Site ve toplu yapılar, 5711 Sayılı yasa kapsamında 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa (KMK) göre yönetilir. Kat Mülkiyeti Kanunu, yönetimin kimlerden oluşacağını, olağan ve olağanüstü genel kurulların nasıl yapılacağını, yönetici seçimlerinin nasıl yapılacağını, yöneticilerin yetki ve sorumluluklarını detaylı olarak anlatmaktadır.Site ve Apartman Yöneticisi El Kitabı’nda KMK detaylı olarak anlatılmakta, bunun yanında günlük hayatta karşılaşılan sorun ve aksaklıklarla bunların çözümlerine yer verilmektedir. H

Balkan Savaşları ile Kurtuluş Savaşında Türkler ve Rumlar arasında yaşanan olaylar, savaş sonrası yapılacak mübadeleye zemin hazırlamıştı. 1923 Lozan Antlaşması ile Batı Trakya'daki Türklerle İstanbul'daki Rumlar hariç olmak üzere, Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin mübadele edilmelerine, her iki tarafın onayı ile Birleşmiş Miletler tarafından karar verildi. Farklı dil ve dinden oldukları hâlde, beş yüz yıllık ortak yaşam deneyimine sahip bu insanlar, mübadelenin ciddiyetini idrak etmelerine ra

Haydarpaşa Lisesi 1950’li yıllarda İstanbul’un Türkiye’nin en büyük okulu idi. 1200 yatılı 1800 gündüzlü olmak üzere 3000 öğrencisi vardı. Çok değerli eğitim kadrosu ile sonraki yıllarda Türkiye’nin geleceğine yön veren birçok ismi yetiştirdi. Çok sayıda akademisyen, yazar, sporcu ve sanatkâr Haydarpaşa Lisesi sıralarından geçti.1953-57 yılları arasında yatılı olarak okuduğum Haydarpaşa Lisesinde bu değerli insanların bazılarıyla aynı sıralarda ders gördüm. Sonraki yıllarda bir Haydarpaşalı olarak kariyerle

Hayatında ikili yaşadığını hissediyor musun? Bir tarafta doğru bildiklerini ve bu zamana kadar sana öğretilenleri yapma isteği var, ‘herkes gibi’ yaşama isteği var. Ve bir tarafta da bütün bunların mutluluk, huzur ve sevgi getirmediğini görüyorsun ve başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu hissediyorsun. Çocukken böyle olmadığını hatırlıyorsun. Her köle gizliden gizliye bile olsa özgür olmayı diler, özgürlüğün hayalini kurar. Sen neyin kölesisin? Köle olmak sadece fiziksel kölelik midir? Bir şey seni kontro

Ankara Subayevleri’nde geçen bir çocukluk. Okula yürüyerek gidilen, bilgisayarda değil sokakta oyun oynanan ve hiç kimsenin ötekileştirilmediği, mütevazı ama insanın içini ısıtan yıllar. Televizyonun gelişi, boynuzlu troleybüsler, sinemada izlenen unutulmaz filmler, ilk yerli otomobil Anadol, coşkuyla kutlanan bayramlar… Sonra Kıbrıs Barış harekâtı, mahallenin yakınında çarpışıp düşen uçaklar, art arda gelen darbeler, sağ sol çatışmalarının başladığı uğursuz yıllar ve dahası.Ahmet Gökçe’nin çok severek yapt

TBMM tarafından 13.01.2011 tarihinde kabul edilen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’muz köklü değişikler getirdi. Kanun’da Altıncı Kitap olarak Sigorta Hukuku düzenlendi. Sigorta Hukuku adı altında yapılan bu düzenlemede mülga 6762 sayılı Ticaret Kanunu’muzun bazı hükümleri aynen korundu ve uygulamadaki ihtiyaçlara paralel olarak bazı yeni hükümler ve değişiklikler getirildi.Bu kitapta, sigorta hukuku alanında çalışan avukatların ve sigortacıların yararlanabileceği şekilde, madde hükümlerin anlam ve hukuki ni

Halil İbrahim Kaymaz ve Emirkan Altundağ birlikte yayınladıkları bu ilk şiir kitabında aşkı, ayrılığı, hüznü ve çaresizliği anlatıyorlar. Ümidim yok ne sabahlardan ne akşamlardan Bir hayalin çokça yıllar götürür ömrümden Kendilerine has anlatımları ile çaresizliği dillendiriyorlar. Sen hem dert hem derman gibisin Derdim olsan dermanım sen Ve ayrılığın çaresizlik dolu öfkesini… Sonundayız ömrün olmadı mı hiç gönlün? Delirsem bile hâlâ sevebilir miyim seni?

İşte böyledir hayat kimilerine Umudu olmayana zifiri karanlık Sevgisi olmayana kaçınılmaz bir bataklıktır Ne mutlu karanlığın içinde umut ışığıyla yürüyebilene Ne mutlu odanın karanlığına inat o küçük pencereden hayata sevgi ile sarılabilene Işığın ayrılmaz bir parçasıdır karanlık Ne mutlu elinde bir mum ile karanlığın üstüne yürüyebilene... "Pencere"

Bazen Öyle sıradan kelimelerle anlatılmaz Yaşanmışlıklar Sadece yaşarsın Katlanılmış acıların İçinden geçtikten sonra Buruk bir tebessümle anılır Gehreni yıkayan göz yaşların Ve silinmez asla Bakışlarında asılı kalan Gri yılların...

Hayatın akışı içerisinde hep bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyoruz. Toplantılara zamanında gitmek, okula yetişmek, hedeflerimize zamanında ulaşmak için hep bir koşuşturma içerisindeyiz.Ama bu esnada asıl hedefe ulaşmak için geç kalıyoruz.Geç Olmadan bir roman. Aslında romandan da öte…Bazı kitaplar vardır ki insanın ruhunda bir iz bırakır ve bu iz bir daha çıkmaz. İşte geç olmadan öyle bir roman.Bu kitapta anlatılan hikâye bir insanın yaşamı ve ölümü sonrasında karşılaşabileceği olaylara bir örnek niteliğinde

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde eğitim gördüğüm 1957-1961 yılları Türkiye’nin zor ve karışık bir dönemine denk gelir. Demokrat Partinin son yıllarıydı. Siyasetin tansiyonu sürekli yükseliyor, DP gerilimi azaltmaya çalışmak yerine yangına körükle gidiyordu.Okulumuz İktisat Fakültesi, öğrenci olaylarının en yoğun olduğu okullardan biriydi. Ben de tabii olayların içinde… Sonunda 1960 darbesine kadar bu gerilim devam etti. Size hem kendi okul hayatımı hem de ülkenin o günkü durumunu tarafsız bir gözl

Dünyada sıradan insan olarak yaşayan iki kardeş…Ansızın başlayan değişim…Hayatta kalabilmek için evrende yolculuk…Alice, Owen, Emma, Rosalin ve Merry’nin arzuları bir noktada birleşecek ve yaşamak için mücadele vereceklerdir.Cesaret, merak, fedakârlık, aşk ve özlem…Ben yazdım. Sen şimdi hayal gücünün sınırlarını öğren.

Bu kitap kimi yazarın yaşadıklarından kimi ise şahit olduğu hayatların yaşanmışlıklarından yani hayatın içinden doğmaktadır.Ne sevdiklerimiz ne de başka hiç kimse yazarın kendisi gibi ya da sizin gibi olamaz. Ama anlaşmak için; ılımlı, sakin ve sevdiklerimizle bir hayat için orta yolu bulmak gerekir.Mücadelesiz hayat olmaz elbet ama siz tüm mücadeleyi önce kendiniz sonra sevdikleriniz için verin. Çünkü siz olmazsanız onların anlamı da kalmaz.Şiir, deneme ve öykülerden oluşan, anlatırken her cümlede başka bi

Zaman, bir ufuk gibi uzayıp gider, bilinmeyen nice zamanlardan bilenine doğru. Ama bilinmesi gereken tek gerçek, insanlığın bileninden bugüne ne kazanıp da dengeleşimi koruyabilmişliğidir!.. Yarınlar, geçmişini aratıyor ise bilinmelidir ki o günün oluşumları yeterlilikten uzak, zaman akışı kazanımların ötesinde geçmiş ve bir hüzün tablosundan öte değildir!.. Bugün yaşam için güzel bir gün. Elbet akışları çağdaş, akılcı ve toplumun her bireyine farklılık göstermeden yaklaşım ve kaynaşım var ise yöneliş de

Elveda doğduğum, büyüdüğüm şehir ve yaşadığım kentler ve kasabalar. Elveda oralarda farkına varmadan geçirdiğim güzel günler ve anılarda kalmış mutluluklarım. Elveda şimdi yaban ellere terk edilmiş evim, bahçemdeki ağaçlar ve kuşlar. Elveda hoyratça yolduğum papatyalar, açmadan vazomda soldurduğum gonca güller, bahçemdeki toprak ve kuyumdaki buz gibi billur su. Elveda yosun kokusunu ciğerlerime doldurduğum, iri dalgaların kayalarla kucaklaştığı; bazen coşkun bazen ilahi bir dinginlikte, maviden yeşile yeşil

Roman 15. yüzyıl da İber Yarımadasında Reconcuista (Yeniden Fetih) Dönemini ve bu dönemde Granada'da yaşanan korkunç olayları anlatmaktadır. Kral Ferdinand ve Kraliçe İsabella'nın 31 Mart 1492'de imzaladığı Elhamra Kararnamesi ile üç ay içinde bütün Yahudiler ya Hristiyan olacaklar ya da bütün değerli varlıklarını bırakarak ülkeyi terk edeceklerdi. Onlara yardım eden en önemli güç Osmanlı Devleti oldu. Sultan ll Beyazıt'ın bu konuda söylediği şu meşhur söz, Osmanlı Devleti'nin İspanya'daki olaylara yaklaş

Bu kitapta katılımcı toplam kalite sistemlerinin temel felsefesi, gelişimleri, birbirlerini nasıl beslediği ve aralarındaki farklılıklar anlatılmıştır. Üretimde insan odaklı Toplam Kalite Sisteminin uygulanmasıyla kuruluşlara, çalışanlara ve tüketicilere sağlayacağı avantajların yanı sıra, ülke kaynaklarının rasyonel bir şekilde kullanılmasına nasıl katkıda bulunacağı gösterilmiştir. Kitapta önyargılı yanlış bir yaklaşım olan yüksek kalitenin yüksek maliyet getireceği inanışı yerine, müşteriyi tatmin eden y

On beşinci yüzyıl sonlarında başlayan ve bir yüzyıldan fazla süren coğrafi keşifler büyük ölçüde denizden ve batıya doğru giderek yapılmıştır. Daha çok İspanyol, İngiliz, Fransız ve Hollandalıların başını çektiği bu tarihi olay, neden Osmanlıların dikkatini çekmedi? Oysa Osmanlı bu dönemlerde deniz gücü ve denizciliği ile tarihe nam salmış, üstelik maceracı denizcilere sahipti. Bu yeni topraklardan haberleri olmadığını düşünmek pek mantıklı bir varsayım değildir. Bu daha çok Osmanlı egemenliği nedeniyle Ort

21. yüzyılda gerçeklerle yüzleşmemiz gerekliydi, hatta çok geç bile kalmıştık. Hatanın neresinden dönersek kardır, anlayışı içerisinde neydi bu yüzyıla kadar taşıdığımız ve halen devam ettirdiğimiz yanlış uygulamalar? Şurası unutulmamalıdır ki gerçekler, insanı, insan karşısında hür kılar. Aksi halde yanlış hayatı doğru yaşama gayreti içinde oluruz. Artık farklılıklarımız kelimelerden ibaret olurdu. Birileri hayır ve şer birileri doğru ve yalan birileri ise farklı dillerde farklı telaffuzlarla seslendirecek

Türk lokumunun içine saklanmış ak sarıklı Osmanlı kızı Ayşegül'ün, Macaristan'daki Osmanlı-Avusturya savaşı (1593-1606) sırasında İngiliz-Amerikalı Yüzbaşı John Smith'le (1580-1631) rodeo yarışması, 16. yüzyıl sonu Osmanlı kültürü içinde anlatılıyor. John Smith, İngiliz Virginia tütün kolonisinin kurucusu olarak ABD tarihinde önemli yeri olan bir İngiliz askeridir. Amerika, hep onun Jamestown'u kurmasıyla tanır ve över. Ancak Yüzbaşı John Smith'in bir de hiç sözü edilmeyen bir Osmanlı geçmişi vardır. Bu geç