Yazarlık kariyerinde başarıya ulaşmak ve kitaplarını "çok satan" etiketiyle görmek isteyen Nisan Tan, hayalindeki romantik komedi romanı bir türlü yazamıyordur. Bir gün editörü ona, "Yazmak için önce yaşaman gerek," dediğindeyse Nisan'ın aşk hayatında yeller esiyordur. Bir gece tesadüfen tanıştığı gizemli adam Dinçer karşısına çıktığı zaman bu romanı kiminle yazacağına karar verir! Nisan, romanı için Dinçer ile mükemmel randevular planlıyorken hayat da kendi planlarını devreye sokar. Romandan Aşk planından

Yağmur, o karlı gecede yalnızca kalbinden değil, kendinden bir parçayı da geride bıraktı. Artık kimsesiz ve çaresizce tanımadığı bir adamın mabedinde kalmak zorundaydı. Küllerinden doğacağını sanıyordu ancak yaklaşan fırtınadan haberi yoktu. Karanlık bir adam, onu tehlikeli bir oyunun içine sürüklediğinde hedefin kendisi olmadığını anladı. Hedef Kuz’du ve ona sahip olmak isteyen beş azılı ortak vardı. Kaçmak imkânsız, teslim olmak düşünülemezdi. Öyleyse yapılması gerekeni yapacak, hayatının iplerini eline a

Tanımadığı birine attığı ufacık bir mesaj, kanserle beraber ruhunun üstünde gezinen kara bulutları bir güneş gibi dağıttı. Hayatını kafesin içinde geçiren Bahar, biri sayesinde kafesinin kapılarını kırıp özgürlüğe uçtu.

Bazen buz, kan kadar sıcaktır. Yağmur ülke çapında meşhur olan o bloga sonunda bakmaya karar verdiğinde, hayatının tamamen değişeceğinden habersizdir. Her gün, yalnızca bir tane ve sadece bir kez görüp âşık olduğu kızla alakalı gönderiler paylaştığını söyleyen ve üç yüz altmış beşinci gönderinin ardından blogu tamamen sileceğini iddia eden gencin ne aşkına ne de o meşhur blogu sileceğine inanan Yağmur, paylaşılan ilk gönderide kendisinin tam iki yüz kırk altı gün önce, bir kafede gizlice çekilmiş fotoğraf