İnsan yaşamında öyle olaylar vardır ki… Duyduğunuzda, öğrendiğinizde ya da yaşadığınızda “masal gibi…” dersiniz. “Bir Tatil Masalı” da öyle… Hayatta kimi rastlantıları pek önemsemeyiz; oysa aşkı, sevgiyi, dostluğu ya da korkuyu oluşturan daha çok o rastlantılar değil midir?.. Bir Tatil Masalı, akıcı dili ve kurgusuyla masal tadında zevkle okunacak bir kitap. Ahmet Kahveci

Ağıtlar ve Anılar kitabının yazılmasına konu olan Gebenli Pehlivan İsmail Kahveci'nin ağıtlarından bir bölüm: Geben'in de dağlarında, Lale sümbül bitti m'ola? Avın almış babam oğlu, Muradına yetti m'ola? Altın yüzük parmağında, Boz elbise tırnağında, Gezer benim sar'aslanım, Şo beylerin örneğinde. Parlıyor Maraş'ın taşı, Tutmuyor gözümün yaşı, Ya ne deyim İsmail'im, Kütahya'da topçu başı. Dorusunu bağlatırım, Çizmesini yağlatırım, Köleli'ye giden olsa, Ben Şerif'i eğletirim.

Yalnızca Sevgi'de, kırsalın yokluk, yoksulluk ve yoksunluğunun savurduğu insanın, daha çocukluktan yaşama nasıl tutunduğu, çektiği acıları, yaşadığı sevinçleri, kaybolmamış umutlarını nelerin karşılığında elde ettiği dile getiriyor. Sevgi, özgüven, ilkeli ve kararlı duruş okuyucuya, içten bir anlatımla sunuluyor. Yazar, umudun ve yaşama bağlılığın vazgeçilmezliğini vurgularken, köy ve kent yaşamının iç içe geçmekte olduğunun ipuçlarını veriyor. Yalın, akıcı bir dille anlatmış, anlatacağını. Aydın, Sevgi

Cumhuriyet kurulurken ilk iş eğitim sorunu nasıl çözülecek? sorusuna yanıt aramak oldu. Osmanlı'dan alınan miras ortadaydı. Devleti kuranlar, başta Mustafa Kemal olmak üzere, ivedilikle bu sorunu çözmeye karar verdiler. En akılcı çözüm, kırsalda görev yapacak öğretmenler yetiştirmek, böylece vatandaşların en azından okur-yazar duruma gelmelerini sağlamaktı. Bugün 4+4+4 diye matematik formulü (!) gibi sunularak uygulamaya konulan sistem, bir eğitim çıkmazıdır ki, bir çağdışı uygulama olarak tarihteki yerini