İki üniversite bitiren yazar, uzun yıllar Siverek kaymakamlığı özel kalem müdürlüğü yaptı. Siverek’in fırtınalı yılların tanığıdır. Sorunu da, çözümü de bilen biri olarak muhtelif tarihlerde yazdığı makaleleri bu kitapta toplamıştır… Bir avuç suyun yüzünüze çarptığı serinlikle sevgiyi birleştirin yüreğinizde. Ve yüreğinizdeki yağmuru hep akıtın yerlere, tohumları filizlendirin, dalları büyütün ve büyük ağaçları yetiştirin sevgi ve gözyaşlarınızda. Ve insanlar gölgelensin yeşerttiğiniz sevgi ağaçlarında…

Yıl 1920-21’ler… Samsun-Bafra’dan Amasya’ya, oradan Tokat, Sivas, Malatya, Dersim (Tunceli), Bingöl, Muş, Bitlis, Van, Diyarbakır ve Siverek’e uzanan (Fümya) Saniye ablanın acılar içinde geçen duygu yüklü hikâyesini okuyacaksınız. Yaşanmış bu gerçek hikâyede anlatılanlarla yüzleşmek, anlatılanların üzerinde durmak ve tartışmak gerekiyor. Çünkü yeni acı öykülerin yazılmaması ancak ve ancak geçmişteki acı öyküleri anlatıp onlarla yüzleşerek ve insanlara o acıları yaşatanlardan hesap sorarak mümkündür.

Bölgenin kaderiydi bu, parayı veren istediği kızı satın alabiliyordu. İnsanoğlunun var edildiği bu topraklarda kadının zerre kadar önemi yoktu. Bazen sağır ve lâl, bazen de kimsesiz ve çıplaktı kadın. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin başladığı an, kadının ikinci plana itildiği kültürle başlar aslında. Kadının sadece fiziksel varlığı vardır bu topraklarda. Bilinci, düşünceleri, tercihleri, istekleri yoktur…