20. yüzyılda ulusal ve uluslararası insan hakları literatüründeki doktrinsel tartışmalar ekseninde klasik hakların devletin sadece negatif yükümlülüğünü yerine getirmesi suretiyle gerçekleşemeyeceği, aksine bu hakların korunması ve sağlanması hususunda devletin bazı pozitif yükümlülüklerinin olduğu görüşü kabul görmüştür. Temel hukuki dayanağını AİHS'in 1. maddesinde ve Anayasa'nın 5. maddesinde bulan pozitif yükümlülük doktrini, insan haklarının uygulamada da etkin bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla