OCETA - Osmanlıdan Cumhuriyete Edebiyat Tarih Araştırmaları Elinizdeki bu kitapta,19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti'nde başlayan yenileşme sahasındaki gelişmelerden, dil ve edebiyata dair değişim hareketlerinin yanı sıra, İstiklal Savaşı esnasında gizli teşkilatların düşmana karşı verdiği mücadele ile Batı tarzı açılan mekteplere karşı halkın gösterdiği olumsuz tavırlar ele alınmıştır. Dünya Savaşı öncesinde dünyayay gelen Sait Faik'in, yabancı dille eğitim yapan "Rehber-i Terakki" ad

Elinizdeki bu kitapta, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti’nde başlayan yenileşme sahasındaki gelişmelerden, dil ve edebiyata dair değişim hareketlerinin yanı sıra, İstiklâl Savaşı esnasında gizli teşkilâtların düşmana karşı verdiği mücâdele ile Batı tarzı açılan mekteplere karşı halkın gösterdiği olumsuz tavırlar ele alınmıştır. Dünya Savaşı öncesinde dünyaya gelen Sait Faik’in, yabancı dille eğitim yapan “Rehber-i Terakkî” adlı mektebe verilmesini çevresindekiler yadırgamış, o eğitim k

Medrese eğitiminin çöktüğü, cemiyetin başka arayışlar içine girdiği sırada, Batı tarzı mektepler ön plana çıkar. Artık medreseden kaçış başlamıştır. 1860-1870'li yıllar Türkiyesi, üniversitelerin, Galatasaray gibi Batı tarzı yeni mekteplerin ortaya çıktığı devredir. Bu devrede yeni bir arayış içine giren aydın kitle, ilk etapta çöken kurumlara taze kan aramaya başlar. Bunun ilk başlama noktasının, eğitim kurumları olması da tabiidir. Bu kurumlarda karşılaşılan ilk zorluk ise, Osmanlıca'nın imlâsı meseles

Tanzimatın ilanıyla Batıya kontröllü bir şekilde açılan kapılar, 1856 Islahat Fermanının ilanıyla genişler. Bu genişleme yabancılara Osmanlı Devletinde mülkedinme, banka kurma ve eğitim kurumu açma gibi imkanlar tanımıştır. Açılan bu kapıdan önce bugünün Robert Kolaji, ardından Mekteb-i Sultani gibi batının kontrolünde, yabancı dilde eğitim, çağın ihtiyaçlarına cevap veremediği için de, bu yeni tarz mektepler toplum nazrındaki cazip hale gelmiştir. Batıdaki aydınlanma devrinin, Tanzimattan sonra bütün hızı

Kitaba konu olan münakaşalar; Türkçe diye bir dilin varlığı veya yokluğu meselesi ile Türkçenin ilim dili olup olamayacağı hususu ile ilgili olup, tartışmacılar tarafından Arapça kelimelerin ayıklandığı bir Türkçenin ilim dili olamayacağı görüşü bir fikir olarak ortaya atılır. Kısacası, Türkçenin bugünkü şeklini alana kadar hangi safhalardan geçtiği, hangi şartlardan buralara kadar gelindiği noktaları ile birlikte Batıdan kelime alımı, Türkçenin sadeleşmesi ve fakirleşmesi gibi konuların ele alındığı münaka