Hülya bir kasabalıdır. Kış mevsiminde evleri soğuktu. Yünlü elbiseleri yeteri ölçüde onu ısıtmıyordu. Kar çok yağardı, bu toprağa faydalı ona ise zararlıydı. Çünkü kışları soğuktu ve o kışları üşürdü. Yaz mevsiminde ise klimaları olmadığından sıcaktan yanardı. Güneş onun yüzünde katmer katmer belirmişti. O çocukken ağlardı çünkü oyuncakları yoktu. Büyüdüğünde kendisine ait özel bir hayatı yoktu. Hülyanın babası bir terziydi ve onlar için çalışırdı. Onlara emek verirdi ve onları korurdu. Terzi Yusuf un geliri müreffeh bir yaşam için yetersizdi. O tanınmış ve kasabanın tek terzisiydi. Ne var ki geliri müreffeh bir hayat için az geliyordu. Hülyanın ülkesi bir refah ülkesi değildi. Halkın gelir düzeyi düşük ve çalışma hayatı sınırlıydı. Ücretler dolgun değildi ve gelirler giderleri karşılamıyordu. Bu nedenle hayat standartları yüksek değildi tersine hayat koşulları oldukça zordu. Hülyanın iki ailesi vardı. Biri Yusuf ailesi ve diğeri ülkesiydi. Terzi Yusuf un ise iki çocuğu vardı. Hülya ve Erdemdi. Yusuf her birine iki tane gömlek dikmişti. Hülyanın iki gömleği de kareliydi. Biri üzerinde duruyordu. Diğerini çamaşırları toplarken bulamamıştı. Hülyanın bir kareli gömleği kaybolmuştu.

Onun gömleği neredeydi?
Hülyanın hayal ettiği gömleği yoktu.
Hülyanın kareli gömleği kaybolmuştu.
O gömlekte hatıraları vardı.
Hülya gömleğini kaybetti.