Bir harften ne olur, demeyiniz. Harflerden kelimeler, kelimelerden cümleler, cümlelerden fikirler hasıl olur. Denilir ki yazı, bir cümledir. Her biri bir yazı olabilecek söz deryası serisini bu minvalde keşfettik. Şemseddin Sami’nin Doğu ve Batı kaynaklarından, okuduklarından süzerek, imbik imbik damlatarak üç bine yakın söz içinden seçildi. Kolay bulmanız için alanlarına göre tasnif edildi. Hayatınıza emsal olacak sözler bunlar

Faydalı mesguliyet için kalemlerini hazırla. Boyamaların yanında güzel sözler bulacaksın. Sözlerin manasında gezinirken doodle boyamaya basla. Bu boyama, terapi gibi gelecek sana. Tekdüze hayatını renklendir. Renklendirdikçe dimagın tazelenecek, yenilenecek, iyi gelecek

İnsan ve Hayat okurları, şimdi yazma sırası sizde. Bu ajandayla neler mi yapabilirsiniz? Haftalık Hayat ajandası ile günlük tutabilirsiniz. Bir ders veya konuda haftalık notlar alabilirsiniz. Haftalık ders takiplerinizi, toplantılarınızı, faaliyetlerinizi, kendinizi geliştirecek bilgileri yazabilirsiniz. Ön sayfalarda yeni alışkanlıklarınızı gün gün geliştirip işaretleyebilirsiniz. Alışkanlıklarınızı geliştirmek için faydalı olabileceğini düşündüğümüz 10 adet yazıyı da sizin için seçtik. Arka sayfal

“İnsan, dört ayak üstüne kedi gibi düşmediği için galiba sandalyeler dört ayaklı yapılmıştı. Sandalyenin kıyısına oturanlar, tek ayağı üzerinde duruyorlardı; ancak otururken de kalkıp giderken de ayakları yere basıyordu. Sandalyenin ayaklarına değil, bastığı zemine güveniyordu; tıpkı çocuklar gibi... ” Sandalyenin Kıyısına Oturanlar, bazen uzun bazen kısa hikayelere yer veriyor. Farklı hikaye yazma teknikleri bulmak ümidiyle sizi de hikaye denizinin kıyısında bekliyor.

Sohbet için, kelimelerin yanında kulağımızı da kullanırız ve gözlerimizi de. Kelimeler, ağızdan çıkıp kulaktan kalbe ulaşabiliyor, gördünüz mü! Serinin üçüncü kitabına “Kelimelerin Şifası” ismini verirken, bütün bunlar düşünüldü. Söylediğiniz her cümle değil her bir kelime, şifa veya zehre dönüşebiliyor. Dinlediğiniz ve ettiğiniz sohbetlerde ne saçıyorsunuz, bilemiyoruz; ancak şunu biliyoruz ki konuşurken kelimeleri biz seçiyoruz. İşte bunu sohbet dinlerken de yapmalısınız. Çevirin kitabı, okuyun kelimel

İşlerinizin en önemli yerinde, üzerinize bir duraksama gelir. Performansınızı ortaya koyup kendinizi ispatlayacak iken, kayıp geriye doğru gideceğinizi düşünürsünüz. Patronsanız, çalışanlarınızın davranışları gözünüzün önüne gelir. Babaysanız, ailenizin diğer fertlerinin hisleri sizde toplanmıştır. Gençliğinizin baharında, bir taraftan öne atılanları izlemektesinizdir, diğer taraftan da sizler de küçük küçük öne atılımlar yapmaktasınızdır. Gençlerle Çalışmak kitabını, profesyonellerin iç dünyalarında kopan

Aile olmak, biz olmayı gerektirir. Zamane insanın temel vurgusu ise benlik üzerine kurguludur. Herkesin fert fert, tek başına bırakılmaya çalışıldığı toplumda ise bizden yani aileden söz etmek zorlaşır ve problemler artar. Problemlerin çözümünde aile önemli bir faktördür. Problemlerin tek kaynağı aile değildir; fakat nerede başlarsa başlasın, çözüldüğü yer ailedir. Kitaptaki bütün vakalar, bir psikolojik danışmanın tecrübelerine ve gözlemlerine dayanıyor. Bu tecrübeyi okuyup, kaybolan değerleri ailenize kaz

Yirmi bir yaşında bir genç, zihninin koridorlarında aradığı aydınlığı, kara kıtanın kalbinde buluyor. Uzak diyarlara yapılan yolculuk, yolcunun derûnunda nihayete eriyor. Düsünmek, yazmak, yapmak… bütün iyi kelimeler, fiile dönüsüyor. Evinin yolunu bilen herkesin çıkması gereken bir seyahat… Sorusunu bile düşünmediğimiz cevapların serüveni… Hikaye-i Deha, aslında hepimizin hikayesi…

ELİNİZDEKİ KİTAP, AFRİKA’DA GİDİLECEK YERLER, YAPILACAK AKTİVİTELER, ORAYA MAHSUS YEMEKLERDEN İBARET OLSAYDI SIRADAN BİR SEYAHAT KİTABI OLURDU. FAKAT OKURKEN, KENDİNİZİ BÜTÜN RENK VE DUYGU GEÇİŞLERİYLE BERABER AFRİKA COĞRAFYASININ İÇİNDE BULACAKSINIZ. GÜNLÜK HAYATIN GERÇEKLERİYLE DOLU AFRİKA’DA, NOKTA ATIŞI ÇOK UZAKLARA GİDİP GELECEKSİNİZ. ZİHİNLERDE OLUŞTURULAN AFRİKA ALGISI ILE KALBİNİZDE HİSSETTİĞİNİZ AFRİKA’NIN FARKLI OLDUĞUNU GÖRECEKSİNİZ. HEP BERABER BİR ANNENİN GÖZÜNDEN AFRİKA’DA YAŞANANLARI “GÜNLÜK”

“Atölyeyi saran mis gibi sükût kokusunun içinde, susulmuş hayallere dalardı bir süre. Sükûttan örülmüş seccadesini sererdi sonra. Okurdu sessizce. Zaman susar, yıldızlar susar, gece susardı. Neden sonra arka kapısı çalardı atölyenin. Ön kapı, söz kapısı ise arka kapı, sükût kapısı idi.”

“Kuşlar nerede şakıyorsa, oradan doldurun kabınızı, onlar bilir suyun hasını.” diyor babam ve koşuyoruz su boyunca ve duruyoruz kuşların şakıdığı çalılıklarda… Ve iniyorum otobüsten, Karacaahmet’in tam karşısında. “Ağla!” diyor ninem. “Uyan!” diyor annem. Ve “Doldur!” diyor babam. İçimde bir kuş ötüyor inceden. “Doldur!” diye yineliyor babam: “Yürek kuşun nerede öterse, gönül kabını orada doldur.”

Kıymetli okuyucu, elinizdeki kitabı aralayıp okuduğunuzda, hastalıkların birçoğunun, yanlış beslenmekten kaynaklandığını anlayacaksınız. Böylece daha evvel niyetlenip de hayata geçiremediğiniz sağlıklı beslenmek için, kendinizi ikna olmuş bulacaksınız. Sadece yanlışı gösterip sizi ümitsizlige sevk etme niyetinde değiliz. Nihayette, doğru tarafı gösteren ve hatta tarifini dahi veren, titizlikle hazırlanmış yazılar sayesinde, sağlık tarafında yürüme gücünü kendinizde hissedeceksiniz.

Ortada buluşmak kolaydır da ortasını bulmak zordur. Gülmeyle anlamanın ortası arandı bu eserde. Gülmekten kastımız, bir meseleyi anladığımızda gözlerimizin parlamasıdır sadece. Başarılı mizahçı Hiç güleceğim yoktu. dedirtendir. İyi bir anlatıcı da Hiç anlayacağım yoktu. dedirtebilir pekâlâ. Güler misiniz anlar mısınız, o da sizin bileceğiniz iş tabiî ki. Haydi iş başına!

Hayat bazı riskler barındırır. Yatırım yapmak risk almaktır, para kazanmak için para harcarsınız. Zaman kazanmak için de zaman harcanabilir, bu da bir yatırımdır. Bu kitabın, hayatınıza dokunması ve kendisine / kendinize ayırdığınız zamana değmesi ümidiyle... Kapakta beklemeyin içeri buyurun. Emin olun, sıfırdan başlamayacaksınız.

İçinde bulunduğumuz çağ, her açıdan iletişim çağıdır. Bu çağda iletişimin mühim unsuru olarak dil öne çıkar. O dil ki düşünceleri, duyguları, dertleri ve sevinçleri etkili anlatmanın yegâne yoludur. Dili etkili ve güzel kullanmanın en iyi yolu, onu yaşamak, yaşatmak ve dil ustaları ile hemhâl olmaktan geçer. Nasıl ki güzel konuşmak, güzel intibalar bırakıyorsa; güzel yazmak da öyle intibalar bırakır, farkındayız. İşte bu nedenle 12 yıllık emek ve tecrübenin yansıması olarak hazırlanan bu kitap, topluluk önü

Cebinizde telefon, etrafınızda kameralar... İnternet ve dijital platformlardan gelen mahremiyet problemleri gün geçtikçe artıyor. Mahremiyet; taşınmaz, satılamaz ve devredilemez özel bir mülktür. Soruyoruz, hayatınız ne kadar özel ve özel hayatınız ne kadar gizli? Sanal dünyadaki verileriniz, silinmez izler oluşturuyor. Kişisel verilerden beslenen dijital platformlara karşı; kendinizi, ailenizi ve sevdiklerinizi koruyabilmeniz için yazılan bu kitapta, meseleler güncel örneklerle ele alındı. Dijital Mah

Nasıl Yönetirdi? kitabında, geçmişten bugüne işini iyi yapanların, bunu nasıl başardıklarını göreceksiniz. Deneyimli yöneticiler, kitaptan ajandalarına yeni notlar düşecekler. Bu notlar, bazen çalışanlar arasındaki soğukluğu giderecek bazense yeni vizyonlarla insanlara iş ve kazanç olarak dönecek. İşini iyi yapmaya çalışanlarsa, sınırsız enerjilerini kullanmayı, zor kişilerle çalışmayı, yetenek madenciliğini ve kritik bilgileri yönetmeyi okurken, başarılı yönlerini geliştirecekler. Ama bütün herkes, önce ke

Doğru Söz Söyleme Sanatı, iletişim dilinde zıtlıklardan faydalanarak yeni bakış açıları sunuyor. Bu kitapla zıtlıkları kullanarak zorlukları aşacaksınız. Bu kitap seyahat kitabı olsaydı, ilk cümle şu olurdu: Keşfet. Bu bir gıda kitabı olsaydı şunu söylerdi: Ne yersen ye, helalinden ye. Bu bir sadece konuşma kitabı olsaydı şunu söylerdi: Asla susma! Her şeyi söyleyebilirsin. Fakat bunların hiçbirisi değil. Bu yüzden şunu diyor: Doğru söz söylemede ok gibi olun. Hedefinize varmada asla şaşmazsınız.

Karekatür, ölçülü mizah kitabıdır. Gülümsüyordun. Yüzünde tebessüm gülleri açtırıyordun. Ne zaman mı? Çocukken. Peki, ne oldu da yüzün asıldı. Hayatın yükünü omuzlarına fazla bindirdin, bir durakta binen fazla yolcuyu, diğer durakta indirmedin. Bugün, çocukluğundaki tebessümden bihaber yüzün. Gülümsemek için mutlu olmayı bekleme. Bir gülüş, bir tebessüm seni değiştirebilir. Gülümse, bırak vücudun kana, endorfin ve serotonin salgılasın. Yüzündeki kaslar harekete geçsin.

Eğitimin tek ayağının olmadığı, teoride herkesin malumu. Fakat pratikte herkes eğitimci, herkes psikolog. Bu sarmaldan çıkmanın yolu, sorumluluğu hissedenlerin taşın altına ellerini koymalarıyla veli, öğretmen ve öğrenci üçlüsünün birbirini anlamaya çalışmalarından geçiyor. Eğitime hem öğretmen hem de veli penceresinden baktıktan sonra kaleme alınan bu hikayeler, ümit ediyoruz ki eğitimin taraflarının kendilerini tekrar gözden geçirmelerini, belki biraz da empati yapmalarını sağlar.