Joyce Carol Oates’un roman kahramanı Seigl, genç yaşta ün kazanmış, 39 yaşında, yalnız yaşayan bir yazar ve çevirmen. Kendini daha çok kitaplara, araştırmalara vermiş, yaşamının bu evresinde heyecan arayan, aynı zamanda bundan kaçınan, artık alışkanlığa dönüşen yalnızlığından pişman biri. Kafasının karışıklığı, kararsızlığı öyle boyutlara varmış ki üretkenliğine de engel olmakta. Kalemi eline alıp başladığı yazıları da, çevirileri de bitirme gücünü kendinde bulamayan biri. Kendini derleyip toplar umuduyla bir asistan arayışına giren Seigl, karşısına çıkan eğitimli, kültürlü birkaç adayı eleyip bir kitapçı dükkanında karşılaştığı Alma’yı işe alır. Alma cahil denebilecek kadar eğitimsiz, bilgi yoksunu bir kızdır; ailesinden, doğup büyüdüğü kasabadan, polisten, kısaca geçmişinden kaçan sığ bir kız. Seigl ve Alma birlikte atıldıkları yanlış anlamalarla, bilinmezlerle, keskin dönemeçlerle dolu serüvenlerinde el yordamıyla ilerlerken, sürüklendikleri beklenmedik ama kaçınılmaz sonun ardından gelen son perde, hiç beklemediğimiz bir kapanıştır.