Kadın beni öyle bir çarptı ki yere gövdemin tuzla buz olduğunu hissettim. Demek kıymetli bir
şeyin kırılması böyle oluyormuş? Basit bir metanın kırılması bu kadar ağırken bir kalbin kırılması
nasıl olur? Kim bilir... Kadın parçalarımın birkaçını yerden aldı. Sağ elindeki büyük parçamı
bileğine götürdü. Ne acınası şey! Bir gün hayata gül olurken ertesi gün ölüme diken olmak...
Affetmiyorum kendimi. Ben bu düşünceler içinde boğuşurken kadın ağlamaklı ses tonuyla
konuşmaktaydı.
Bin nasihatı tütün gibi ezip,
Damarları al al esen bir rüzgâr,
Sokaklar, caddeler, mezarlar dar,
Bin nasihatı bir musibet gibi içip,
Zamanı, kor ateşlere sürükleyen yâr,
Başında gül kokuları, can korkuları var.