İnsanoğlu, yaratıldığından beri hep bir şeylere inanma içgüdüsü içerisinde olmuş, tarihî süreç içerisinde gizemli olaylara ve olağanüstü varlıklara bir kutsallık yüklemiştir. Bu kutsallığın temelinde inanç ile birlikte bilinmeyeni merak etme ve bunları açıklığa kavuşturma isteği de yer alır. Yazılı, sözlü inanışlar ve bu inanışlarla ilgili ritüeller, toplumlar arasındaki en önemli farklılık olarak görülen kültürün de temel yapı taşlarındandır. İnsanlığın tarihi kadar geçmişi olan “korku” duygusu en başından beri sözlü, yazılı ve görsel sanatlara konu olmuştur. Çevresindeki olağanüstü olayları, kendi düş dünyasında yorumladıktan sonra, belli bir ölçüde somutlaştırma çabasına giren insanoğlu, aklının yetersiz kaldığı anlarda dinî öğretilere başvurur. Ancak bazen bu da yeterli olmaz. Çünkü dinî inançlar kesin ve katı bir teslimiyet ister. Din, insanın merak duygusunu inanç anlamında belli bir kalıp ile sınırlandırır. Bu ihtiyaç sonucunda din ve gelenek gibi kültür ögeleri toplum tarafından birleştirilip o toplumun çoğunluğu tarafından kabul gördüğüne inanılan ritüellere dönüştürülerek bir inanç kombini oluşturulur. Bu yapının etkilediği alan, genişleyerek silsile çerçevesinde kuşaktan kuşağa aktarılır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarılan bu ortak düşünce zaman içerisinde halk bilimsel ürünleri meydana getirmeye başlar. Kaynağında bu inanış kültürü bulunan mit, menkıbe, masal, efsane, memorat gibi sözlü ürünlerin içerisindeki inanç şifreleri, o toplumun ortak bilinci doğrultusunda kuşaktan kuşağa bir köprü vazifesi görür. Çok eski çağlarda, insanoğlunun anlam veremediği birçok olayı doğaüstü varlıklara bağlaması doğaldır. Akılcılık akımı ile birlikte bilimsellik ön plana çıkmış; doğaüstü varlıklar, olaylar ve hurafeler, insan yaşamından uzaklaşmıştır. Ancak teknolojinin inanılmaz bir hızla ilerlediği yirmi birinci yüzyılda, doğaüstü varlıklara olan ilgi yeniden canlanmıştır. Doğaüstü olayları varlıkları konu edinen sinema filmi, dizi ve kitapların çoğalmasıyla bu alan gün geçtikçe daha fazla ilgi çekmektedir. Çalışmamıza konu edilen tür ise mit ile başlayan sözlü türlerin bir halkası olan ve içerisinde hem evrensel hem de ulusal özellikler barındıran cinlerle ve olağanüstü varlıklarla ilgili anlatılan memoratlardır. Demonik varlıklarla girilen iletişim neticesinde ortaya çıkan ve bu iletişime girenlerce anlam verilemeyen durumlar şeklinde de tanımlanabilen memorat, icra alanı oldukça geniş ve inandırıcılık düzeyi de yüksek olan sözlü bir türdür. Bu türün diğer sözlü türlerden ayrımı birebir deneyime dayanıyor olmasıdır. Oluşan bu deneyimin kısa olması ve olayın yaşayandan aktarılması kavram adına diğer bir farklılıktır. Son yıllarda halk bilimi içerisinde yer bulan memorat kavramı, içinde bulunulan zamana en yakın sözlü anlatı olarak değerlendirilebilir. Bu yüzden, neredeyse her toplumda memorat olarak değerlendirilebilecek pek çok anlatıya rastlamak mümkündür.

Devamı
Format :Kitap
Barkod :9786259978642
Yayın Tarihi :2023-10-04
Orjinal Adı :Adana Memoratları - Cinler Kötü Ruhlar ve Demonik Varlıklar
Baskı Sayısı :1.Baskı
Sayfa Sayısı :206
Kapak :
Kağıt :
Boyut :135 X 210
Emeği Geçenler :
Yazar   : İsmail Şenesen
İlgili Eserler