Toplumsal bir faaliyet olarak siyaset, toplumun diğer faaliyet alanlarıyla dinamik bir etkileşim halinde varlığını sürdürür; hem onları etkiler hem de onlardan etkilenir ve sürekli belli değişmeler geçirir. Hayat dediğimiz karmaşık dünyada siyasetin yeri ve önemi sürekli değişime maruz kalmakta, insanlar ona farklı anlam ve değer yüklemektedir. Siyaset çerçevesinde değerlendirilin faaliyetlerin, hayatın ekonomik, sosyal, kültürel, yönetim ve ahlak gibi diğer alanlarından bağımsız olmadıkları görülür. Fa

2000´li yılların başı, Türk siyasetinde siyasal ve ekonomik krizlerin değişim ihtiyacını dayattığı bir dönem olmuştur. 3 Kasım 2002 seçimleriyle de Türkiye´de siyaset, aktörler anlamında yenilenmiş ve köklü bir dönüşümün işaretlerini aksettirmeye başlamıştır. Siyasal sistem, küreselleşme ve Avrupa Birliği´ne üyelik süreci ile serbest piyasa, demokratikleşme ve sivilleşme alanlarında ciddi reformlara tabi tutulmuştur. Bununla birlikte Türk siyasetinde yeni bir siyaset anlaşılışının yerleştiğini söylemek ko

Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıramayan Türkiye, yeni bir bin yıla girerken hürriyet, insan hakları, hukuk devleti, sınırlı iktidar, özgür birey gibi çağdaş kavram ve değerleri tartışmayı sürdürmektedir. 20. yüzyılın yerel / ulusal refleksleri ve sorunları Cumhuriyetin demokratikleşmesini engellemekte, devlet elitleri yeni çağın değer ve kurumlarına karşı ayak diremektedirler. Demokratikleşme talebi ile kaleme alınan bu kitaptaki cumhuriyet, demokrasi ve küreselleşme ile ilgili yazılar bir yandan Türkiye´

Laiklik, Türkiye´de toplumun siyasal tartışma gündeminden bir türlü inmeyen bir mütearife. Toplumumuzun hızlı bir değişim süreci yaşadığı ve başta devlet olmak üzere bazı yapıların bu değişime ya ayak uyduramadıkları yahut direndikleri bir dönemde, siyasal ve sosyal sorunlar üzerinde düşünen ve istikrarlı bir toplumsal yapının kurulabilmesi için kafa yoranlara bu küçük çaplı çalışmanın yararlı olacağını, en azından bazı konularda farklı düşünülebileceğini göstereceğini ummaktayız.

Ortadoğu, içinde yaşadığımız yüzyılda dünyanın en sorunlu bölge olarak dikkat çekmektedir. İki dünya savaşı arasında siyonist amaçlarla dışarıdan bölgeye gelen Yahudi göçü, temel istikrarsızlık unsuru olmuştur. İngiltere´nin de desteğiyle güçlenen Yahudi nüfusunun bağımsız ülke talebi 1948´de gerçekleşmiş; İsrail Devleti´nin kuruluşuyla birlikte Ortadoğu tam bir ateş çemberinin için düşmüş; ve o tarihten bu yana tam dört kez sıcak savaş yaşanmıştır. Bu sorunlu bölge hakkında Türkiye´de henüz yeteri kadar ya