Bir ağacın dibinde uyanan gözler
sönmüş bir yangını gözetliyor kulesinden
ince iplikler bağladım boynuma. yürüdükçe sökülen
yokluğun uzuyor denize doğru
duvarlara çizilmiş resim
çağrılmayan kâğıtlar düş'ün içinden geçen
bir kavak ağacı oldun sen
(Tanıtım Bülteninden)
zamandan önce doğdum, bir avuç sesti ömrüm
gölgemin izi kaldı karanlığın ağzında
aynada haritasız unutmuştum denizi
annemin göğsünde eskiyen aşktım
ben günah işledikçe incelmişti arz
döndüm! kabileydiniz çok yüzlü bir çarmıhta
beni de terk ederken bir tanrıyla aldatın