Yaşam dönemlerini, bir döngü olarak kabul eden bu çalışma temel olarak iki kısımdan oluşturulmuştur. Yaşam ve ölüm... Bu iki konu ele alınıp işlenirken ağırlıklı olarak 13.yy.dan günümüze kadar olan tüm yaşamsal olaylar ele alınıp incelenmiş ve konu ile ilgili görülen kültürel altyapı kitabın anlamını ve önemini oluşturmuştur. Dolayısıyla bu kitap kültürel doku ile yoğrulan gerçek yaşam olayları ile bezeli örneklerden oluşmaktadır. Her bir bölümde hayattan esintiler değil, vak'alar yer almaktadır. Söz geli

Bu kitapta, Gelişim Dönemleri'nin Erişkinlik olarak adlandırılan bölümü içerisinde yer alan Genç Yetişkinlik, Orta Yaş ve Yaşlılık kısımları ayrı ayrı ele alınarak incelenmiştir. Bu incelemede yaşam dönemlerinin ikinci ve üçüncü kısımları olarak kabul edilen Olgunluk Sonrası, Yaşlılık Öncesi ile Geçkinlik ve Düşkünlük evrelerine ait gerçek yaşam örnekleri üzerinde durulmuştur. Özellikle de bireyin fiziksel, sosyal ve kültürel ile duygusal ve düşünsel buutları imbikten geçirilerek daha bir yakından görülmele

Erinlik dönemi yaşamımızda en kısa süreyi kapsamına karşın özelliği en önemli olan çağdır. Ön ergenlik olarak da adlandırılmasının yanı sıra daha çok buluğ çağı diye bilinir. Ergenlik dönemi ise özellikle kişilik gelişiminin oluşumu ve meslek bilincinin netleşmesiyel karakterizedir. Ergenlik, bireyin hayata hazırlandığı ve de duygusal dalgalanmaların en yoğun yaşandığı dönemdir. Bütün bunların ötesinde Ben kimim, ben ne olacağım?.. gibi sorularının yanıtının arandığı bir dönemdir. Temel karakteristiği ise b

Gelişim bize iki nokta arasındaki farkı göstermektedir. Bu noktalar ise döllenmeden başlayarak ölüme kadar devam etmektedir. Bu kitapta etkileri açısından yaşamın en uzun dönemi olarak kabul edilen Hayatın Başlangıcı ve İlk Yıllar içerisinde; Doğum Öncesi, Süt bebekliği (Yenidoğan), Erken Çocukluk Çağı; Bebeklik ve Oyun Dönemi ve Okula Başlama ile Ergenliğe Atılan Adımlar; Erinlik ve Ergenlik dönemleri ayrıntılı olarak işlenmiştir. İncelenen her bir evre sadece akademik bilgiler çerçevesinde değil aynı

Yüzlerce yıllık birikimin eseri olan medeniyetler, yakıp-yıkmaktan başka yetenekleri olmayan vandallar tarafından yerle bir edildi. Yenisini inşa etmek için sabır, öngörü, zekâ ve emek lâzımdı. Daha zoru paramparça edilen kalpleri hem onarıp hem de bir araya getirmekti. Kürt sorununu çözmek, vahşi saldırılarla yerle bir edilen bir medeniyeti yeninden inşa etmek kadar zor. Ya incinen, yaralanan dimağımız, kalplerimiz? Bu uğurda girişilen her çaba çok değerli. Bu sorunu ancak, bütün siyasî endişelerin uzağın