İlk izleri Orta Çağ’ın karanlık günlerinde öncelikle mimari alanda görülen, dini bir anlam içeren ve siyasi bir kimliğe sahip ‘gotik’ kavramı, sivri uçlu, yüksek, görkemli ve korkutucu yapılar olarak ön plana çıkmıştır. Farklı dönemlerde ve farklı alanlarda kendine yer bulan gotik kavramı Antik dönemlerde olumsuz anlamıyla dikkat çekerken daha sonraki dönemlerde alışık olunmayan sanat anlayışının bir yansıması olarak kabul edilmiştir. Zaman içerisinde mimariden farklı sanat dallarında da vücut bulan ve tari

Fakîrullah el-Hüseynî’nin Farsça olarak kaleme aldığı Tarîka Fî Âdâbi’s-Sülûk, Doğu coğrafyasında oldukça geniş bir sahada yayılım gösteren Ni’metullâhiyye tarîkatının âdâb ve erkânına ışık tutan bir eserdir. Tarîka Fî Âdâbi’s-Sülûk’ta kapsamlı bir törenle Ni’metullâhiyye tarîkatına intisap eden mürîdin tekkede görülmesi gereken hizmetleri hangi âdâb çerçevesinde icra edeceği ayrıntılı bir biçimde izah edilir. Mürîdin sırasıyla tuvalet, ayakkabılık, mutfak, süpürgecilik, sakalık, çerâğ yakma, hâdimlik ve

Kendi döneminin diğer siyasi güçlerinden çok daha farklı bir güce erişen Asur İmparatorluğu’nun en dikkat çekici özelliklerinden birisi, hüküm sürdüğü coğrafyalarda bağımlı bir kültür ağı yaratmayı başarmasıdır. Yeni Asur döneminin başlangıç aşamasında, Orta Asur döneminde kaybedilen toprakların ele geçirilmesi ve güçlü bir krallığın yapılanma çalışmaları öne çıkar. Bu aşamada Asur hükmü altına giren coğrafyalar içeri-sinde farklı grupların karşılaşma alanlarındaki gözenekli ve akışkan kültürel alışveriş di

Medeniyetler; insan, kâinat ve Tanrı tasavvuru üzerine teşekkül eder ve birbirlerinden farklılaşırlar. İslâm medeniyeti; insanın eşrefi mahlûk olması, kâinatın bizlere emanet olarak verilmesi ve her şeyin mutlak güç sahibi bir yaratıcıya ait olması özellikleriyle diğer medeniyetlerden ayrılır. XI.yy’da İslâm medeniyetine dâhil olan Selçuklular, bu medeniyetin önemli temsilcilerinden biri olarak bahsedilen hususların tahakkuku için çalışmışlardır.Milletler; kurdukları devletler, kazandıkları zaferler ve meyd

Müslüman-Türk devletlerinin en büyüklerinden biri olan Memlük Devleti, Moğollara karşı kazanmış olduğu Aynicâlût savaşı ile Orta Çağ’da çok önemli bir zafer elde etmiş, elde ettikleri bu zaferle birlikte Moğolların İslam coğrafyasının batısına girmesine engel olmuş ve Müslümanları büyük bir tehlikeden kurtarmışlardır.658-676/1260-1277 yılında Memlük tahtına oturan Baybars, Moğolların ortadan kaldırdığı Abbasi halifeliğini 659/1261 yılında Kahire’de tekrardan ihya ederek yeni kurulan devlete dini hüviyet kaz

Tarihsel olarak karşılaştırmalı bakış açısı ve yöntem birçok disiplinde vazgeçilmez olduğunu kanıtlamış, buna bağlı olarak hem entelektüel hem de kurumsal olarak kendisini kabul ettirmiştir ve Karşılaştırmalı Edebiyatın yapısı ve metodolojisini oluşturmuştur. Karşılaştırmalı Edebiyat, belirli bir ulusun sınırlarının ötesinde, farklı yazınların pek çok metinleri ile iç içedir. Bir edebiyatın diğer bir edebiyatla veya birçok edebiyatla karşılaştırılması, edebiyat arasındaki karşılıklı ilişki, iki metin arasın

Bilimin esas itibariyle anarşist bir girişim olduğunu düşünen Feyerabend’e göre anarşizm, bilimdeki çeşitli sorunlara çare olabilecek imkânlar sunmaktadır. Bir bilim dalı olarak Uluslararası İlişkiler de bu imkânlardan yararlanabilir. Feyerabend bilim insanlarını ilkelere, yöntemlere, teorilere ve yaygın kabul gören standartlara eleştirel yaklaşmaya davet eder. Onun önerisi olan epistemolojik anarşizm, öncelikle bilimin varsayılan bileşenlerine yöntemsel mesafe koymaya; çalışmaya “anarşi” noktasından başlam

Nazilerin kurduğu Üçüncü Alman İmparatorluğu’nun dünya tarihinde ayrı bir yeri vardır. Adolf Hitler’in öncülüğünde kurulan ve 12 yıl hüküm süren Nazi rejimi, 8 Mayıs 1945 tarihinde yıkılıncaya kadar milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur. Alman tari-hinin bu karanlık dönemi her ne kadar tarihin utanç sayfalarında yerini almış olsa da bugün, savaşın bitiminden yaklaşık 80 yıl sonra bile ilgi çekmeye devam etmektedir. Nazilerin bu kadar kısa sürede böylesi devasa bir imha makinesini nasıl inşa ettikleri il

Cumhuriyet dönemi ilk kuşak düşünürleri arasında bulunan Nusret Hızır'ın (1899 - 08.03.1980) çalışmaları, dil, mantık ve bilim felsefesi konularında yoğunlaşıyor görünmekle birlikte, O bunlardan başka konular ve problemlerle de ilgilenmiş, düşünce ve uygarlık tarihiyle ilgili düşüncelerini de dile getirmiştir. Ayrıca, kendisinin de ifade ettiği gibi, yer aldığı mantıkçı pozitivist felsefi geleneğin yalnızca bir takipçisi olmamış, kendine özgü bir felsefi tavır geliştirmeye uğraşmıştır. Bir düşünürü yalnızc

Bilgiye düşünce sistemleri tarihi vasıtasıyla tüm zeminlerde iktidarla ilişkilendirilebilecek özel bir anlam kazandıran Foucault, bilim tanımlamasına ilişkin olarak da genele hitap eden bir tavır takınmaktan kaçınır. Doğrudan bilimin tanımını yapmayan düşünür, “Bilim nedir?” sorusu yerine “Bilim ne değildir?” sorusunun sorulmasını daha anlamlı bulur. Mevcut tüm bilim tanımlamalarının reddedilmesi, bir yandan Aydınlanma, nedensellik, nesnellik, evrensellik, bilimsel ilerleme ve mutlak bir bilim ideali gibi m

Uyku ve iş dışında kendimizi bulmak ve onu yaşamak için elimizde tek araç olarak serbest zaman kalmıştır. Modern dünyada pek çok anlamda tehdit altında olan kendimize ait serbest zamanımız, bunu nasıl yaşadığımız bu kitabın konusudur. Bu kitap serbest zamanlar kavramına kapsamlı felsefi ve sosyolojik perspektif geliştirmektedir. Bu kitapta serbest zaman kavramının etimolojisi tüm boyutları ile ele alınmıştır. Oyun kuramının iki önemli ismi olan Huizinga ve Cailois ile serbest zamanlar sosyolojisinin öneml

Sefîne-i Nûhî ve Mecmû‘a-i Rûhî adlı eser, Sultan Veled’in babası Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin şiirlerine yazdığı bir nazire mecmuasıdır. Nazireler, Sultan Veled hayatta iken adı geçen mecmuada toplanmıştır. Bu çalışmada dört yazma nüshası tespit edilen Sefîne-i Nûhî ve Mecmû‘a-i Rûhî adlı eserin rubaileri tenkitli metni yapılıp Türkçeye çevrilmiştir. Mevlâna Önce binlerce lütufla sevip okşadı beni, Sonra binlerce gamla eritip tüketti beni. Kendi sevgisinin bilyesi gibi oynuyordu beni; Ben tamamen o olunc

Gençlik olmadan devlet olmaz deyişi de Almanya’da genelde genç-lerin demokrasi açısından öneminin altını çizmek için kullanılır. Bu sözün anlamı açıktır: Demokrasiler ancak gençlerin siyasi süreçlere aktif katılımları ve demokratik kurumlarla özdeşleşmesi ile birlikte gerçek demokrasi niteliği kazanır. Gençlerin seçimlere ve oylamaya katılımı genellikle siyasi angajmanlarının bir ölçüsü olarak gösterilse de, yine de siyasal katılımı öncelikle kurumsal ve geleneksel katılım biçimleri açısından düşünmek, demo

Kur’ân ve Sünnet’i anlama ve yorumlama çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan fıkıh ilmi zemininde zamanla mezhepler ortaya çıkmış ve ümmet içerisinde dört sünnî mezhep istikrar bulmuştur. Bu mezheplerden biri olan Hanefî mezhebinde, başta kurucu imamı Ebû Hanîfe olmak üzere Ebû Hanîfe’nin öğrencileri ve daha sonra gelen mezhep mensubu fakihlerin fıkhî mesaileri sonucu çok zengin bir fıkhî görüşler bütünü ortaya çıkmış ve zengin bir literatür oluşmuştur.Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinin birçok meselede hoca

Denize bakıyorum, denizin yüzeyini görüyorum. Gördüğüm bir yüzey. Derinliği göremiyorum ve derinliğine nüfuz edemiyorum denizin. Sadece derinliği olduğunu varsayıyorum. Körfezin öte yakasında evler görüyorum. Sadece dışını görüyorum evlerin. Bu görüntülerin gerisinde duran derinliği, oylumu ve evlerin içerdiği yaşayan ve yaşamayan varoluşu ancak 'varsayabiliyorum'. Hep bir görüntüler toplamının ötesinde varsayılan bir uzamda, daha genişi, bir evrende bulunuyorum.

Bireysel okuma işlemlerini etkin bir biçimde gerçekleştirebilen okurlar yetiştirme, okuma öğretiminin güncel amaçlarından biridir. Bu okuma amacını gerçekleştirmede üstbilişsel işlemler etkin bir işleve sahiptir. Okumada üstbilişsel işlemleri gerçekleştiren okurlar, kendi anlamlandırma sürecini tasarlar, yönlendirir ve düzenler. Bu kitabın odak noktasını da kendi okuma düzenlemelerini gerçekleştirebilen okurlar yetiştirme oluşturmuştur. Bu doğrultuda üstbilişsel okuma ve öğretimi ile ilgili kuramsal bilgile

Tüm büyük şairlerin bir derdi varsa Sezai Karakoç’un da derdi Diriliş davasıydı. İslam’ı eğip bükmeden, kitabın ortasından sözlerini kurarak, İkinci Yeni’de bir yığın büyük şair İslam’ı yaşantıyı bir dava haline getirmezken bundan o zamanlarda bile gocunmayan birinin davasıdır bu. Tüm Karakoç külliyatı aslında Diriliş ruhunu taşır. Allah’ın birliğine, İslam’ın ve imanın şartlarının gerekliliğine, İslam topraklarının önemine, hepimizin yitirdiğimiz ve asude olanın bilincine varmamız gerektiğini çığırır durur

Ortaöğretim eğitim hayatının önemli geçiş dönemlerinden biridir. Öğrenciler, hem kişilik gelişimlerini tamamlamakta hem de kimliklerinin tam anlamıyla farkına varmaktadır. Bu yüzden bu dönemde eğitim ve öğretim süreci ustalıkla ve dikkatli bir şekilde tamamlanmalıdır. Tiyatro yapısal çözümlemelere katkı sunmanın yanında, öğrencilerin sosyal gelişimlerini de tamamlaması bakımından bu dönemin en önemli destekleyici araçları arasında ilk sırada yer alacaktır. Prof. Dr. Gıyasettin AYTAŞ ve Dr. Tolga ALVER, dah

Tat ve duyu her anlamda insan beyninde önemli bir uyarıcı olmakla beraber çoğu zaman hafızalarımızın oluşumunda da önemli bir ayrıştırıcı unsur. Hiç şüphesiz, yediğimiz güzel bir yemeğin tadını ve yerini daima hatırlarız. Dolayısıyla, gastronomi herkes için vazgeçilmez bir alan. Uluslararası ilişkilerde başta devletler olmak üzere birçok aktör gastronomiyi diplomasi içerisinde bir araç ve strateji hâline getirmiştir. Gastrodiplomasi bu nedenle yalnızca diplomasi alanında değil, aynı zamanda diplomatik ve il

Bedreka-i Muallimîn, Mekteb-i Sultânî’den Tevfik Fikret’le aynı dönemde mezun olan ve uzun yıllar maarif müdürlüğü yapan Midillili Mehmed Zîver tarafından kaleme alınmıştır. 1905 yılında neşredilen eser, öğretmenlerin okulları ve öğrencileri farklı yönleriyle tanımaları, mevzuata hâkim olmaları, karşılaşabilecekleri problemlerin üstesinden gelebilmeleri için kılavuzluk yapmaktadır. Okulu baba ocağına benzeten Zîver, eğitim ve öğretim işinin öyle hafife alınacak meselelerden olmadığını, büyük bir dikkat gere