Modern zamanların insanları olarak bizler, bir Panoptikon'a doğduk ve bu Panoptikon'da pek çok farklı gözetim pratikleriyle yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Her gün çoğalan, birbiri içine geçen bu panoptik mekanlarda insan, kimi zaman merak unsuruyken kimi zaman da disipline edilmek istenendir. Hayatımızın tam merkezinde yer alan gözetim, tarihsel süreçte hem özünü hem de kendisine eklemlenen kavramları dönüşüme uğratan dinamik bir kavramdır. İnsanlığın dijitalleşmesi ile özündeki dinamizmi yoğuran gözetim, buld

Finansal suçlar, finansal sistemin bütünlüğüne ve istikrarına gölge düşüren önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik yaptırımlar ve finansal suçların endişe verici yaygınlığı, finansal sistem üzerinde öngörülmesi ve yönetilmesi oldukça zor riskler yaratmaktadır. "Finansal Suçlar ve Muhabir Bankacılık" kitabı, finansal suçların karanlıkta kalan yönlerini ve muhabir bankacılıkla olan çetrefilli ilişkisini keşfetmek üzere yola çıkmıştır. Bu kitapta; aklama, terörizmin finansmanı, kitle imha sil

Cinsellik ve onun etrafında gelişen ahlak, insanlık tarihi boyunca hukuk kurallarını doğrudan etkileyen kavramlardandır. Ahlakın, hukuk kurallarını belirleyici konumu kişilerin günlük yaşamının da ahlakın yorumuna göre şekillenmesine sebep olmuştur. İçinde bulunduğu döneme göre yorumlanmasından dolayı net bir tanımı yapılamayan ahlak kavramı, pozitif hukuk kurallarının belirli olması niteliği ile ters düşmektedir. Çalışmada, yakın tarihteki olaylar üzerinden ahlak kavramından ne anlaşıldığı tartışması sonra

Günlük hayatta oldukça çok karşımıza çıkan birinden bir şey beklemek veya beklenebilirlik ifadeleri aslında bir hukuk kavramı olarak da kullanılmaktadır. İşbu çalışma da hukuki bir kavram olarak normatif kusur teorisi ile belirginleşen beklenebilirlik kavramının açıklanmasını hedeflemektedir. Özellikle Alman hukukunda yerleşik bir ceza hukuku terimi olan beklenebilirlik, tipik bir hareketin yerine getirilmesi veya getirilmemesinin cezaya layık görülmemesi ve istisna tutulması çerçevesinde talep edilemeyen d

Konkordato sürecinde; konkordato mühletinin kaldırılması, konkordatonun tasdik edilmemesi ve konkordatonun tamamen feshi hallerinde borçlunun iflasına karar verilebilir. 7101 sayılı Kanun'la konkordato sürecinde borçlunun doğrudan doğruya iflasına karar verilmesine ilişkin önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler güncel tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmaları ele aldığımız çalışmamızın birinci bölümünde, konkordatonun amacına ve doğrudan doğruya iflas sebeplerine yer verilmiştir.

Kıta Avrupası hukuk sisteminde maddi ve manevi tazminatın ana işlevi, oluşan zararı telafi etmektir. Dolayısıyla tazminat miktarı belirlenirken oluşan maddi ve manevi zarardan yola çıkılmakta ve belirlenen zarar miktarı, tazminatın üst sınırını teşkil etmektedir. Common Law hukuk sisteminde de maddi ve manevi tazminatın temel amacı oluşan zararın telafisidir. Ancak, Kıta Avrupası'ndan farklı olarak Common Law hukuk sisteminde telafi etme amacına hizmet etmeyen bir yaptırım türü daha mevcuttur. Cezalandırıcı

Devletler, bir başka devletin mahkemeleri tarafından verilmiş kararlara etki tanımak zorunda değildir. Buna karşılık, devletlerin yabancı mahkeme kararlarına kendi ülkelerinde etki tanımaları sağladığı çeşitli faydalardan ötürü bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, hangi yabancı kararlara etki tanınabileceği ve bunun ölçütlerinin neler olması gerektiği soruları gündeme gelir. Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine imkan tanınmasındaki menfaatler, karara etki tanıyacak olan de

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının önemi, bu amaçla kullanılabilecek olan delillerin değerlendirilmesinden vazgeçilememesi gibi bir zorunluluk ortaya çıkarmaktadır. Bu durumun en çarpıcı örneği, tanıklık yapacak olursa suç isnadı altındaki kişi ve çevresindekilerin husumetine maruz kalacak olmasına karşın kişinin tanık olarak dinlenmesidir. Bu zorunda oluş, tanıkların korunmasını gerektirmektedir. Çalışmaya konu teşkil eden anonim tanık müessesesi, tanık koruma yöntemlerinden birisi olup tanığın dinlenmes

Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Bülent Tanör'ün 1969 tarihinde savunulmuş ve aynı yıl yayımlanmış doktora tezidir. Tezde siyasi düşünce hürriyetine hem bir teorik çerçeve çizilmeye çalışılmış, hem de anayasa hukukunda geçerli yorum yöntemleriyle yürürlükteki normlar açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Doktora tez jürisi önündeki sözlü savunması çok başarılı bulunan Tanör'ün bu tezinde, daha sonraki bütün çalışmalarında takip edeceği yaklaşıma ve metodolojiye ilişkin ipuçlarını da görebil

Kitabın bu basısında mevzuat ve kararlardaki değişiklikler işlenmiş, pratik çalışma ve şematik açıklamalar güncellenmiş ve bir önceki basıdan sonra yapılan sınav soruları eklenmiştir.

XIX. yüzyılda Sanayi Devrimi'nin ardından sosyo-ekonomik eşitsizlikler artmış kapitalist toplum yapısı, sınıflar arasındaki çatışmalar karşısında neredeyse çözümsüz kalmıştır. Bu dönemde aynı zamanda farklı adalet arayışlarının da ortaya çıktığı görülmektedir. Kişiler, yasalarda yer alan eşitliği yeterli bulmuyor ve belli imkanlardan yoksun olmanın kendilerine tanınan hakların kağıt üzerinde kaldığı anlamına geldiğini iddia ediyorlardı. Böylece kişilere asgari bir yaşam standardı sağlamayı amaçlayan sosyal

Uygulamada sık rastlanılan sözleşmesel ilişkilerden olan kira ilişkisinin devri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 323 hükmünde düzenlenmiştir. Anılan hükümde kiracının kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemeyeceği düzenlenmiştir. Hükmün devamında ise işyeri kiraları bakımından bir ayrıma gidilerek işyeri kiralarında kiraya verenin haklı bir sebep bulunmaksızın devre rıza vermekten kaçınamayacağı öngörülmüştür. TBK m. 323 f. 2 hükmüne göre, kira ilişkisi kendisine devr

Bu kitap İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bir süredir yürütmekte olduğum "Aile Hukukunda Mal Rejimleri" dersi için hazırlamış olduğum ders notlarının genişletilerek sistematik hale getirilmesi yoluyla ortaya çıkmıştır.Mal rejimleri konusunun aile hukukuna ilişkin genel eserlerde sınırlı biçimde incelenmesi, buna karşılık konuya ilişkin yazılmış monografilerin ise öğrenciler bakımından fazla kapsamlı olması, öğrencilere yönelik sadece edinilmiş mallara katılma rejimini kapsayan bir ders kitabı ihtiya

Bir anonim şirket ister belirli bir süreyle sınırlı olarak ister süreklilik arzusuyla kurulsun, şirketin faaliyetine sağlıklı biçimde devam edebilmesi için mali durumunun bozulmaması gerekir. Mali durumda gerçekleşebilecek bozulmaların nicelik olarak süreklilik arz etmesi ya da şiddetli şekilde yaşanması, anonim şirketin devamlılığına ve dahi varlığına zarar verebilecektir. Bu çalışmada mali durumda bozulmanın görünümlerine ve buna karşı uygulanabilecek iyileştirici önlemlere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu

Başlık üzerine yazılı bir çok eser bulunmasına rağmen doktora tezi olarak yazılan tek eser olması, kapsamlı olarak mukayeseli bireysel iş hukukunda arabuluculuk konusunu ve Türk bireysel iş hukukundaki güncel yargı kararlarını ihtiva etmesi gibi nedenlerle diğer bu başlık üzerine yazılı eserlerden ayrılmaktadır. Arabuluculuk tarafların tarafsız bir üçüncü bir kişinin yardımı ile ihtilaflarını çözmeye yardımcı olması olarak tanımlanabilir. Türkiye'de özel hukuktan doğan ve tarafların üzerinde serbestçe tasar

The International Criminal Court (the ICC) was established in order to combat the most serious crimes of concern to the international community as a whole. International terrorism is one the concerns of the international community. It is also stated by the Rome Statute of International Criminal Court that exercising its criminal jurisdiction over those responsible for international crimes is the duty of every State. Moreover, the Rome Statute emphasizes that the International Criminal Court is complementary

Önalım hakkı uygulamada oldukça önemli bir yere sahip olup, birçok farklı açıdan doktrinde de tartışma konusu edilmiştir. Elinizdeki bu çalışmada TMK.m.732 hükmünde düzenlenen yasal önalım hakkı ile TMK.m.735 ve TBK.m. 240-242 hükümlerinde düzenlenen sözleşmeden doğan önalım hakkı incelenmiştir.

Elinizdeki bu kitap, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku anabilim dalının düzenli olarak devam ettirdiği çalışmanın son ürünü olarak, 2022 yılı içerisinde Yargıtay Hukuk ve Ceza Daireleri ile Genel Kurullarının Türk Ticaret Kanununa ilişkin vermiş oldukları emsal kararları içermektedir

Kitabımızın ilk basısının yayınlandığı Nisan 2020'den bu yana beşinci basıya ulaşmış olması çok memnuniyet vericidir. Kitaba gösterdikleri ilgi nedeniyle tüm okuyuculara teşekkürü borç biliriz.Kitap hakkında tarafımıza ulaştırılan görüşler her basıda daha da şevkle çalışmamızı sağlamaktadır. Başlangıçta ders kitabı olarak düşündüğümüz bu çalışma, olumlu görüşler çerçevesinde aynı zamanda uygulayıcıların da yararlanabileceği bir eser haline dönüştürüldü.Yargı kararı okumanın kişiyi çok geliştirdiği inancında

Kira sözleşmesi, kullandırma amacı güden, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Kira sözleşmesinin kullandırma amacı güden sözleşme niteliğinde olmasının gereği olarak kiraya verene yüklenen asli borç, kiralananı kiracıya teslim etme ve kullanımına uygun bulundurma borcudur. Kiraya verenin kiralananı sözleşmenin başlangıcında kiracıya teslim borcu mevcutken kiracının ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 334. maddesi gereğince taraflar arasında akdedilmiş kira sözleşmesinin sona ermesiyle kiralana