Ercan Birdal, 1947, Kars/Subatan doğumlu. İlkokulu köyünde, liseyi Kars, Alparslan Lisesi'nde bitirdi. (Alparslan Lisesi'nin 1964/1965 dönemi ilk mezunlarındandır.) Üniversite eğitimini 1971 yılında, Ankara Gazi Üniversitesi'nde bitirdi. Öykülerinde görüldüğü gibi önemli kamu görevlerinde bulunmuştur. Maliyeci, eğitim yöneticisi, sağlık yöneticisi, asker, sanayici ve tarımcı... Kısaca devlet adamı... Büyük bir adanmışlık şuuru içinde kamuya ve özel sektöre önemli hizmetlerde bulunmuştur. Gönül işlerini

"Pek çok deneyim ifade edilemez, tek bir sözcüğün bile bugüne kadar giremediği bir alanda gerçekleşir. Ve sanat eserleridir, bizim naçiz, geçici hayatlarımızın ötesinde yaşamlarını sürdüren o esrarengiz varlıklar, her şeyden çok haklarında söylenen sözlerin geri alındığı. Uyarı niteliğindeki bu girişi göz önünde tutarak, dizelerinizin kendilerine özgü bir biçimleri olmadığını size söylemeliyim, her ne kadar kişisel bir şeylere ait sessiz ve saklı başlangıçlar barındırıyor olsalar da. " Genç Bir Şaire

"Hiç kimse bende anneannemin yerini alamadı. Öylesine bana yakın. Onun ismini taşıyorum. Evdekiler karışıklık olmasın diye beni Rakella ismiyle çağırmayı uygun bulmuşlar. O Raşel ben Rakella. Koleje girdiğim yıl babam okul idaresine nüfus cüzdanında Raşel yazılıdır, o kendini Raşel diye bilmez. Evde biz onu Rakella diye çağırırız. Lütfen onu Rakella diye kayıtlarınıza geçirir misiniz diye ricada bulunur. Okul Müdüresi olan Mrs. Blake karşı çıkar. Ben anlamam, gidin nüfus dairesine nüfusuna Rakella diye

Atatürk'ü daha iyi anlamak ve anlatmak için... Yapıtlarıyla yüzbinleri kucaklayan üretken yazar Mavisel Yener'in, bir kültür hizmeti olarak, geleceğimizin umudu olan çocuklarımıza armağan ettiği Atatürk'le Birlikte Düşünelim!, Büyük Önder'le ilgili kaleme alınan proje kitaplara yeni bir yaklaşım getiriyor, sağladığı duyarlılık ve kazanımlarla farklılaşıyor. Mavisel Yener'in, Atatürk'ün bize bıraktığı değerleri çocukların daha iyi özümsemeleri gayesiyle tasarladığı 50 farklı etkinliğe, Atatürk'ün ha

iotime ve Aslanlar Kitap Açıklaması Pers ülkesi ile Grek ülkesinin yan yana ve karşı karşıya geldiği bu küçük kitap, aşk ve tutku, yasak ve şiddet, ateş ve dans, kan ve zafer hakkında yazılmış en güzel anlatılardan biri. Henry Bauchau Diotime ve Aslanlar'ı daha önce Metis Edebiyat'ta yer verdiğimiz Oidipus Yollarda ile Antigone kitaplarının arasında yazdı. Yazar burada her iki romanda da şifacı olarak karşımıza çıkan Diotime'nin çocukluğunu ve ilkgençliğini anlatıyor

“Benim için en büyük özlem memleket özlemidir.Bu özlem, kor ateş gibi yakar durur yüreğimi. Memleket denince, bir başka heyecana kapılırım; bir başka bakar gözlerim. Memleket özlemi, tıpkı anneme duyduğum hasret gibidir. Memleketin, akasya ve iğde çiçekleri kokan havasını, güneşini, tozlu sokaklarını hatırladıkça göz pınarlarım dolar. Çünkü memleket aşktır, sevgidir, özlemdir ve hasrettir yüreğimde.Memleket denince, adeta şiir kesilir suskun dudaklarım. Teker teker yazarım mısralarını, her bir harfine hayat

The history of Turkish people in Britain is not as short as many would presume but is quite under researched. There is some research on the history of Turks in Britain but still many people do not know that ‘Güvercinlik’ (pigeon-loft) is the term given by the first Turkish arrivals to Trafalgar Square, London. It is where the first Turks (mainly Turkish Cypriots) used to meet. This was their one and only meeting point out of necessity as they did not have any associations, cafes or restaurants of their o

Doğmamış kızıma…

Hande Ortay, İbn Haldun Üniversitesi ve Karatay Üniversitesinde akademisyen, öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Ortay, ayrıca Sivil-Asker İlişkileri, Türk Tarihi, Karşılaştırmalı Siyaset, Siyasi Tarih, Avrupa Entegrasyonu, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Politik Ekonomi, Siyaset Sosyolojisi, Güvenlik, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, İnsan Hakları, Uluslararası İlişkiler, Orta Doğu Tarihi, Göç, Irkçılık, Ayrımcılık, Siyasi Kültür, Kültürel Farklılıklar gibi araştırma paradigmalarıyla ilgilenmekt

Hande Ortay, ibn Haldun Üniversitesi ve Karatay Üniversitesinde akademisyen, öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Ortay, ayrıca Sivil-Asker ilişkileri, Türk Tarihi, Karşılaştırmalı Siyaset, Siyasi Tarih, Avrupa Entegrasyonu, Uluslararası ilişkiler Teorileri, Politik Ekonomi, Siyaset Sosyolojisi, Güvenlik, Uluslararası insan Hakları Hukuku, insan Hakları, Uluslararası ilişkiler, Orta Doğu Tarihi, Göç, Irkçılık, Ayrımcılık, Siyasi Kültür, Kültürel Farklılıklar gibi araştırma paradigmalarıyla ilgilenmektedi

Nursel Alkaç Yılmaz | 22.02.1944 yılında Silivri’de doğmuştur. 1962 yılına kadar Silivri’de yaşamış, evleninceye kadar çocukluğu ve gençliğinin bir kısmı İstanbul’un bu şirin kasabasında geçmiştir. 3 çocuk ve 6 torun sahibidir. Evlenince eşi fırsat vermediği için ilkokul üzerine tahsilini devam ettirememiş olan Yılmaz “Çalışmayı ve üretmeyi her zaman çok sevdiğim için önüme gelen her öğrenme fırsatını heyecanla değerlendirdim” diyerek özetliyor öğrenim hayatını. 2010 yılında başladığı halk eğitim kurslarınd

Çalışma ile kazanılan SABIR, sabır ile gelen BAŞARI, başarının ardındaki MUTLULUK… Tam da bu sözü vizyon edinerek çıktığımız bu yolda birçok özel hayata ışık olmaktı hedefimiz. Özel olmak; sadece çocukların kendisi değil, “eğitimleri de özel olmalı” diyerek, bambaşka bir kulvarda tüm özel gereksinimli bireylerin hayatına dokunmayı hedef saymaktır “ÖZEL EĞİTİM”. Basmakalıp her şeyi çıkarmalı hayatından. Türk sinemasının unutulmaz karakteri Mahmut Hoca’nın “Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde

Bugün, avuç avuç verilen eğitimin sevgisizliğinde ağlayanları görünce, okulsuz bir köyden, hiç bilmediği şehirlere, eğitim yolculuğuna çıkan bir kızın kucağında anasının yaptığı bez bebekle, büyüyüşünü göreceksiniz. Onun yatılı okul yıllarının ruhunda bıraktığı izle, geçmişe vedasına tanıklık edeceksiniz. Ömürlerinden kalan bir avuç sevgiyle, binlerce filizi yeşerten öğretmenleri görecek, genç fidanların eğitime olan sevdasını yaşayacaksınız. Verilen emeği unutmayan, vefalı bir öğrenci olan “NATLUS” u tanıy

*Dağlara Kar Düşer* kitabında; yaşadığı coğrafyanın zorluklarının yanında güzelliklerini de kaleme alarak anılarını öyküleştiren bir öğretmenin yolculuğuna tanık olacaksınız. *İlk dersimi, ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum. Öğrencilerim ürkek birer güvercin gibi bakıyorlar bana. Elimi kaldırsam uçacaklar sanki... Dönüp yüzlerine bakıyorum, gözlerini benden kaçırıyorlar. Kaçmaya hazır, ürkek bir kuş gibi… İçimden; omuzlarına dokunmak, saçlarını okşamak geçiyor, yapamıyorum. Onları daha fazla ürkütmek, ko

Biz tam bir yıl kanserle mücadele verdik. Aslında; biz kanserle değil, sağlık sistemi ile mücadele verdik. Ve kendime sordum, ‘Hasta olmak mı zor, Hasta yakını olmak mı?’ diye. O zorlu süreçte hasta yakınlarının, en az hastalar kadar, hatta hastadan bile daha çok yorulduğunu, daha çok acı çektiğine tanık oldum. Bu kitap sadece Babamla bizim aramızda yaşananların hikayesi değil. Bu kitap aslında, her kanser hastası ve yakınının yaşayabileceği zorlukları anlatıyor Adı haritalarda bile olmayan bir köy

İşte benim canım anneannem, ben sormadan ya da sorunca anlatan, hayır demeyi bilmeyen anneanneciğim. Belki adını bile duymadığımız bir büyükannemizin gözlerini taşıyoruzdur kimbilir. Ben anneannemin benim yaşlarımdaki gülüşünü, sesini, konuşmasını taşıyormuşum meğer, yeni öğrendim. Aynı yaşta bir yandan oğullarımızın sesi gelirken aynı kahkahayı atmışız kayıtlarda. Benim anneannemin geçmişi, gördüğü kültürler, tanıdığı yüzler, şehirler sözlerinde kalmasın istedim. İşte sizinle paylaşmak istediğim, kıymet ve

“Mağlubiyet değil ama... Gelecek kuşaklara üzerimizdeki yükü bırakmak zorunda olduğumuz için eziklik hissediyorum... [ama] en azından bu mücadeleye katıldığım için mutluyum... Verdiğim mücadele onurlu ve doğruydu, emeği, halkın insanca koşullarda yaşamasını savundum.” Fehmi Işıklar işçilerin “kendinde sınıf”tan “kendi için sınıfa” evrildiği 1960’ların sonunda sendikal mücadeleye girdi. Türk-İş’in “uzlaşmacı- ücret sendikacılığı” dar gelince “sınıf ve kitle sendikası” DİSK’

Bir Gurbetçinin Trajik-Komik Türkiye ve Almanya Hatıraları: Alamanyalı Necati Seyyar Hatıralar, genelde hep ünlü kişiler tarafından kaleme alınır veya meşhur insanlar hakkında yazılır. Ne var ki Necati Seyyar ismini taşıyan benim babam, ne Çankaya köşkünde, ne de Başbakanlıkta herhangi bir idarî görev almış bir kişidir. Ha keza en çok bilinen bu gibi devlet kurumlarında babam, aşçı veya hizmetçi olarak da çalışmış değildir. Benim babam, Türkiye Cumhuriyeti’nin Roma veya Berlin Büyükelçiliği de yapmış bi