Okul başarısı, bilişsel gelişim, genel kültür, kendini ifade etme ve tartışma kapasitesi, zengin
sözcük dağarcığı, empati… Kitap okumaya neredeyse sihirli güçler atfederiz! Öte yandan, sadece
mangalara dalmış, kitapları bir yana bırakmış, Harry Potter’dan sonra başka bir şey okumak
istemeyen ya da en kötüsü, okumayı sevmediğini söyleyen bir çocuğun ilgisini uyandırmak her
zaman kolay değildir! Peki, ya okuma sevgisine yeniden odaklanmak için becerilerin gelişimini
bir kenara bırakırsak? Çocuklarınızla kitapların arasını yapmak için hiçbir zaman geç değildir!
Ève Herrmann kendi aile deneyimini aktarırken gerçek hikâyelere ve uzman görüşlerine yer
vererek, okuma sevgisine yol açan aktarım mekanizmasının şifrelerini çözüyor. Üstelik çok
küçüklere yapılan ilk okumalardan, daha büyüklerle bir roman çevresinde yapılan paylaşımlara
kadar. Yazara göre çocuklarıyla birlikte yüksek sesle okuma pratiği, aile içinde ortak bir kültürün
ve aile üyeleri arasında güçlü bir ilişkinin temeli. Yazar metnini seçkin çocukluk okumalarıyla
süslüyor ve başlamak için fikirler veriyor çünkü genç yaşta başlarsa insan ömür boyu okur!