Sadece yastık, döşek, Zetina dikiş makinesi, el radyosu ve kıyafetlerimizden ibaret olan eşyalarla sığınmıştık “taşı toprağı altın” dedikleri o koca şehirdeki küçük dünyaya. Keşke o radyoyu da getirmeseydik. Annem ve ablam tam buraya ayak uydurmaya çalışırken radyodaki ses yüzlerine bir tokat gibi çarpıp gurbette olduklarını hatırlatırdı çünkü. Ellerinde ne iş varsa bırakarak radyonun karşısına oturup şarkı başlamadan ağlamaya hazırlanırlardı. “Şimdi de TRT sanatçısı Ayla Gürses’ten dinliyoruz: ...