Politzer’in Felsefenin Temel İlkeleri neredeyse tüm Marksistler tarafından bilinir ve okunmuştur. Bir zamanlar Marksist bir arkadaşım “felsefe ne değildir diye sorulacak olursa bu kitap örnek gösterilebilir” demişti. Katılıyorum. Neden Felsefenin Temel İlkeleri’yle söze başladım? Çünkü bir zamanlar felsefe de benim için böyle bir şeydi. Ama sonra “Akademi”de eğitim aldıktan sonra felsefenin böyle bir şey olmadığını anladım. Akademiye girmeden önce beynim Türkiye’de aslının suyunun suyu şeklinde zerk edilen

Gecenin alaca karanlığı gündüze dönmeye yüz tuttuğu, siyah bulutların yavaş yavaş dağılmaya başladığı sırada, hem içimi hem de bedenimi ısıtan güneş kendini göstermeye başladı. Her zamanki gibi işe gitmem gerekiyor. Ama bugün daha erken..! Hazırlamam gereken malzemeler var. Ha neredeyse unutuyordum. Ben büyük bir otelin pastahanesin'de çalışıyorum. Gündüz tezgah'ta çalışıyorum ama haftada bir gün imalat yapıyorum. Bu yüzden 05'45'de kalkıp, giyindikten sonra apartman'ın kapısından çıktım. Yirmi dakikalık yü

Küçük kız, kucağında taşıdığı konuğuyla, dedesinin karşısına çıktı: – Dedeciğim, bu küçük köpeği eve alabilir miyiz? diye sordu. Dedesi, bastonuyla köpeği işaret ederek bağırdı: – Evimde köpek istemem. Çocuk ısrarlıydı: – Ben okuldayken, sana arkadaşlık yapar dede. Dede, bastonunu bir aşağı bir yukarı kaldırıp indirerek bağırıyordu: – Ne, bu mu bana arkadaş olacak? Dedenin sesinden korkan köpek, Serena’nın kucağından atlamıştı bile. Ne yapacağını bilmez bir halde, yaşlı adamın bacaklarına dolandı. Dede ise,

Ben, Yaşar Aynur. Yazarım. 60 yaşını geride bırakmış, emekli olduktan sonra da çocukluk hayalim olan yazarlığa merhaba demiş biriyim. Kısmet bu zamana mı desem, yoksa kalp krizi geçirip anjiyo sonrası başka bir boyuta mı geçip yazar oldum bilemiyorum. Gerçi, az önce çocukluk hayalim dedim. Allah kuluna gerçekleşmeyecek bir şeyi hayal ettirmezmiş. Belki de benimki de böyle bir şey herhalde. Yani, hayallerim bir mucizeyle gerçekleşti. Kitaplarım basıldı. Dijitalde hikayelerim satışa çıktı. Beni bu süreçte hiç

Bu kitapta, Kur'an-ı Kerim baştan sona okunarak Allahu Teala'nın sevdiği kulların özellikleri derlenmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teala'nın, sevdiğini belirttiği kullar şunlardır: Adaletli Olanlar Akıl Sahipleri Allah'ın Dinine Yardım Edenler Amel Edenler Arınanlar (Nefsini Tezkiye Edenler) Cennet Ehli Ebrâr (İyiler) Evvâb Kullar Evvâh Kullar Kânitîn (Kunut Ehli) Hafız Kullar (Koruyarak Korunanlar) Halim Kullar Hamd Edenler Hanifler Hâşiîn Hidayete Erenler İnfak Edenler Kalb-i Selîm ve Kalb-i Münîb İle G

Aslında ortaya koyduğum şey bir kitap değil. Bu coğrafyada çıkardığım bir çığlık. Sevgi karıştırılmış acılı bir öfke. İnsanın yaşam yolculuğundaki yalnızlaşma öyküsü. Güven dağlarının korkulara evrilmesi. Bilgeliğin her gün zincirlenerek taşlanması. Sığışamadığımız yüreklerin susturularak yok edilme zalimliği. Hayatım boyunca dinledim, belki sıra bana gelir umuduyla. Baktım sıra gelmiyor, ben de yazayım şuraya dedim. Geceler ve gündüzler boyunca yazdım. Yazarsam, sanki bedel ödeyecekmişim hisleri taşıyarak.

Kamal Abdulla ve Rafik Aliyev tarafından yazılan bu eserde ilk defa bulanık mantığın ilkeleri bir halk destanına uygulanmıştır. Bulanık mantık, Aristoteles’in formel mantığına bir cevap gibi ortaya çıkmıştır. Aristoteles, kendi hayat tecrübesinden hareketle itirazları kabul etmeyen kesin bir tavırla şöyle demiştir: “Bir insan ya ölüdür ya diridir”. Ona göre başka seçenek yoktu. Sadece Platon bu boşlukta üçüncü bir ihtimalin olduğunu göstermeye teşebbüs etti. Ancak onun fikri hiç kimseye çekici gelmedi. 1920

Onlar, çağımızın Bacıyân-ı Rûmları idiler. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e birer destan kahramanı gibi yaşadılar. Her biri Umay Ana’nın ve Tomris Hatun’un kızlarıydı. Türklük davası uğrunda gece gündüz çalıştılar. O kadar çalıştılar ki zihinleri yoruldu ve bedenleri yıprandı. Dur durak bilmedikleri için hastalandılar ve ardı arkasına birkaç kez ameliyat masasına yattılar. Fakat yılmadılar. Pek çoğu konaklı zengin ailelerin kızlarıydı. Babaları paşaydı veya beyzadeydi. Konforlu hayatlarında keyiflerine bakabi

Öğretmenlik, diğer meslekler içinde temeli hemen hemen en eski zamanlara kadar uzanan kutsal bir meslektir. Okul öncesinden üniversitelere; öğretmenlerimiz, fedakarlıkla öğrenenlere bilgi, beceri, tecrübe, kavram, tutum, değer, dil, ahlak, karakter ve kişilik ediniminde rehber olurlar. Öğretmenler, kendi yaşantılarıyla da birer rol modellerdir. Bu yönüyle öğretmenliğin oldukça sorumluluk gerektiren bir meslek olduğu söylenebilir. İlkokul; 7-10 yaş grubundaki çocukların eğitim-öğretim gördükleri kurumdur. İl

A’mak-ı Hayal, son devir Türk edebiyatımızın klasikleşmiş eserleri arasında mümtaz bir yere sahiptir. Gerektiğinde açık bir şekilde, remiz toluyla birçok ayete, hadis-i şerife ve tasavvufi inceliğe atıfta bulunarak yazılmış bir hikayedir

Merhaba Arkadaşlar, Ben mavi baştankara! Kanatlarımın altında sakladığım renklerle, doğanın en güzel sürprizlerinden biriyim. Siz de benimle birlikte renkli dünyamızın keşfine çıkmaya hazır mısınız? Bu kitapta, Kayra ve babasıyla birlikte benim ve diğer kuş dostlarımın heyecan dolu maceralarına tanık olacaksınız. Lüleburgaz Gençlik Parkı'nda başlayan bu serüvende, doğanın sıcaklığını, seslerini ve renklerini birlikte hissedeceğiz. Kuşların kanatlarının altında sakladığı sırları, doğanın melodisini ve renkle

Gaston Louis Alfred Leroux ( 6 Mayıs 1868; Paris- 15 Nisan 1927; Nice), Fransız gazeteci ve polisiye yazarı. Gaston leroux okul yıllarında Alexandre Dumas ile Viktor Hugo´nun yapıtlarından esainlenen romanlar yazarak geçiniyordu. Leroux sırf babasını memnun etmek için Hukuk alanında eğitim aldı ve Hukuk alanında çalıştı. Babasının ölümünden sonra, mesleğini bırakarak birkaç gazetede muhabirlik yapmaya ve dünyayı gezmeye başladı. Bu sıralarda birkaç romanını tefrika halinde yayınlamaya başladı. Operadaki Hay

Yeniçeriler, Ahmet Mithat’ın acıklı ve tarihsel bir hikâyesidir. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Yeniçeri Ocağı’na bağlı iki aile, evlatlarını bu ocağa bağlı olmayan kişilerle evlendirmek istemez. Sonuçta, bu iki ailenin çocukları Osman Çorbacı ve Ayşe mutlu bir evlilik yapar. Ancak evlilik yaşantıları bir bebekle taçlanmadığı için başlangıçtaki kadar mutlu devam etmez. Aradan yıllar geçer, Osman Çorbacı savaş nedeniyle Rumeli’ye gider. 11 ay sonra eşi Ayşe’den bir mektup alır

Joe yetimhanedeki üç dostuna bu isimleri takarken pek de zorlanmamıştı. Çünkü onun Meksikalılar hakkında bildiği yalnızca üç şey vardı. Taco, Nacho ve Burrito.Başta isimlerinden hiç haz etmeyen bu üç dost birbirlerinden epeyce farklı olmalarına rağmen nasıl bir araya gelebildilerse aynı şekilde isimlerini de benimseyecek ve bununla yaşamaya alışacaklardı. Onları etraftaki çocuklardan ayırabilecek tek özellikleriyse lakaplarından çok parmaklarında yatıyordu. Kimilerine göre ne yazık ki kimilerine göre ise iy

"Teşkilat-ı Mahsusa" adlı eser, Dr. Av. Faruk Yılmaz tarafından kaleme alınmış, Osmanlı İmparatorluğu'nun gizemli ve etkili istihbarat örgütünün derinlemesine bir analizini sunuyor. Kitap, Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar gibi eski Türk topluluklarından başlayarak, Selçuklular ve Osmanlı Devleti dönemlerine kadar uzanan kapsamlı bir tarihi ele alıyor. II. Abdülhamid'in Yıldız İstihbarat ve Hafiye Teşkilatı dönemine özel bir odaklanma gösteren kitap, bu dönemin olaylarını ve kişiliklerini detaylı bir şekilde i

"Şu “Batıda yükselen yıldız” yasaklı metaforunu kullanamayacağım için üzgünüm. Başka hiçbir sıfat Ambrose Bierce’in şöhretinin ışıkları üzerinde toplayarak yavaş ve kaçınılmaz bir biçimde yükselişini daha iyi ifade edemezdi. Doğu Bilgeleri bunu önce batı ufkunun pus ve kasvetinden pek ayırt edilemeyen cılız bir kıvılcım olarak görmüştü. Buna ancak “Bir kırıntı” demiş olabilirlerdi, “ve sönecek.” Öte yandan bu bir dirhem yazınsal semalara doğru yayıldı ve sonunda Avrupa’dan bile görülür hale geldi. Bu yıldız

Ahmet Refik Altınay'ın "Memâlik-i Osmanîye'de Demirbaş Şarl (İsveç Mültecileri)" eseri, Osmanlı İmparatorluğu'nun İsveç mültecileriyle ilgili tarihi bir incelemeyi sunuyor. Eserde, Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletleriyle ilişkilerine odaklanılıyor ve özellikle İsveç mültecilerinin Osmanlı topraklarındaki deneyimleri detaylandırılıyor. Altınay, Divân-ı Hümâyun kayıtlarını kullanarak, bu tarihi döneme ışık tutuyor ve olayları belgelerle destekliyor. Kitap, Osmanlı tarihine ve siyasetine dair kapsamlı bir çal

Hayal dünyasının renkleri ile büyüyen çocukların yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmazmış. İyiler hep kazanır minik öykülerde. Adalet yerini bulur, kuşlar kedilerle dost olur, barış sarıp sarmalar tüm dünyayı. Sevgilerin en güzeli bu öykülerin içinden çıkıp kucaklar bizi. Önce kendi çocuk yanımızı, sonra da tüm çocukları ve bir yanı ile hep çocuk kalanları mutlu eder minik öyküler. Fabl formunda yazılmış bu minik öyküleri okudukça, emsalsiz hazinelere açılan kapılardan içeriye gireceğiz. Sevginin, dostluğun

Bu öykü altı çocuğun Kıbrıs’ta bir tatil sırasında yaşadıkları unutulmaz serüveni anlatıyor. Rüzgâr, Ada, Deniz, Güney, Mustafa ve Karen; Kıbrıs’ın tarihi mekânlarında gizemli bir hazineyi bulma amacıyla heyecanlı bir yolculuğa çıkıyorlar. Ancak arayışları sırasında beklenmedik tehlikelerle karşılaşıyorlar. Bu yolculukta bütün engelleri aşıp aradıkları hazineye ulaşabilecekler mi? Kitap macera, dostluk ve tarih unsurlarını bir araya getirerek heyecan verici bir öykü sunuyor. Okurları Kıbrıs’ın tarihi zengin