Siyasetin Seyri, ülkemizle ve insanlıkla alakalı konularda siya- sete dair düşüncelerimizi içermektedir. Tarihsel ve kültürel kodlarımız neyi gerektiriyorsa olayları o perspektiften değerlendirdik, düşüncelerimizi yazıya döktük. Bunu yaparken objektiflik iddiasında hiç bulunmadık. Çünkü tarihe ve kültürel değerlere objektiflik gözlüğü ile bakamazdık. Tarafsız olmamız mümkün değildir. Rabbimizden, inancımızdan, kitabımızdan, peygamberimizden, tarihe yön veren büyüklerimizden tarafız. Selçuklunun, Osmanlının

Uzak tarihimiz ve yakın tarihimiz bu türden ayağa kalkmaların destanıyla doludur. Bu ayağa kalkmalar, ayağa kalkan toplumlar ve toplumlarını ayağa kaldıran liderler için dirilişin başlangıcı olmuş- tur. Bu aynı zamanda adamayı ve adanmayı da beraberinde getirmiştir. Bütün bunlar rahatına düşkünlerin başarabileceği işler değildir. Ayağa kalkmak dirilişin ilk adımını atmak gibidir, gerisi gelecektir. Her dirilişte alın teri vardır, gözyaşı vardır, kan vardır, emek vardır. Bunun yanında umut vardır, heyecan va

Okumaları genel olarak değerlendirdiğimizde, okuduğu ile değişenleri ve dönüşenleri, gündüzün on ikisinde el feneri ile aramak gerekmektedir. Acı ama maalesef böyledir. Bir ömür okuduğu Kur'an'dan habersiz yaşayanlarımız, bir ömür kıldığı namazda okuduklarından habersiz yaşayanlarımız nasıl değişecek, nasıl dönüşecek?Değiştirecek ve dönüştürecek bir okumayı yapmadığımız müddetçe ideal olan okumayı yapmayanların, -ideoloji kurbanlarının- topluma egemen olacağını unutmayalım. Yaratılışımıza karar veren Rabb'i

Siyaset; insanımızın ucundan, kıyısından, içinden, dışından bir şekilde ilgilendiği, izlediği, takip ettiği bir yönetim sistemidir. Özünde, devlet işlerini düzenleme, yürütme ile alakalı özel düşünce ve anlayış vardır. O nedenle de herkesin, her liderin, her partinin kendine gere bir yönetim ve anlayış tarzı vardır. Bu anlayış tarzları onların kültür, medeniyet, tarih ve din algılarından bağımsız değildir. İşte yönetim anlayışlarını belirleyen bu unsurlardır. İnsanlar bu değerlere bağlılıklarıyla alakalı ol

Allah insana nasıl selam verdi diye bir soru sorulacak olsa benim cevabım: Oku; Yaratan Rabbin Adıyla demek olurdu. Bunun için bu selama muhatap olan sizler, öncelikle Rabbimizin kelamını anlamak ve hayata taşımak amacıyla okumalısınız. Özgür olmanın yolunun, özgün düşünebilmenin yolunun okumaktan geçtiğini asla unutmayınız. Bunun için öncelikle Rabbimizin kitabından başlamamız gerekmektedir. Kur'an'ı okudukça o sizleri diğer eserlere yönlendirecektir. Yüreklerinize tevdi ettiğimiz bu eser büyük bir iddianı

Kitabımızda yer alan başlıklar ve içerikler tamamen özgür düşüncemizin eseri olarak elinizdedir.Her türlü beşeri kaygılardan uzak olup tamamen Rabbimizin rızasına uygun olması öncelenmiştir. Şu anlayışın insanları, bu anlayışın insanları ne der, şunlara dokunsun, bunlara dokunmasın kaygılarından uzak; Rabbimizin rızasına uygun olsun da kime dokunursa dokunsun kabilinden yazılmış samimi yazılardır. Başlıklar incelenip içeriğine göz atıldığında bütün bunların bizim dertlerimizin bir parçası olduğu görülecekti

Paralel devlet, paralel yargı, devletin sorunudur. Devlet, sorunu çözer; çözmese kendisi çözülür. Ümmetin asıl sorunu Paralel Din sorunudur. Paralel din, Allahın dinini beğenmeyenlerin, onu az bulanların, onda eksiklik görenlerin arayışlarının sonucudur. Hepimiz biliyoruz ki İslam inancı sulandırılmak, bulandırılmak ve Protestanlaştırılmak isteniyor. Etliye sütlüye karışmayan, haksızlık karşısında sus pus olan, Müslümanların acılarını acı, dertlerini dert edinmeyen; nerede bir kâfir var, nerede bir münafık

Ashabının tanımlamasıyla, İnsanlar arasında yürüyen Kuran olan Rasulüllah Efendimiz (s) buyururlar ki: İşin başı İslam, direği namaz, doruğu ise cihaddır. (Tirmizi, İman 8) Ömer Naci Yılmaz kardeşim, İslamın vahyi gerçekliğe uygun olarak doğru anlaşılmasına yönelik bir bölümle başlamış bu çalışmasına: Vayhin Söylettirdikleri! Duayı da yazdıklarına sertac eylemiş. Her müminin şiarı olarak, her hayırlı işe dua ile başlamak ne güzel! Efendimize ilk gelen; Oku: yaratan Rabbinin adına! talimatını ve Tevhidin h

Bizim namazlarımız, ibadetlerimiz, hayatımız ve ölümümüzün alemlerin Rabbi olan Allah için olması ve bizlerin de bu bilinçte olması, ilahi andımıza sadık kalmamız anlamına gelmektedir. Tevhid esasının hemen ardından gelen namaz ibadeti, rükünleri itibariyle Hz. Adem peygamberimizle başlayıp, günümüze kadar gelen bir ibadettir. Bundan dolayı namaz ibadeti, her vahiyle birlikte yeniden mükellef kılınan ibadetlerin başında gelmektedir. Namaz müminin miracı, sevgili peygamberimizin gözümün nuru diye tanımladığı