Enver Ercan (1958-2018) şiirlerinin, söyleşilerinin yanı sıra, yayıncı ve editör olarak da edebiyatımızda iz bırakmıştır. Yayınevimiz, Enver Ercan'ın 1984-1994 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde şairlerle yaptığı söyleşilerini topladığı iki kitabının yeni basımını, Şair Çünkü Onlar-Şiir Uçar Söz Olur adıyla tek kitap olarak yapıyor. Söyleşi yapılan şairler,İlhami Bekir Tez, Rıfat Ilgaz, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Cahit Külebi, İlhan Berk, Salâh Birsel, Sabahattin Kudre

tek işin yaşlanmak kâğıdın kenarlarına yaza yaza şiirleri yakın yürüye yürüye duvarlara tanrıyla da aran yok o kadar büyükmüş ki olmasa da olur dediğinden beri

"Tanrım diyorum sağol Ruh ikizimi sonunda karşıma çıkardın Ama hâlâ yoksun ortada Gerçi sen de haklısın Böyle bir dünya yaratmış olsam Ben de saklanırdım"

İstanbul, 3 bin yıllık geçmişe sahip olan büyülü bir kent! Nice kavimlerin gelip göçtüğü, yüzyıllarca imparatorluklara başkentlik yapmış olan İstanbul, 1453 yılından beri bizim yurdumuzun bir parçası. Uygarlığın gelişiminde büyük bir rol oynayan İstanbul, bilimin yanı sıra sanat ve kültür alanında ortaya koyduklarıyla da adı her zaman öne çıkan bir kimliğe sahip. Yüzlerce yıldır şair yetiştiren İstanbul için yazılan şiirlerden seçerek oluşturduğumuz bu güldeste, bu koca kenti farklı dönemlerde, farklı boy

Kimi şehirler şanslıdır; neredeyse kurulduğundan beri sanatçıların ilgi odağı olmuştur çünkü. İstanbul da yeryüzündeki bu ayrıcalıklı birkaç şehirden biri kuşkusuz. Üstelik şiir söz konusu olduğunda, onunla boy ölçüşebilecek bir başka şehrin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu antolojide tam 154 şairin şiirleri yer alıyor. Şiirleri okurken, İÖ 300 yılında başlayan bir şiir yolculuğuna çıkacak; İstanbulun yüzlerce yıllık serüveninin yanı sıra şiirimizin gelişim çizgisine de tanıklık edeceksiniz. Enve

Yazar ve eleştirmenler tarafından bir yazın okulu, cumhuriyet kültürünün sacayaklarından biri, edebiyatımızda bir köşe taşı olarak nitelendirilen Varlıkın 75 yıllık arşivinden oluşturduğumuz bu seçki, 60. Yıl Seçkisinden farklı olarak, 1980 sonrası dönemi öne çıkarıyor. Çünkü bu süreçte dergi farklı açılımlar kazandı. Yazınsal, toplumsal ve siyasal yaşamımızdaki hızlı değişimin farkında olmaya özen gösteren bir derginin, bazen bu değişimi anlamaya çalışırken olumlu katkılarda bulunmaya çalışması, bazen de t

Adnan Özyalçıner, Fürûzan, Erdal Öz, Demir Özlü, Ferid Edgü, Onat Kutlar, Sevgi Soysal, Ayla Kutlu, Osman Şahin, Oya Baydar, Rasim Özdenören, Nursel Duruel, Tezer Özlü, Tomris Uyar, Sevinç Çokum, Güven Turan, İnci Aral, Necati Tosuner, Mustafa Balel, Nazlı Eray, Pınar Kür, Mustafa Kutlu, Erendiz Atasü, Burhan Günel, Sulhi Dölek, Feyza Hepçilingirler, Barlas Özarıkça, Hulki Aktunç, Mehmet Güreli, Necati Güngör, Selim İleri, Sevgi Özel, İbrahim Yıldırım, Nedim Gürsel, Feride Çiçekoğlu, Cemil Kavukçu, Mahir Öz

Âşık olmak çok kolay.. Katil olmak da öyle... Ama âşık katil olmak hakikaten ayrıcalıklı bir durum. O kadınsız ya da o erkeksiz hayatın bir anlamı olmadığına inanacaksınız, o sizin yanınızdayken içiniz içinize sığmayacak, onu düşünerek sokaklarda göğsünüzü gere gere dolaşıp odalara sığmayacaksınız, fakat bir vakit gelecek, gözünüzü kırpmadan onun canını alarak bu dünyada kendinizi yapayalnız bırakacaksınız. İşte, bu öyle kolay değil.. İyi de, bu kadar aşk cinayeti neden işleniyor o zaman? Sadece bulvar ga

Bu derlemede Baki´den Orhan Pamuk´a, antik Yunan filozoflarından Borges´e kadar edebiyat ve düşünce dünyasının tanınmış birçok imzasıyla ilgili fıkra ve anektodlar yer alıyor. Büyük bir keyifle okuyacağınıza inandığımız bu fıkralarda, birçok ünlü şair, yazar ve filozofu daha da yakından tanıma olanağı bulacaksınız... (Arka Kapak)

Ah, etrafımızdaki herkes, ister kadın olsun ister erkek, kendini yeryüzünün en akıllı insanı sayıyor, öyle değil mi? Kimsenin kendine toz kondurmadığını hepimiz bilmiyor muyuz? Hepimiz bir diğerimizden kat kat daha cin fikirli değil miyiz? Tamam, kabul olmasına kabul de, öyleyse bu bir sürü kafayı yemiş, tahtası eksik, zırdeli, paranoyak, manyak, tırlatmış, psikopat ve daha bir sürü tanım neyin nesi oluyor? Birileri mi uyduruyor bunları? Yoksa hepsi sadece birer öykü kahramanından mı ibaret? Biz sizin ne k

Erkek milleti. Sert, pısırık, buyurgan, memur kafalı, küheylan, düzme meraklısı. Küt bir varlık; bir ayna gibi, dışarıdan bakıldığında içi görülen, her şeyiyle pragmatik, çoğu zaman kendisini olduğundan hem üstün hem de becerikli gören, ama hayatı yönlendirmeyi de beceren cins. Aklını kadınları elde etmekle bozmuş; dünya imparatorluğu kurmaktan mütevazı sokağında çalım satarak gezinmeye kadar, hayatının bütün stratejisini kadınlara karşı kalıcı zaferler kazanarak taçlandırmanın peşinde olan, ama bir kadın

Kadın milleti. Hanım hanımcık, mesafeli, fıkır fıkır, otoriter, fahişe, zayıf. Bir alacakaranlık varlığı, hayatı boyunca asıl derdi kendini anlamak ve bedeniyle barışmak olan, ama çoğu zaman ne olduğunu kendisi de bilmeyen, yalnız hayata da rengini veren varlık. Aklını erkeklere hakim olmakla bozmuş; bunun için zihninde birbir türlü numara döndüren, erkeklerle ilişkilerini büyük usta bir satranç oyuncunun titizliğiyle tasarlayan, en çok da bitirici hamleyi kuran, ama o son hamleyi yapıp ağzından, "Şah mat,

İstanbul!.. Yeryüzünün en güzel ve en görkemli kenti... İ. Ö. 3000 yıllarında bile bir yerleşim birimi olan İstanbul için beş bin yıllık süreçte kuşkusuz birbirinden güzel binlerce şiir yazılmıştır. "Bizans´tan Günümüze İstanbul Şiirleri", işte o şiirlerden, 113 tanesini biraraya getiriyor. Homeros´un annesi olarak bilinen Moiro´dan İstanbul´un fethi şerefine yazdığı şiirle bugünlere kadar kalabilen Ayni´ye, 18. yüzyıl İstanbul´uyla özdeşleşen Nedim´den İstanbul denilince akla ilk gelen şair olan Yahya Kem

Dünya yazınının en güzel örneklerinden oluşan bu derleme, çok amaçlı olarak; hem geniş ölçekli bir bakış açısıyla dünya edebiyatında öykücülüğün gelişme evrelerini gözlemlemek, hem de kendi yazarlarını arayan okurun 50 seçkin yazarla buluşmasını sağlamak için hazırlandı... Şimdi koltuğunuza yaslanıp sıkı bir yolculuğa çıkmak için son hazırlıklarınızı yapın... Farklı kıtalardan ve iklimlerden kopup gelen 50 dünya yazarının birbirinden ilginç öykülerine bırakın kendinizi...Dünyayı dolaşmanın bin bir türlü yo

Roman gibi küçük hikayenin de edebiyatımıza girişi sanat hayatımızın Batı`ya yönelmesiyle başlar. Sanatı nazım hünerlerinde bulan Divan Edebiyatımız mansur hikayeyi tanımamıştır. Bununla birlikte, daha 15. yüzyılda Dede Korkut gibi büyük bir hikaye ustası yetiştiren Türk halk dehası, bu alanda, masal türünde de olsa güzel ve canlı örnekler vermekten, atalardan kalma hikayeleri ağızdan ağıza, zamanımıza kadar ulaştırmaktan geri durmamıştır.