İlk kez uçağa binen Eda ve Barış’ın maceraları, korku ve heyecan içinde geçen saatlerin ardından hiç bilmedikleri bir şehirde kaybolmalarıyla devam ediyor. Bu serüvenlerinde onlara eşlik edip Kazakistan’ın Almatı şehrini onlarla gezeceksiniz. Yeni yerleri keşfederken şehrin tarihi dokusunu da göreceksiniz. Peki siz kitabımızın kahramanları gibi kaybolduğunuzda neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?

“On dört yaşındaydım ve bir sürü derdim vardı,” diye başlıyor romanımızın kahramanı Arman anlatmaya. Babası evden ayrılan, annesiyse iş arayan Arman’ın dünyası, yakın arkadaşları Şefo ve Mistili, kız kardeşi Naz, köpeği Dingo ile sınırlıdır. Tek korkusu ise çekirgelerdir, tabii matematik dışında. Okuluna yeni gelen Aylin ise Arman’ın yeni ilgi odağı olur, aralarında iyi bir arkadaşlık kurulur, hatta Arman ona bisiklete binmeyi öğretir. Bir yandan da başarılı hikâyeler yazmaktadır. Ancak hayatı, istemeden bi

Dört arkadaş, yani Gugıl Hayri, Mate Mehmet, Annecim Ersin ve Çetçet Çetin’in, ılık bir yaz akşamı konuştukları tek konu, aralarında toplayacakları parayla futbol topu mu yoksa voleybol topu mu alacaklarıydı. Onlar tartışırlarken birden gökten, ardında izler bırakarak kayarcasına bir ışık topu geçer, hatta çocukların üzerine doğru gelir. Hepsi paniğe kapılarak kaçışırlar. Bu ışık topu bir anda, onlara değmeden geçip gitmiş olsa da meraklarını uyandırmaya yetmiştir. Böylece önce bu dört arkadaş, sonra onlara

“Ayın rengi sarı, sol ucu sivri, sağ ucu küt görünüyorsa ilkbahar güzel olacak.” Eren’in hayatında üç şeyin yeri çok büyük: Buz gibi bir gazoz, en yakın arkadaşları ve karşı koyamadığı araştırma dürtüsü. Dostları Uğur ve Eda her ne kadar aralarına yeni katılan Siu adlı gizemli arkadaşı kabullenemese de paylaşmanın birleştirici gücüne karşı koyamazlar. Bir yaz günü kasabalarının yakınındaki ören yerinde beliren Hattuşi adındaki esrarengiz yabancıyla karşılaşan Eren ve arkadaşları tarihler ve medeniyetler ara

Mert ile küçük kuzeni Alpi boş bir arsada top oynarlarken başlarının üstünden geçen bir karganın yere düşürdüğü beyaz bir madalyonu alırlar ve içindeki yazıların gizemini çözmeye çalışırlar. Kendilerini garip bir yere götürecek olan bu tuhaf kargadan, onunla birlikte ortaya çıkan bir kediden ve nereye gideceklerinden kimseye söz etmezler. Karganın belli aralıklarla getirdiği mesajları çözünce de kendilerini Patati Krallığında bulurlar. Koruluğun içindeki gizli bir geçitle gidilen, garip insanların g

Roman kahramanları (Doğan, Banu, Selim) 7. sınıfta okuyan üç arkadaştır. Roman, Selim'in el bilgisayarının onları, Zigguratlar Ülkesine götürmesiyle başlar. Sümer kültürüne canlı olarak tanık olurlar. Sümer şehirlerinden birine gelen kahramanlarımız, okuyucularına bilimin öncülerinden olan Sümerlilerin yaşamlarını yakından tanıma fırsatı sunarken, müthiş bir hayal dünyasının da kapısını aralıyor. İlköğretim öğrencilerini maceradan maceraya koştururken öğreten; öğretmenlere, anne babalara eğitim için d

Öğretmenim, bir yılda neden dört mevsim var? İki mevsim olsa daha iyi olmaz mıydı? Biri kışbahar öbürü yazbahar.Öğretmenim. Erkeklerin bıyığı var. Kadınların yok. Ama kedilerin hepsi bıyıklı. Neden?''Öğretmenim, uçaklar nasıl uçuyor? 'Meloş Hanım her gün böyle yüzlerce soru soruyor. Meloş Hanım kim mi? Onu tanımadığınıza göre demek ki aynı sokakta oturmuyorsunuz. Aynı okula da gitmiyorsunuz. Yoksa onu mutlaka tanırdınız.Şirin mi şirin, meraklı mı meraklı bir küçük kız Meloş Hanım. Kardeşi olacağını öğreninc

Bir varmış, bir yokmuş... Evlerden birinde sevimli küçük bir kız ve onun masalları pek sevmeyen, dahası onları pek çocukça bulan bir ağabeyi varmış. Günlerden bir gün, şu masalı mı, yoksa bu masalı mı okuyalım derken ve sonunda Pamuk Prenses masalını okumaya başlamışken kendilerini bir anda tam o masalın içinde bulmasınlar mı?Sonrası mı? Sonrası Masallar Ülkesi'nde süren heyecanlı bir koşuşturma...Pamuk Prenses'ten Çizmeli Kediye, Külkedisi'nden Keloğlan'a ve Pinokyo'ya kadar bütün masal kahramanlarının bir

Aynı anda geriye döndüler. Hemen arkalarında, bir ok atımı uzakta, binlerce kişilik bir ordu duruyordu! Tepeden tırnağa zırhlar içinde bir ordu... Askerler, ufuk çizgisini kara bir bulut gibi tümüyle kaplamışlardı. Nereye geldik biz? diye inledi Banu.Gizemli bilgisayarın onları getirdiği yer, geçmiş zaman yolculuklarının son durağıydı. Doğan, Banu, Selim ve Kiraz kuşatma altındaki bir Orta Çağ şehri olan bu durakta, savaşın tam ortasına düşmüşlerdi. Şimdi hem hayatta kalmayı hem de kendi zamanlarına dönmeyi

Geçmiş zamana yaptıkları ikinci yolculuğun sonunda, Sümerlere saldıran Akadlılardan kaçan Doğan, Banu ve Selin, olağandışı bilgisayarlarıyla Dünya'nın milyonlarca yıl öncesine gidiyor ve dinozorlarla arkadaş oluyorlar! Birlikte uçan dinozorların saldırısına karşı koyuyor, yavru Dino'nun sırtına binip koşturuyor ve ateş çukurlarını aşıyorlar... Ve tabii ki, serüven devam ediyor!Dinozorlar Arasında, Geçmiş Zaman Gezginleri dizisinin üçüncü kitabı. Geçmiş Zaman Gezginleri, kahramanlarımız Doğan, Banu ve Selim'

Öğretmenimiz dünya haritasında ülkelerin yerini tek tek gösterdiği gün kararımı vermiştim: Dünyayı tanımak için bir yolculuğa çıkacaktım. Görebildiğim kadar değişik yerler görecek ve yeni insanlar tanıyacaktım. Aslında bunu yapmak için geç bile kalmıştım. On iki yaşındaydım ve bugüne kadar gördüğüm yerler dünya haritasında iğne ucu kadar bile yer tutmazdı. On iki yaşındaki meraklı bir gencin çıktığı ve günler süren ilginç, renkli bir yolculuğu anlatıyor Gizli Yolculuk. Her durakta yeni yerler, yeni in

Gizemli bir bilgisayar sizi Taş Devri'ne ışınlarsa ne yaparsınız? Hayır, bu gerçek olamaz! mı dersiniz örneğin? Ya da ilerideki mamut sürüsüne mi bakarsınız hayretle? Peki, Taş Devri insanlarıyla karşı karşıya kalınca... Lav püskürten bir yanardağın altındayken... Geri dönüş yolunuzu dev bir aslan kesince ne yaparsınız? Yanıtlar, Taş Devri'nde Bir Gün'de! Taş Devri'nde Bir Gün, Geçmiş Zaman Gezginleri dizisinin birinci kitabı. Geçmiş Zaman Gezginleri, kahramanlarımız Banu, Selim ve Doğan'ın Taş Devri, Sümer

Doğan, Banu ve Selim zamanda yolculuk yaptıran bilgisayarlarıyla günümüzden 18 yıl öncesinin Buz Devrine gittiler. Ama bu Buz Devri, bildiğiniz gibi değildi! Bu devirde mamutlar vardı, evet; ana kılıç dişli kaplanlar yoktu. Onların yerine karşılarına çıkan leoparın da evcil olduğu söylenemezdi. Buz Devri insanlarıyla birlikte yol alırken karşılarına çıkan kurtlar da öyle... Bugüne dönmelerinin önünde duran aşamayacakları bir engel vardı. Buz Devrinde, Geçmiş Zaman Gezginleri dizisinin beşinci kitabı. Geçmiş

Piramitler... Dünyanın 7 Harikası'ndan biri olan inanılmaz yapılar. Peki, piramitler nasıl yapıldı, niçin yapıldı? Bir piramidin içine girmek ister misiniz? Öyleyse, Eski Mısır'a hoş geldiniz! Geçmiş zaman gezginlerimiz Doğan, Banu ve Selim, Eski Mısır'a yolculuklarında yine heyecanlı bir serüvenin içinde buluyorlar kendilerini. Zaman su gibi akıp geçerken, bugüne nasıl dönecekler? Piramitler Ülkesinde, Geçmiş Zaman Gezginleri dizisinin dördüncü kitabı. Geçmiş Zaman Gezginleri, kahramanlarımız Doğa

Bugün deniz tatilimizin son günü. Yarın eve dönüyoruz. Üç haftalık tatilimiz göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçmişti. Anneme göre hayat böyleydi ve her şeyin bir sonu vardı. Biz de tatilimizin sonuna gelmiştik işte. Hepimiz burayı çok sevmiştik. En çok da ben. Buranın denizini, plajını, dondurmalı çay bahçelerini, tekne ve mağara gezilerini hiç unutmayacaktım. En çok da geniş bahçeli, bir sürü odalı bu yaz evini. Mustafa Hakkı Kurt'un samimi ve sıcacık anlatımıyla Bizim Ev Tatilde, okurlarını kalabalık

Bulut, Ferman, Nisan ve Zamir aynı yaşlarda dört kuzendir. Evleri birbirine çok yakın olduğu için bütün günleri bir arada, oyunlar oynayarak geçmektedir. En çok da evlerinin tam önünde yer alan çınar ağacının altında... Ancak gitmelerinin yasak olduğu iki yer vardır: Küçük göl ve eski taş değirmen. Bu değirmende görünmez şeylerin, mırıltıların olduğu, değirmenin titrediği gibi söylentiler çocukları iyice meraklandırınca gizlice oraya gitmeye karar verirler. Dört kafadar değirmene gittiklerinde hiç ummadıkla

Bayramlarda hep böyle söylerdi babam: Bugün bayram, bir kaşık ayran, bana da yeter, size de yeter. Ne demekti bu? Ayran da nereden çıkıyordu? Yoksa eskiden bayramlarda ayran mı içiliyordu? Eğer öyleyse biz neden ayransız bayram yapıyorduk? Ve bir kaşık ayran bir kişiye bile yetmeyecek kadar azken, birkaç kişiye nasıl yeterdi? Bu sözün anlamını hiç düşünmeden babama katılır, onunla birlikte biz de tekrarlardık: Bugün bayram, bir kaşık ayran... Mustafa Hakkı Kurt'un samimi ve sıcacık anlatımıyla Bizim Evi

Bir istasyon kasabasında beş arkadaş, istasyonda birkaç dakika duraklayan trenlerin yolcularına bir şeyler satmak için bir araya geliyorlar. Biri ev geçindiriyor, biri bilgisayar almak için para biriktiriyor. Hayalleri farklı, hayal kırıklıkları farklı. Ama hepsi çocuk gülüşleriyle hayata meydan okuyor. Macerası eksik olmayan yaşamlarında, bazen verdikleri kararları sorgulamak için, bazen birbirlerinden güç almak için bir sığınağa dönüşüyor istasyon. Her kaçan tren, akıllarında kalıyor...

Haitu dünya yılına göre on yaşında bir uzaylı. Babasıyla birlikte galakside uzun bir yolculuğa çıkarlar ve Dünya'nın yakınlarından geçerken araçları bozulur. Babası araçlarını tamir edene kadar Haitu, tek kişilik uzay gemisiyle Dünya'ya iner ve bu yabancı gezegeni tanımaya çalışır. Haitu'nun beş günlük dünya seyahati boyunca okurlar da Orta Asya bozkırları, Sibirya köyleri, Arap yarımadası, Avrupa şehirleri gibi farklı yerleri gezer, bu kültürleri tanırlar. Kitapta ayrıca önyargılar, farklı olana yaklaşım