektedir. Güzelliği, acıyı, sevinci kuru bir bilgi olarak bilmek yeterli değildir; önemli olan, bu soyut kavramların içeride, gönülde duyulabilmesi, hissedilebilmesidir. Sanat, bir bakıma görmeyi bilmektir. Sanatçı, başkasının görüp de hissetmediğini, bilip de dile getiremediğini gören, gösteren, hisseden, hissettiren kişidir. Edebiyat, insan ruhuna ilk elden seslenen bir sanat dalı

Edebiyatsız bir düşünce kurudur, yoksuldur. Konuşmakta, hatta yazmakta güçlük yoktur. Güçlük, hissedebilmekte, hissettirebilmektedir. Güzelliği, acıyı, sevinci kuru bir bilgi olarak bilmek yeterli değildir; önemli olan, bu soyut kavramların içeride, gönülde duyulabilmesi, hissedilebilmesidir. Sanat, bir bakıma görmeyi bilmektir. Sanatçı, başkasının görüp de hissetmediğini, bilip de dile getiremediğini gören, gösteren, hisseden, hissettiren kişidir. Edebiyat, insan ruhuna ilk elden seslenen bir sanat dalıdı

Tevfık Fikret'in Batı edebiyatını kendi kuşakdaşları kadar yakından tanıdığını söylemek zordur. Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Abdülhak Hamit hatta Halit Ziya, Mehmet Rauf kadar Batı edebiyatını, özellikle Fransız edebiyatını ilk elden tanıyan okuyan bir şair değildir; bu edebiyatçıları izleyen bunların birikimlerinden yararlanan bir şairdir. Nitekim en çok sözünü ettiği, etkilendiği şair, ikinci, hatta üçüncü sınıf bir şair olarak kabul edilen, edebiyat tarihleri içinde adı bile anılmayan ya da adına birk

Edebiyat eleştirileri ve metin incelemeleriyle tanıdığımız Hilmi Uçan, Yazınsal Eleştiri ve Göstergebilim adlı eseriyle edebiyatımıza katkılarını sürdürüyor. Eleştiri tarihi, dilbilim, dil-metin, metin-kurmaca, yazınsal iletişimin niteliği, metnin işlevselliği, göstergebilimsel eleştiri, okumanın sınıf içindeki işlevi ve bu bağlamda edebiyat eğitiminin sorunları gibi başlıklar bu kitabın öncelikli meseleleri. Uçan, bu tespitlerini, metnin işleyiş şeklinden ve dilbilimsel verilerden hareketle yapmaya çalışıy

“Bakmak” ve “görmek” farklı eylemlerdir. “Görmek”te bir düşünmek, algılamak, anlamak, anlamlandırmak, kestirmek, görüşmek anlamları da var. Bir filmi görmek o filmi izlemek demektir, bakmak değil; “Fransa’yı gördüm” demek, “Fransa’yı gezdim” anlamını da içerir. Bir görüşe sahip olmak, bir düşüncenin sonucudur. Bakarsınız, ama göremeyebilirsiniz. Bir resme bakılır, ama bir resim okunabilir de. Bakmak gözün eylemi, okumak beynin eylemidir. Bir bebek bakar, ama görmez, görmeye başladığı andan itibaren alg