bir öğle sevişmesiydi temmuzun yüzümüze vurması gülüşünün rengi hâlâ damarlarımda bu ışığın bize verdiği sürede adın çiçekli yüzlerde hâlâ bir yas şimdi tutunduğun taşlara sayıklayacağım gülüşünün sonsuz dinginliğiyle gözyaşlarımızın anlık boşluğu arasında bir ağacın sabahını ve şarkısız geçen tüm ömrüne yapraklarının!

Merhaba, güzel insanlar, bana değerli vaktinizi ayırdığınız için sizlere kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. Benim adım Ömer KIRLI. Küçüklüğümden bu yana iki hayalim var. Birincisi küçük bir kitabevi sahibi olmak. İkincisi iyi ve ölümsüz bir yazar olmak. Ölümsüzlükten kastım şu; fikirlerim var, bu husus her daim savunduğum bir noktadır. Fikirler ölümsüzdür, fikirlerini hayata aktarabilmiş insanlar ölümsüzdür.

Konuşan mı var? Biz fark ya da kabul etmesek de onu görmezden gelsek de zihnimizde konuşan bir ses vardır. Bizi yönlendiren, kararlar aldıran, sorgulatan ve belki de pişmanlık duyduran, nitekim köşeye sıkıştıran o ses... Peki, nedir ya da kimdir o ses ve ne zamandır oradadır? Ne yapamıyoruz? Bu sesi tam duyabilmek için hayat koşturmacası içinde durabilmek ya da kim olduğunu düşünürken her şeyden soyutlanabilmek de çok zordur. Fakat belki de biz zorlaştırıyoruzdur bunları. Eğer öyleyse neden? Neyin sesi? O s

Halk Edebiyatı`nın anlatmaya dayalı türlerinden biri olan efsaneler, Türk toplumunun hayata bakış açısını, yaşayış tarzını yansıtan anlatmalar olması açısından önemli bir yere sahiptir. Birçok sözlü türde olduğu gibi efsaneler de unutulmaya yüz tutmaktadır. Bunun en önemli sebebi ise sözlü oldukları için günümüz teknolojisinin getirdiği yenilikler yüzünden anlatılma özelliğini gün geçtikçe yitirmesidir. Yeni nesillerin bu zengin mirastan haberdar olmaması üzücü bir durumdur. Biz de buna katkıda bulunmak içi

Sevgili kardeşim Orhan yıllar içerisinde yaptığı araştırma ile çevresel gözlem ve deneyimlerinden elde ettiği birikimlerini bu kitapta son derece samimi, içten ve akıcı bir dille kaleme almıştır. Sakin bir zamanda kafanızı boşaltarak okunması gerektiğini düşündüğüm bu çalışmada bir bakıma sizlerin aynaya bakmanız hedeflenmekte, aydınlanmanıza katkı vermek amaçlı olarak da okuyucuyu düşünmeye sevk etmektedir. Kitabında düşüncelerini özgürce ifade ederken tarihe mal olmuş önemli kişilerin sözlerinden de öneml

Evinden Çıkma! Bir sınavdır atlatırız bunu da, Uyarıyı dinle evinden çıkma. İnatçı tavrını biraz dizginle, Sağlığını düşün evinden çıkma... Zalim virüs diz çöktürdü cihana, Bulaşıyor geç ihtiyar her cana, Tedbirin al takdir yüce Mevla ya, Çevrene örnek ol evinden çıkma... Sıkılırsan kitap oku sohbet et, Namazında, niyazında dua et, Tez terk edip gider bu pis garabet, Sabırla, şükreyle evinden çıkma... Sabret de selamet vursun yüzüne, Elbet bir gün ulaşılır çözüme, İbret alır kişi döner özüne,

Haramı, helali gözetmiyorsa o gül kokulu eller neye yarardı? Edep olmasa üslupta, şuurda tek başına anlamsız kalmaz mıydı? Basit, ufak tefek olsa da sözlerin. Yalan, dolan dilimize yakışır mıydı? Dans etse yürürken saçların, eteklerinden kelebekler inse yerlere, gözlerimi kamaştırsa da güzelliğin neye faydaydı?

1962 yılında Afyon`un Bolvadin ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğu babasının sağlık memuru olması nedeniyle Afyon`un Bolvadin, Dinar, Çay ve Eskişehir`in Çifteler ilçelerinde geçti. Çifteler`de Atatürk İlkokulu`nu 1974 yılında bitirdi. Ortaokul ve liseyi Isparta`nın Senirkent Lisesinde okudu. 1986 yılında İstanbul`da Yıldız Üniversitesini bitirip inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Askerliğini yine İstanbul`da yedek subay, olarak yaptıktan sonra Antalya`ya yerleşerek evlendi. İnşaat mühendisi olarak, kendi k

Ortaokul öğrencisi üç arkadaşın yapmış oldukları heyecanlı, eğlenceli, eğitici ve gizemli zaman yolculuklarından çok keyif alacaksınız.

Yayıncı Hünkâr Beğenmez`e eserlerini beğendirebilmek için bilimkurgudan korku romanına, felsefeden tiyatro oyununa kadar her türde yazmaya çabalayan bir yazar adayının öyküsü.

Orman kanunu, güçlülerin güçsüzleri ezmesi, dünyanın şiddet ve kaba kuvvetle yönetilmesi demektir. Hayvanlar da, insanlar da aynı çark içinde öğütülüyor. Hayvan hakları insan haklarından uzak bir kavram değil, aynı bütünün bir parçası. Yazar, tanık olduğu haksızlıklar karşısında mizaha sarılıyor ve kalemiyle mücadele ediyor.

Bütün bu kaosun, ölümlerin sebebi neydi? Söylesene. intikamdı değil mi? Tabii ya, intikam... Çok iyi tanırım bu duyguyu. Nasıl bir ateşe sahip olduğunu çok iyi bilirim. Sarar her yanını. Günden güne eritir, duman eder adamı. Tamamıyla buharlaşıp yok olmadan önce bitirmek istersin düşmanın işini. Yani ya intikamını alır durgun bir su gibi olursun ya da duman olur, püüüf yok olursun. Peki sen? Sen alabildin mi intikamını? Bu durgunluğun, sükûnetin ondan mi? Peki ben sana yanıldığını söylesem...

Şiirlerim, duygularımın yalın hâlde kâğıda dökülmüş halidir. Bazen duygulanacağınız, bazen kahkahayı tutamayacağınız hikâyelerimi de, Cumhuriyet sonrası Türk Edebiyatı`n da-Mehmet Akif Ersoy dışında- pek rastlamadığımız manzum türde anlattım. Mesleğimin verdiği alışkanlıkla düz yazı daha kolay olsa da, -her şeyde olduğu gibi- şiirde de zoru seçmiş bulunuyorum. Takdir şiir dostlarınındır. MERHABA Gönül dostlarımla yine buluştum Hele bir toplanın sohbet başlattım Yarenlik sonunda hüküm sizdedir K

Hayvan haklarını anlatmanın en güzel yolu hayvanların yaşadıklarını onların gözüyle ve diliyle ifade etmektir. Tırmık başına gelen felâketleri anlattıkça hayvanların da bilinçli birer birey olduklarını, onların da bizim gibi duyguları, düşünceleri ve yaşama arzuları olduğunu görüyoruz. Toplumdaki şiddet döngüsünün en çok hayvanları ezdiği bir dönemde, hayvanların da adalete ve özgürlüğe ihtiyaç duyduğunu gösteren bir öykü

Bu benim ilk kitabım. Şimdi gelgelelim bu kitap niye var? `Bu yaştaki bir çocuk ne yaşamış olabilir?`, `Bunlar kimin şiirleri?` gibi birçok sorunun yanıtına; baştan söylemek istiyorum ki şiir okumayı çok sevmeme rağmen bu kitabın içindeki bütün şiirler benim kendi kalemimden çıktı. Bu kitap benim hep hayalimdi, yazmaya başladığım andan beri hayalini kurduğum bu kitabı şu anda elinizde tutuyorsunuz, bunun için teşekkür ederim. Ne yaşadığımı ben de bilmiyorum bazen, sadece yazarız, ne yaşadığımızı anlamak içi

Uzaklarda bir yerde, dağların arasında, sımsıcak kumsalın getirdiği rüzgârlar arasında yetişen mis kokulu limon ve mandalina ağaçlarıyla dolu Renkler Köyü Kasabası`na hepiniz hoş geldiniz. Bu kasabada sizi neler mi bekliyor? Dört minik okul arkadaşının içinizi ısıtacak dostluğu, doğaya olan sevgisi ve maceraları... Peki, neden hem köyü hem kasabası? Bu soruyu sorduğunuzu duyar gibiyim. Önceleri ismi Renkler olan bu köy nüfusu artınca kasaba olmuş ama kasabanın yerlileri bir türlü köy kelimesini bırakamamışl

Pandemi de denilen salgın nedeni ile evde hapis kaldım. Yaşım 75 diye bana sokak yasak. Ne yapayım? Derken oturdum, bu kitabı yazdım ve yayımladık. İçindeki denemeleri yazdım ve eski İstanbul`dan siyah-beyaz fotoğrafların derlemelerini yaptım,size sundum. Hoşunuza gitmesi umuduyla. M.ErolÇeçen

bir peyç açıyorum kainatın atlıları çıkıyor karşıma bir peyç açıyorum bir kadın sokuluyor kanıma bir peyç açıyorum kalvados konyak bir peyç açıyorum kahpeler oynak bir peyç açıyorum seccadeler ıslak ve bir peyç daha açıyorum küflü yüreklere çırılçıplak

Eflatun diyor ki: `Mûsikî, lâ-yemût ilahlar tarafından insanlara yalnız şetâret vermek ve heveslerini tatlı bir sûretde gıcıklamak maksadıyla değil, ruhlarının ducretlerini ve nevâkıs ile memlû bir bedenin hissetmesi lâ-büdd olan o kasvetli tehyîcâtı teskin etmek için dahi erzân olunmuştur.`

Minarelerle görkemli silüetin büyüyüverir Bir fotoğrafçının merceğine, Mercan yokuşu emekçisini terletir. Balat sokaklarında taze çay kokusu akşamüzeri... Anadolu`nun yağız delikanlısı sığınır kırsalına, Kalabalığa karışır semtlerinde birbiri ardına; Bir sokak çocuğunun tedirginliği yükselir, Oysa sen bakmazsın gözünün yaşına. İstanbul