Seyir Defteri (Julia), Amerikalı kadın yazar Lillian Hellman’ın Julia adlı öyküsünden yola çıkılarak yazılmış bir oyun. Hellman’ın yaşadığı 1930 ve 40’lı yıllar, Avrupa’da ve Amerika’da dünyayı sarsan, insanlığı sorgulayan önemli dönüşümlerin, değişimlerin, katliamların yaşandığı bir süreç. Oyunda, iki kadının dostluk ilişkileri içinde, Avrupa’da faşizmin tırmanışı ile Amerika’da yaşanan aydınlara yönelik McCarthy cadı avı dönemi ele alınıyor. Dobrinja’da Düğün, Yugoslavya’da etnik ulusalcılığın azdırıldığı

Nesrin Kazankaya, bu oyunu ile 40'lı yıllar Türkiye'sinde varlık Vergisi, İhtiyat Askerliği gibi azınlıklara yönelik baskılar ve günümüze uzanan bir dizi olaylar sonucunda yaşanan ayrımcılık ve ötekileştirmenin acı sonuçlarına ışık tutuyor. Tarihe baktığımızda, insanların etnik kökenleri, inançları ve düşüncelerinden ötürü ötekileştirilmesinin ne denli büyük facialara yol açtığını görüyoruz. İnsanların doğdukları, kültürüyle büyüdükleri ülkelerinden gitmek zorunda kalmaları, bilmedikleri yeni bir yerde kök

Kitaptaki, aynı ülkede geçen ve gerçek olaylardan karanlık hayallere uzanan tek perdelik iki oyun, totaliter sistemin eleştirel bir sorgulaması.

Ah Smyrna'm, Güzel İzmirlim: 'Kurtuluş Savaşı sonrası İzmir'de geçen oyunda, Türk ve Rum halkın karşılıklı göç etmesini zorunlu kılan Mübadele Yasasının çıkmasıyla, yıllardır bir aile gibi yaşamış bir Rum ailesi ve onların Türk yardımcılarının karşı karşıya gelişleri ve bireylerin artık bir arada yaşamanın imkânsızlığı içinde, derin acılara, umutsuz hasretlere boyun eğmek zorunda kalışları anlatılıyor. Kazaen (Beyoğlu 'nda Çarpışmalar): Günümüzde Beyoğlu'nda geçen oyunda, 'kazaen' karşılaşan insanların,

Çocukların içten, kirlenmemiş, korunaksız dünyalarından öğreneceğimiz ne çok şey var. Kendi önyargılarımızın, belki de kurtulmamız gereken kuralların, eleştirel bir bakışla yeniden gözden geçirilmesi, sanırım tüm çocuk oyunlarını çalışırken korumamız gereken bir yaklaşım. Sihirli Kitap sahnelenirken, çocukların yaratıcılığını ön plana çıkaracak bir çalışma yöntemi ve yalın bir dekor-kostüm anlayışı seçilmeli. Şimdi Söyle oyunu da çocukların algılayışları küçümsenmeden, bir erişkin oyunu gibi ele alınarak ç

Ülkemizde yarım yüzyıldır darbelerin, baskı rejimlerinin kurgulayıp belirlediği yaşamları sürdürmeye çalışıyoruz. Her kesimin acı çektiği böylesi dönemlerin sonucu, kaybolan kimlikler, yok edilen yaşamlar, kayıp kuşaklar oluşuyor. Bu kitaptaki üç oyun, yakın tarihimize yeniden bakarak, günümüz sorunlarına göndermeler yapıyor. 1950'li yılları, demokrasiyle başlayıp baskı rejimine dönüşen dönemi ele alan ve 12 Mart 1971 darbesine zıplamalar yapan Şerefe Hatıralar (İstanbul 1955), 12 Eylül darbesiyle gelen şi

Annem, Oğlum ve Ben: Otizm hastalığı, trajik bir geçmiş ve yalnızlıkla mücadele eden üç figür. Sığınacak başka kimseleri olmadığı halde, birbirini incitmeyi bilinç altı bir görev gibi üstlenen anne kızın yaşamı, hangimize yabancı? Sevdiklerimiz için yaptığımız fedakârlıkların hesabını onlara kesmeye kalktığımızda, yapılan işin adı hâlâ fedakârlık olabilir mi? Bu üçlüyü hepimiz bir yerlerden -belki de kendimizden- gayet iyi tanıyoruz. Ben Senim: '80 kuşağından beş sıkı dost. Geçmişin bilinmeyen sırlarının, ç