“Ev kadınlığı” tarihsel bir yüktür ve artık tarihe karışmalıdır. Kadın erkek ya da ne olursak olalım, ev kadınlığı, biyolojik cinsiyete bağlanır. Bu kadın aynı zamanda evli bir kadındır da. Çünkü bir kadın, bir erkekle evlilik ilişkisi üzerinden ev kadını olarak tanımlanır. Sözcük, kendiliğinden içselleştirilmiştir. Dışarıda bir işte çalışmıyorsak, kimlik kaydımızın yanına, mesleğimizi, üzerinde düşünmeden “ev kadını” diye ekleriz. Kadın dışarıda çalışmasa da her zaman gerçek bir işin sahibidir.Kadına aile

Erkek şiddetiyle öldürülen her bir kadın, kurtarılacak bir başka kadının savunusudur. Onlar toplumun kurbanı değil, bir direniş öyküsünün kahramanlarıdır. Var olan düzeni olumsuzlaştırmışlardır. Yeni açılımların nedeni olacaklardır. COVİT- 19 Salgını günlerinde; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Raporu'na göre "evden çıkmama" çağrılarının yapıldığı 11 Mart'tan 31 Mart'a geçen 20 günlük süreçte 21 kadın daha öldürülmüştür. Kadınlar en çok ev içinde babaları, eşleri, en yakınları tarafından öldürülü

8 Mart geldiğinde, ben yerimde duramam. Kadınların kötü yaşam koşullarına direnişi her zaman bir umuttur. 1995'in 8 Mart'ında, İstanbul Barosu'nda, avukatların yol göstericiliğinde kadınların hak arama hakkı kurumsallaştırılmıştır. Aynı zamanda "herkese hak arama" olanağı veren ‘Hukuksal Koruma Sigortaları' kabul edilmiştir. Şimdi Hukuksal Koruma Sigortaları Adalet Bakanlığı'nda, yeni bir adalet anlayışıyla gündemdedir. Bu noktada "kadın cinayetleriyle yüzleşme" kapsamında avukatlık ücretinin devlet, koca v