Kuşçu Jibei´den aldığın bir tarlakuşun vardı. Çok severdin, onu bana vermeni istedim, yanaşmadın. Ama sonra tuttun, bölüğümüzün en güzel oğlanı Syohatci Kitamura´ya verdin. Bunu çok kıskandım. Geçen nisanın on birinde, herkes at sırtında beyin yanına çağrıldı. Tarozayemon Setsubara beni tuttu ve, ´Eteğin çamur olmuş,´ dedi. Ve eliyle sildi. Sen tam arkamdaydın ama umursamamış gibi yaptın. Eteğime sıçrayan çamura dikkat edecek yerde Tarozayemon´la birlikte bana güldün. Bence bu davranışın doğru değildi,

Üniversite öğrencisi, kızıl saçlı, kendi halinde bir genç kız olan Effie... Babasının kim olduğunu merak eden Effie... Effie, bebek maması yiyip televizyon izleyerek yaşayan ve uzay yolu dizisindeki karakterlerin gerçekte var olduklarına inanan sevgilis Bob´la birlikte yaşıyor. (Arka Kapak´tan)

1990 Nobel Edebiyat Ödülü´nün sahibi Octavio Paz, ilkgençliğinden olgunluk çağına tüm edebiyat yaşamının değişmez izleklerini oluşturan cinsellik, erotizm ve aşk arasındaki çapraşık bağları keşfe çıkıyor. Aşk ve Erotizm´de, 20. yüzyılın en büyük şair ve denemecilerinden biri, aşk ve erotizmin edebiyatı besleyen damarlarında düşünsel serüvenlere sürüklüyor okurları. Paz´ın, aşkın tarihöncesinden Madame Bovary ve Ulysses gibi modern çağ romanlarına, tabulardan özgürlüklere, Marquis de Sade´dan Freud´a uzanan

Saçmanın bir anlamı vardır ama anlamsızın hiçbir anlamı yoktur! Saçma bir yargı, kendi içinde tutarsızlığı olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır ama anlamsız ve saçma aynı şey değildir. Sekiz yazar absürd yoluyla akla sığmayan bir çalışmaya imza attılar. Türkiye´de absürd öyküler adı altında yayımlanan bu kitap, edebiyatta yeni bir deneme, adı konulmuş bir tür denemesi... Camus´nün, Beckett´in Kafka´nın absürdünü tanıyoruz, peki ya bizim absürdümüz ? Türk yazarları absürd edebiyatı nasıl a

Bedeninizi ne kadar açarsanız açın içinden ruh çıkmayacaktır. Çünkü ruh, derinin değil Ten´in altındadır. Çıplaklık derinin değil Ten´in giysisidir. En doğal giysi odur. Erotik öyküler... Mütevazı, cesur ve çıplak yazarlar. Konu erotizm olunca araç hemen özgürlük oluyor. Susuzluk, çöl bedenler içinde vardır ve özgür ruhlar aşabilir ancak, o çölün kavurucu kumlarını.

Bir karikatürcü, anılarını kaleme almaya karar verip çok sevgili eşinden ğ dışında kalan yirmi sekiz harften birini seçmesini ister ve f harfi çıkarsa ne olur? Başlattıkları bu küçük oyunun sonucunda f filtresinden süzülen anılar, okurun da kahkahalarıyla katıldığı bir eğlenceye dönüşür. Okuyanı hemen içine alan, sıcacık, kısa hikayeler bunlar. Rozental, başından geçenleri samimi bir üslup ve mizahi bir dille yazmış. Gülümseyip ya da üzülüp sonra unuttuğumuz, geçmiş zaman olmuş anıları canlandırmak iç

Yazarlar: Ahmet İnam, Albert Sabanoğlu, Akın Sevinç, Ali Nahit Babaoğlu, Altay Öktem, Arif Çağlar, Ata Ünal, Ataol Bahramoğlu, Buket Uzuner, Cem Akaş, Cem Mumcu, Demir Özlü, Denizhan Özer, Derya Erkenci, Ece Temelkuran, Giovanni Scognamillo, Göktürk Uyan, Hande Şarman, İlhan Berk, İzel Rozental, Kamil Fırat, Mario Levi, Mustafa Ziyalan, Müge İplikçi, Nalan Barbarosoğlu, Ömer Türkeş, Özden Sözalan, Özge Baykan, Özlem Hemiş Öztürk, Selahattin Özpalabıyıklar, Semra Topal, Serol Teber, Sevengül Sönmez, Türkay

İstifa, tüm yabancılara ithaf edilmiştir! Kendine, kültürüne, bugün yaşadığı yere, geride bıraktıklarına, bazen yatağındaki adama yabancı bir kadın: Maya Lale... Paris’te bir yalnızlık öyküsü... Dışlanmışlığın, tutunma çabalarının romanı. İstifa, arayış çabalarının sonuçsuz çırpınışlarıyla başlayıp, beklenmeyen son(lar)la okuyucuyu içine almaya, dışarı püskürtmeye; karnavala, cenazeye, Paris sokaklarına, yatak odalarına ve müziğe davetiye çıkartıyor. Yazar istifa dilekçesini bir roman olarak sunuyor o

Cowrie´nin hikayeleri Selkie´lerin şarkısı ile devam ediyor. Cowrie, hikâyeleri olan, akıllı, duyarlı bir kadın, bir Maori, bir sukaplumbağası... Selkie´lerin Şarkısı´nın peşinden gittiği bu yolda edineceği deneyimlerle belki de hayatının en önemli iç yolculuklarından birine çıkmış olduğunu fark ediyor. Edinburgh Festivali dünyanın her yerinden birçok sanatçıyı bir araya getirmiştir. Hikâye performans grupları içindeki anlatıcılardan biri de Cowrie´dir. Ama Cowrie bile bir grup hikayecinin, festiva

Bu Kalem Un(ufak), gündelik hayat üzerine kaleme alınmış, yer yer otobiyografik izler de taşıyan aforizmalar, soru cümleleri, çağrışımlar / saptamalar ve temrinler sunuyor okuyucuya. Enis Batur´un kısa cümlelerinin her biri pratiğe dönüşmüş güçlü bir hayat felsefesinin ve elbette bununla birleşerek daha da keskinleşen kişiye özgü eleştirel ve mizahi bir üslubun, bir yaşama biçiminin ürünü. Enis Batur, germeden / gerilmeden gündelik kavramlar - olgular - şeyler - kalıplar - durumlar vesaire üzerine fikir cüm

Bu nedenle, yaklaşık 25 yıllık şairlik sürecinin yanında 20 yıllık da dinamik yönelimli psikiyatrist oluşumdan cüret alarak, bu konuda yaklaşık 15 yıldır, ama çoğunluğunu yakın yıllarda yazdığım yazıları bir kitapta toplama gereğini duydum. Cüret diyorum, çünkü psikodinamik açıdan sanat ve yaratıcılık üstüne yazılan herşeye ancak cüret edilebilir. Kesin, sınırları belirli şeyler söylemenin olanağı yoktur. Yorumsama yapılabilir. Ben, şu kadar yıllık şair-psikiyatrist penceremden bakıp bu alanda gördükleri

Yeni Zelandalı aktivist, feminist yazar Cathie Dunsford, Türkçe’deki üçüncü kitabıyla aramızda. Dunsford, Cowrie serisinin bu kitabında macerayı Yeni Zelanda’dan Amerika’ya, hatta Hawai’ye taşıyor. Sert bir feminizm ve lezbiyen edebiyatının en uç örneklerinden biri olan bu kitaptan, kişinin kendini, kimliğini, yerini, yurdunu bulma serüveni olarak da bahsedilebilir. Edebiyatın kokusunu, rengini tatmak, uzak, denizaşırı diyarların egzotik havasını solumak isteyen herkese Cathie Dunsford’ı tavsiye

Eylül 1998´de, Michael J. Fox, kendisine dejeneratif bir nörolojik hastalık olan Parkinson tanısı konulduğunu açıklayarak tüm dünyayı şaşırttı. Aslında, yedi yıl boyunca bu hastalıkla gizliden gizliye savaşmıştı. Bu haberin dünya çapındaki yankıları sarsıcıydı. neyse ki Fox, tanıyı kabul etmişti ve insanlar onun için üzülmeye başladığında o kendisi için üzülmeyi çoktan bırakmıştı. Şimdi, son sekiz yılda işine duyduğu tutku, espri anlayışı ve enerjisinden bir şey kaybetmeden, hayatının, kariyerinin ve Parkin

Herhangi bir bilgi alanının kaynaklarından faydalanabilmek için, bu alanın kelime dağarını bilmek, temel kavramlarını ve terimlerini doğru olarak anlamak gerekir kuşkusuz. İşte sözlükler bu anlamda hem vazgeçilmez birer rehber hem de birer anahtardır. Böylesi bir rehber ve anahtarın gerekliliği, tasavvuf konusunda bir kat daha kaçınılmazdır; çünkü mutasavvıflar çoğu kez düşüncelerini saklama gereği hissetmiş ve giderek örtük bir dil kullanmaya başlamışlardır. Bu gerçeğe ek olarak, süreç içinde, kullanılan t

Kimsenin Konuşamadığı Dil, bedenlerimizin dilinin romanı. Bedenlerimizin konuştuğu dili ne kadar biliyoruz? New Yorklu yazar Eugene Mirabelli, biri genç, biri yaşlı iki çiftin öykülerinden yola çıkarak tensel tutkunun gramerini, erotik yaşamın karmaşık doğasını açığa çıkarıyor; kadın ve erkeğin iç manzaralarını benzersiz bir anlatımla betimlerken, akla başkaldıran karşı konulmaz dürtülerin dolambaçlarında geziniyor. Kimsenin Konuşmadığı Dil, günümüzün cinsellik, aşk ve şehvet burgacında hızla akıp giden s

Mavi-Beyaz-Kırmızı destanı Sarah ile sona eriyor. Yıl 1925; Hitler´in Kavgam´ı yayımladığı yıl. Fransa´da fırtınalı bir dönem, iç çatışmalar sürüyor. Destanımızın kahramanlarının ailelerinde varisleri yeni olaylar bekliyor. Üçlemenin son kitabında, 20. yüzyılın kabusu olan II. Dünya Savaşı kaderi belirliyor. Babasından uzakta büyüyen Joseph Forestier, işgal sonrası Paris´te kalıp Sorbonne´a başlıyor. Orada Sarah ile tanışıyor. Sarah, bir Boticelli tablosundan çıkmış kadar güzel. Ve mantosunda sarı Yahudi yı

Bu kitap, 1751´den internetin ve bilgi otoyollarının gelişimine kadar olan dönemdeki medyalar tarihini içeriyor. Elbette ki medyalar dediğimizde kitap ve basının yanı sıra 20. yüzyılda geliştirilen görüntü ve ses medyalarını kastediyoruz; yani 1940 öncesinde sinema ve radyo, ayrıca televizyon ve hatta video; 20. yüzyılın ikinci yarısında de elektronik oyunlar, telematik araçlar ve bilgi şebekeleri... Fransa´daki iletişim fakültelerinden en çok okutulan ders kitaplarından biri olan bu kitabın yazarları me

Hızlı bir aksiyon ve nerdeyse sinema diliyle anlatılmış müthiş heyecanlı ve çok akıcı bir öykü. 11 Eylül 2001 tarihinden yıllar önce yazılmış olmasına karşın (1995) kolaylıkla 11 Eylül romanı olarak adlandırılabilecek bir çalışma. Ancak pek çok diğer 11 Eylül film ve kitaplarından ayıran özellikleri ise, iyi ile kötünün bu ölçüde birbirlerine karışmış olması ve korkunç komploları sadece fanatik dinci teröristler ya da Amerika İsrail ortaklığının değil sıradan herhangi bir ülkenin de rahatça yapabildiği b

Buradan Böyle ile Erol Göka, hayatın psikososyopolitiğine bakıyor. modernliğin duygu devrimcileri: kadınlar üç rockçı kadın ve türkiye´nin gerçeği nazan öncel ve türk modernleşmesi vahşet gruplarının psikolojisi sahi ahlak diye bir şey gerçekten var mı? reel liberal toplumlardaki despotik bir tehlike: zeka ve demokrasi felsefesiz dünyanın bekçisi: medya internet aşkları hepimiz biraz fanatiğiz (Arka Kapak)

... O hengamenin içinde kimileri fark etti, kimileri etmedi, fakat inanın, o taşların, molozların, yıkıntıların arasında karanlık gecelerin karanlık köşelerinde, ağzı açık bodrumlarda, sonu bilinmeyen dehlizlerde bir başka, değişik, ürkütücü evren oluştu. Dediğim gibi kimileri, ancak pek azı fark etti, kimileri ise -her zaman olduğu gibi-olayın dışında kaldı. Ben, evet ben, orada idim, orada kaldım sabır ve inatla ve her şeyi gördüm... Beyoğlu´ndan, hayatımızdan, yürüdüğümüz yollardan, iş yerimizden, evler