Klasik dönem İslam dünyasında bir kitap nasıl telif ediliyordu? Yazmak dediğimiz fiil bugün an-ladığımız şekliyle yazarın tek başına üstlendiği bir iş miydi? Klasik düşüncede metin ve yazar bir-birine sıkıca bağlı mıydı, yoksa metnin yazardan bağımsız olarak ihtiyaca ve zamana göre değiş-mesi de hedeflerden biri miydi? Klasik bir esere yoğunlaşan dikkatli bir okuma bizzat metne değil fakat metnin kenarlarına köşelerine alınmış notların bir başka hikâye anlattığını gösteriyor, bir telif hikâyesini… Âlimler,

Amerika’da Altmış Yıl, Amerika Birleşik Devletleri'nde Müslüman varlığının nasıl ortaya çıktığını, Müslüman toplulukların son altmış yılda hangi organizasyonları kurduklarını, ne gibi faaliyetlerde bulunduklarını ve her milletten oluşan Amerikalı Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerini Erdo-ğan Gürmen’in hatıra ve tanıklıklarıyla aydınlatılıyor. Kitap, Müslüman Amerikalıların toplumsal, eğitimsel, ilmi ve dini faaliyetlerini gösterirken, aynı zamanda zorluklarla nasıl başa çıktıklarını da vurguluyor,

Bana hocam, ona da onun hocası, ona da onun hocası... şöyle rivayet etti... Bir ilim yolcusunun Semerkant'tan başlayıp Buhara'ya, Merv'e, Basra'ya, Rey'e, Haremeyn'e ve daha nice merkeze uğrayarak kâh ferahlık kâh meşakkat içerisinde geçen rihlesi ve tek tanığı kendi derlediği risale hacmindeki bir günce. Ömür, macera, ilim... Her şey biter, yazı kalır. Elinizdeki kitapta yazar gerçekten kurmacaya uzanan post-modern bir anlatı ortaya koyuyor. Kimi zaman hâkim bakış açısıyla isimsiz kahramanın bir gününe ve