İzmir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Romanları Ödülükazanmış bu dokunaklı eseri hayranlıklaokuyacaksınız. ?Delice yağan bir yağmur... Ya da dondurucu soğuk birhava... Gecenin ilerlemiş bir saati... Sıcacık evlerindeoturup televizyon seyrederken, aklınıza geldiğim oluyor mu?Arabanızın camını silmeye çalıştığımda, daha beterkirletiyorum diye azarlamıştınız beni; hatırladınız mı?O küçücük, kirli, yapışkan sokak çocuğuyum ben. Nerede barındığımı, ne işler yaptığımı, bir lokma ekmekuğruna nasıl bir yaşam savaşı ve

Ağız dolusu gülmeli çocuklar! Aynı noktada buluştukları Büyükler kadar Böyle diyor mizah öyküleriyle her yaştan okura hitap eden, usta yazar Canan Tan. Gerçek bir Fenerbahçe taraftarının geçim derdiyle fanatik bir Galatasaraylı'ya dönüşmesiyle başlıyor her şey Anneannesini bilgisayara kaptıran torunla devam ediyor. Entel Hırsız Tacettin'den, 23 Nisan'ın sıradışı belediye başkanına, televizyondaki yarışma programlarında reyting canavarına meydan okuyan ailelerden salatalığı bile dört taksitle alanlara Mizah

Amerika kimileri için bir rüya ülkesi, kimileri içinse çok uzak bir tatil beldesi... Peki ya gençler için? Her yıl yüzlercesinin eğitim için gittiği zengin bir kültür mozayiği. Kızım Renan da o gençlerden biriydi. Renan on yedi yaşındayken, yaz tatilini Amerikalı bir ailenin yanında geçirdi. Yaşadıklarını bir günlükte topladı ve sonra o günlüğü bana emanet etti. İşte bu kitap, Amerika'daki bir Türk elçisinin eğlenceli, eğlenceli olduğu kadar da düşündüren serüveni...

Kördü kadın, göremedi. Beriki dilsiz! Dillendiremedi yüreğindeki talanı... İkisi... El ele... Göremediklerini, Dillendiremediklerini Sonsuza dek suskunluğa mahkûm ettiler. Geriye yalnızca, SÖYLENMEMİŞ ŞARKILAR'ı kaldı...

Diyarbakır... Dar bir eşikten geçip geldim sana. Huzurundayım. Hoşgörü kapını açık tut. Bil ki direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten. Devrimci ruha sahip Piraye'nin İstanbul'dan kopmak istememesini yadırgama. Anadolu'nun en ücra köşelerine bile koşa koşa gidecek yüreğe sahipti o. Ona ters düşen Diyarbakır değil, Diyarbakır konaklarına gelin olmak. Ağalığa, beyliğe kulaklarını tıkamış, halktan yana, özgürlük âşığı, yüzü insana dönük; ama deneyimsiz, toy, gencecik bir kız...

?Biliyorum, imkânsız aşk bu! demişti Murat. ?Ama hükmedemiyorum kendime. Çünkü, YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ! Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını: yüreğim seni çok sevdi o yürek talan o yürek yangın yeri o yürek seni istiyor bir tek seni... Aslı ile Murat'ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü.

Siz de heyecan dolu bu maceraya eşlik ederken Ah Şu Uzaylılar!demeden duramayacaksınız. Özgür, Cansu, Gökhan, Sibel ve Çetin... Şirinler grubunun baş kahramanları... Tatil yapmak için gittikleri kampta hayal bileedemeyecekleri bir serüven yaşayacaklarındanhabersizler! Ormanda yürüyüş yaptıkları bir günuzaylılarla karşılaşıyor ve isterlerse onlarıngezegenlerine gidebileceklerini öğreniyorlar.Hiç dururlar mı?Cesur kahramanlar, uzay gemisiyle çıktıklarıyolculuk boyunca neler yaşıyorlar neler...

Geceler Canı yanmış Sensiz gecelere sordum uykularımı Firar etti dediler Kulaklarından tutup geri getirmeyi denedim Başaramadım... Canı yanmış o gecelerde Ben de yandım...

Ali , babasının tayini çıkınca kendini yeni bir kentte , yeni bir okulda buldu .Eski okulu , öğretmeni , arkadaşları burnunda tütüyordu .Yeni arkadaşlarıyla öğretmeninin onu benimsemeyeceklerinden endişe ediyordu . Ama Ali'nin bilmediği bir şey vardı :Yaşam sürprizlerle doluydu . Hiç beklemediği bir anda , içindekisevgiyi başkalarıyla en güzel şekilde paylaşma fırsatı karşısına çıktı . Ali artık dostları ve öğretmenleriyle? Sevgi Yolu nda yürümeye hazırdı .

İzmir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Öyküleri Ödülü kazanmış bu sıcacık dostluk öyküsünü çok seveceksiniz. ?O benim en iyi sırdaşım dediğiniz bir oyuncağınız oldu mu hiç? Elif ile Pasta Panda'nın dostluğu bir oyuncakçı dükkânında başladı. Küçük kız tüm oyunlarını Pasta Panda'yla oynadı, büyüdükçe her sırrını onunla paylaşır oldu. Ayrılmaz bir ikiliydi onlar. Ta ki, Elif üniversiteye gitmek için başka bir şehre taşınmak zorunda kalana dek... Usta yazar Canan Tan duyarlı yaklaşımı ve akıcı diliyle bizlere bir

Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir... Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş, bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz... Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk ve mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler. Sıkı tutun Nehir!

Âdemoğlu Pansiyon'da bir fasıl gecesi... Oradakilerin hepsi erkek! Her birinin ayrı bir hikâyesi, o hikâyenin içine nakşolmuş ayrı bir şarkısı var. Ve tanıdık birkaç yüz... Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı, Çikolata Kaplı Hüzünler'in Eylemci'si Vedat, Pembe ve Yusuf'un Yusuf'u da orada. Issız erkeklerden oluşan muhteşem koro eşliğinde şarkılarını söylüyorlar. ?Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır! sözü verenler... ?Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın diye sitem edenler... ?Şimd

Onunla bir ömür değil onun için bir ömürdür sevda Suç bende! Acılarımı dışa vursam sorun yok. Ama olabildiğince acılaşmış sözcükleri ortalığa saçacağıma yutuyorum. Pervasızca zehirliyorlar beni... diyor Şiir. Kardeşlik zorunlu arkadaşlık, arkadaşlıksa seçilmiş kardeşliktir dedirten bir can dost, Eda var yanında. Ve Şiir'in hayatına dokunan üç erkek... Bugüne kadar duyduğum, okuduğum, dinlediğim ya da seslendirdiğim bütün şiirlerden daha güzelsin! diyen Ezel. Aşkın yaşı yoktur, mantığı da tezini savunan

Sevilen yazar Canan Tan'ın usta kalemindenkalplerini ısıtacak harika bir öykü... Dadısıyla ilk kez ülkede gezintiye çıkanPrenses Şima acı bir gerçekle karşılaşıyor:sığınacak evleri olmayan, sokaklarda çalışarakekmek parası kazanmaya çalışan sokak çocukları... Dünyalar güzeli sevimli Şima gerçek bir prenses olduğunukanıtlıyor. Sokak çocuklarıyla dost olup onlara kucakaçıyor, kimsesiz arkadaşlarının sıkıntılarına çarebulmak için çalışıyor.

Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek, Verda'ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriy

Arkadaşlarının sevgilisi, havuzun birincisi; biraz afacan ama çok sevimli, cıvıl cıvıl bir kız Elif...Yaşamayı çok seviyor, çevresindekilere mutluluk veriyor. Bir gün, talihsiz bir olay geliyor Elif'in başına. Ama Sevgi Dolu Bir Yürek'le aşılmayacak hiçbir güçlük yok... Elif'in tatlı mı tatlı dünyasına konuk olmaya, onun sevgi dolu yüreğine dokunmaya var mısınız?

Diyarbakır... Dar bir eşikten geçip geldim sana. Huzurundayım. Hoşgörü kapını açık tut. Bil ki direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten. Devrimci ruha sahip Piraye'nin İstanbul'dan kopmak istememesini yadırgama. Anadolu'nun en ücra köşelerine bile koşa koşa gidecek yüreğe sahipti o. Ona ters düşen Diyarbakır değil, Diyarbakır konaklarına gelin olmak. Ağalığa, beyliğe kulaklarını tıkamış, halktan yana, özgürlük âşığı, yüzü insana dönük; ama deneyimsiz, toy, gencecik bir kız...

Ağız dolusu gülmeli çocuklar! Aynı noktada buluştukları Büyükler kadar Böyle diyor mizah öyküleriyle her yaştan okura hitap eden, usta yazar Canan Tan. Öykülerinde, oğlunu Galatasaraylı yapmaya çalışan babayı, misafirine bütün aile sırlarını anlatan çocuğu, çocukluk aşkını hatırlayan anneanneyi, kardeşini babalarının başka bir evi olduğuna inandıran bir ablayı, hep doğruları söyleyip başına dertler açan doğrucu Davut'u, kızını bakıcısının köyüne yollayan bir anneyi, anne özleminden ne yapacağını bilemeyip s

Aliş'in kardeşi olacaktı. Tüm aile çok heyecanlıydı. Ama Aliş'in korktuğu bir şey vardı: Paylaşmak... Oyuncaklarını, eşyalarını... Annesini, babasını, sevdiklerini; onların sevgisini... Aliş'in bu yeni duruma alışması pek kolay olmayacak gibi görünüyordu. Ama sonra, neler oldu neler!

Aliş o yıl anaokuluna başlayacaktı. Ama bunu hiç mi hiç istemiyordu! Keşke minik kardeşi Maviş'in yerinde olsaydı; evinden, güzelim oyuncaklarından ayrılmak zorunda kalmasaydı... Aliş'in bu düşüncesi değişecek mi? Anaokulunu sevecek mi? Haydi, hep birlikte bu güzel hikayeyi okuyup öğrenelim!