Doğup büyüdüğüm köyde, rahmetli dedemin bostanında büyüklerimiz enva-i çeşit sebzenin yanında zerzevatın ana rüknü olan hıyar için mutlaka bir hıyarlık kısmı ayırır, tarlanın o bölümüne hıyar ekerlerdi....O zamanlar Anadolu'muzun her yerinde Şu sazıma bir düzen ver türküsü çalınırdı. Hem karnım doysun hem de hıyarım tam olsun! Karnını doyurmak ve bu süfli arzunu yerine getirmek için pek tabiidir ki hıyarını yemek mecburiyetindesin. Buna fiziki mecburiyetin vardır. Oturup karnım doydu diye şükretmek gerekirk

Hakikaten yüksek seviyede bir çilenin ihyasına müsteniden inleyen bir nağme sadedinden teşekkül eyleyen bu külliyatımızın dillere destan çağdaş bir Dandanakan mücadelesinin yansıması olarak kabul görse de esasen mücadelemizin ilk gününden başlayarak idrak eylemeye başladığımız kemal noktasında bu kavgayı Dandanakan diye tesmiye etmenin olsa olsa bir hüsnü niyet yakıştırmasından öteye geçemeyip haddi zatında bu savaşın taraflarının her ne kadar müminmişçesine endamlanmış olsalar bile gelinen noktada Kudretul

İnsani değerlerimizin de dumura uğradığını ne insan olarak bir değerimizin kalmadığını, ne de insani değerlerin artık söz konusu olmadığını yaşayarak, içerleyerek asli hüviyetimizden sıyrılıp arabesk bir topluluk olma yolunda irtifa kaybettiğimizi değişik tespitlerimle deneme, hiciv, mizah türündeki kitap dizimizdeki yerini alması, bu vesileyle olup bitenlerden arlandığımı ve sorumluluk duyan her ferdin arlanma melekesini harekete geçirmesine ayak olması hasebiyle kitabımıza "Arname" demeyi mütenasip buluyo

Güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi ve kanadın çırpıverdi. Güvercinin uçması kadar tabii bir şey olmasa gerektir. Biz bu çalışmamızda güvercini bizim medeniyetimizin bir simgesi olarak telakki ediyoruz. Burada esas olanın güvercinin uçup uçmaması olmadığının simge ve de imgeden hareket edilerek bir tespitin paylaşılması söz konusudur. Medeniyetimizin mirasyedisi olan insanımızın hal ve de ahvalini dillendirmiş olmamızdan dolayı bu kitap da Güvercinname ismini hak etmektedir.

Darname-Keloğlan'ın Darnamesi

Biz insanoğlunun bazıları, Cenab-ı Çalab'a gönülden karşılıksız ivazsız bağlı olduğumuz halde, bazılarımızın ancak cennet karşılığında kulluk etme mesabesinde olduğumuz gibi, bazılarımızın da ancak ve de ancak cehennemin azabından korkarak azad olunabilme ümidiyle Yüce Kudret'in adeta tabir-i caizse şerrinden emin olabilmeye matuf ubudiyetimizi içimize sindirmeyip, kerhen yapmaktayız ki işte bu gibi ahvale sahip olunanlara köle ruhlular denilmektedir. Çünkü köle sahibinden korkmadığı takdirde ona hizmetten

Bu çalışmamız münasebetiyle, çile kavramının hayatın serencamı için, olmazsa olmaz bir tecrübe, olgunluk ve de gerek insanoğlunun, gerek hayvanatın, gerekse de nebatatın yani tüm mahlukatın hallerinin kendine münhasır olup, tamamlanacak bir gayesi ve de çilesi bulunur; tencereye koyulan çiğ gıdaların, pişip, olgunlaşıp, kemale erdiği gibi... Biz de mucibince ve de dilimiz erdiğince çileden dem vurarak arz etmeye gayret ve deme dem vurarak anlatma çabasına düştük. Düşenin dostu Allah, çilesi kutlu olsun vess

Ceberruti alışkanlıkların ademoğluna hiç faydalı bir getirisinin olmayacağı gibi, ceberrutluğun başta sahibini helak edecek evsafta bir melanet uyarlaması olduğunu unutmayıp şu fani ömrümüzde yapılabilecek binlerce güzellikler varken, ceberrutlukta karar kılmanın ilk insandan günümüze dek hiç bir kimsenin yüzünü güldürmediğini bu güne kadar edindiğimiz tecrübelerde fazlasıyla endam eylendiğini ifade etmeye çalıştık.

"Közname"mizin Biiznillah Taala kendi nevinin bir ilki olup, cehennemden bir katre közü masaya yatırıp üzerinde gerek seküler gerekse uhrevi sadetten beyin jimnastiğimizin aslında bu güne kadar ihmal edilen veya ehemmiyeti hep görmezden gelinen bir konuyu ele aldığımız bir eserdir.

Şeyh Sadi-i Şirazi'den menkuldür. Bulutlar ab-ı hayat yağdırsa dahi söğüt dalından asla meyve yiyemezsin. Soysuz kimseyle vaktini geçirme, çünkü hasır kamışından şeker yiyemezsin, tespiti; özle curufat arasında ne denli bir tefrikat olduğunu en bariz şekilde ortaya koymaktadır.

Evet, elinizde bulunan şu mütevazi çalışma her ne kadar kaba çerçevesiyle bir kültür-medeniyet harmanlaması, zaviyesi geniş bir açı ve de omurga itibariyle deneme, üslubuyla hiciv ve mizah, letaif endeksli bir din sosyolojisi tespiti ise de; bu gayretimizi daha belirgin ifade edecek olursak bizim bu çalışmamız: Amiran Hocamızın ziyasından müstefid olundukta kalem sürtülen ve henüz ismi ilk defa konulacak olan bir Türk İslam Tasavvufu Sosyolojisi disiplinidir.

Hayrullah Şanzumi, hiç şüphesiz bir 'deli'dir ve meclisinde yer alabilmenin yegane şartı da 'deli' olmaktır. 'Akıllı' adamı sevmez; filhakika meclisine girenin aklına mukayyet olması zor zanaattır. Günümüzde aşk, 'postmodern eşeklik'lerle birlikte anılır olsa da, O, gözleri Leyla'yı gördü diye Leyla'nın mahallesinin köpeğini muhabbetle öpen Mecnun'un dostudur. O Leyla ki, Mecnun'un 'eşek gözlü' mâşukasıdır. Kitabı okurken aklınıza mukayyet olmanız uyarısı ve temennisiyle... Eşşoğlu eşşek... Bu kitap sadec

Hayrullah Şanzumi, hiç şüphesiz bir ´deli´dir ve meclisinde yer alabilmenin yegane şartı da ´deli´ olmaktır. ´Akıllı´ adamı sevmez; filhakika meclisine girenin aklına mukayyet olması zor zanaattır. Günümüzde aşk, ´postmodern eşeklik´lerle birlikte anılır olsa da, O, gözleri Leyla´yı gördü diye Leyla´nın mahallesinin köpeğini muhabbetle öpen Mecnun´un dostudur. O Leyla ki, Mecnun´un ´eşek gözlü´ mâşukasıdır. Kitabı okurken aklınıza mukayyet olmanız uyarısı ve temennisiyle... Eşşoğlu eşşek... Bu kitap sadec