Atatürk Dizisi – 10 Kitap Atatürk Doğmadan Önceki Yıllar Selanik Günlükler Öğütler İlke Ve İnkılaplar Tanzimat Meşrutiyet, Dans Ve 19 Mayıs Çocukların Ata’ya Tiradı Savaşlar Ve Zaferler Çocuklar! Size Vasiyetimdir!

A Strange Gift Eddy and Mendy Friendship Mr Pheasant’s Lesson Surprise Party The Little Lamb The Naughty Boy The Scarecrow Three Mice Where is the Moon?

İçindeki Hikayeler: Dreams and Reality Aliens Kitty The Clever Fox Curious Worm The Skillful Robot Let’s Count Fingers The Old Book Two Cocks The White Rabbit In The Blackberry Basket The Disgruntled Kettle Cotton And Black The Animals Are Talking The Mouse On The Window

KAMP MACERASI / 48 Sayfa KIRMIZI ARABA / 48 Sayfa MİNİK DİNOZOR / 48 Sayfa MÜZİK OKULU / 48 Sayfa NİNEMİN GÖZLÜKLERİ / 48 Sayfa PROFESÖRÜN DENEY LABORATUVARI / 48 Sayfa SATÜRN’E YOLCULUK / 48 Sayfa ŞEHİRDEKİ SON AĞAÇ / 48 Sayfa SEKİZ KOLLU SİHİRBAZ / 48 Sayfa SÜPER KEDİCİK ÇİKO / 48 Sayfa

Siz de öyle misiniz, ben okuduğum kitaplardaki, dinlediğim öykülerdeki olaylara kendimi de karıştırırım. O olayın içindeymişim gibi düşünürüm. İyi anlamak için sanırım geçerli bir yol. Siz de deneyin bakın, ilginç bulacaksınız. Ge­çen gün ne oldu bakın, televizyon günün haberlerini verirken güneyde bir ilimizde orman yangını çıktığını söyledi. İlgililer gerekli önlemi almışlar ama yangını hâlâ söndürememişler. En iyisi baştan anlatayım size öyküyü. Konuş da açıl derler ya, ben de anlatırsam belki açılırım b

İstanbul… Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan tek şehir… Kadim imparatorlukların başkenti... Yeryüzünün incisi… İstanbul…Kim gelmek ve sevmek isterse açar ona kollarını. İstanbul öylesine masallar diyarıdır ki bir kere geldiniz mi ilk görüşte âşık olursunuz ona. Önce Boğaz’ın mavisine, sonra şehrin enerjisine âşık olursunuz. Camileri, kiliseleri, yalıları, köşkleri, çeşmeleri, parkları, köprüleri, kuleleri, meydanları ve daha birçok güzelliğiyle karşılar sizi İstanbul. Bin bir güzelliğini sunar size. Hem

“Sarı saçlı, soluk yüzlü, konuşunca yanakları içine çökmüş gibi duran, kelimeleri yuvarladığı için konuşması yerliler tarafından tam olarak anlaşılmayan, bu yüzden bazı sözcükleri birkaç kez tekrar etmek zorunda kalan, gözlerinde acımasız insanlara özgü bir bakış olan Belçikalı adam, gizli bir şeyler yapanlara özgü bir tavırla son cümlelerini üstüne basa basa söyledi. Belçikalı adamı tedirgin ama kendine güvenen bir eda ile dinleyen Afrikalı, karşısında duran ve sıkı bir pazarlık ile iyi bir para koparmayı

“Nefesler tutulmuştu. Zehra’nın heyecanı her geçen dakika daha fazla artıyordu. Zehra bu gösteride beşinci sırada sahneye çıkacaktı. İlk gösteri oldukça kalabalık bir ekipten oluşuyordu. Hikâyesi de oldukça ilginçti. Zehra, tek başına acaba bu işin üstesinden gelebilecek miydi? Her gösteriden sonra salondan alkışlar yükseliyordu. Bazen ümidini kaybedecek gibi olsa da Zehra kendi kendine, “Bunu yapmalısın annen için, öğretmenin için ve en önemlisi ülken için yapmalısın,” diyordu.”Bir Sultan Masalı, sizleri

Arda o anda bahçede yeşilliklerin arasında mor tüylü bir kuyruk gördü.Acaba doğru mu görmüştü? Gözlerini iyice açtı gördüğü şeye doğru yavaşça yürüdü. Oraya yaklaştığında Rana'ya parmağıyla sus işareti yaptı. Birden yeşilliklerin arasına daldı. Tüylü bir şeyi yakaladı ve havaya kaldırdı.Rana "Aman Allah'ım!" diye çığlık attı. Arda'nın elinde beyaz benekli mor bir kedi vardı.Rana "Mor kedi mi? Mor mu? Kedi mi?" diye arka arkaya sıraladı. Arda gözlerini iyice açmış elindeki kediyi inceliyordu. Mor kedi yavrus

Televizyon Çocukları Dizisi – 10 KitapBulaşıcı HastalıkAdadaki HazineBez BebekYavru Kuşun ŞarkısıGecenin SürpriziÜç Elma FidanıKafesinden Kaçan MaymunEn Değerli ArmağanGökyüzündeki Sevinç

Masal ve Öykü Seti(35 Kitap Kutulu)Özyürek Yayınları - Hikaye Kitapları

“Dinle Karabaş, burası Beyoğlu ilçesi. Halk arasında Beyoğlu adı, kentin önemli kültür, eğlence ve iş merkezlerinden olan ve Galatasaray’ı Taksim Meydanı’na bağlayan İstiklal Caddesi ve çevresi için kullanılır.Beyoğlu adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli rivayetler varmış. Bunlardan birisine göre Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmet zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Kommenos’un İslamiyet’i kabul ederek burada oturmasından kaynaklanıyormuş. İkincisine göre ise...”İşte bu cümlelerle başlıyor Beyoğlu’nun

Ben Afet İnan : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Aziz Sancar : 64 Sayfa Renkli ResimlerleBen Cahit Arf : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Feryal Özel : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Gazi Yaşargil : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Halil İnalcık : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben İlber Ortaylı : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Muazzez İlmiye Çiğ : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Oktay Sinanoğlu : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.Ben Siyami Ersek : 64 Sayfa Renkli Resimlerle.

“Sahaya inmeden önce size ilk bilgileri burada vereceğim minik serçeler. O yüzden bugün masal anlatmayacağım. Buna gezilerimiz tamamlanana kadar ara vereceğiz. Şimdi beni can kulağıyla dinlemenizi, soracağınız sorularınız varsa anlatımım bitince sormanızı istiyorum. Hazırsanız başlayalım mı? İlk olarak yaşadığımız ilçenin adından başlayacağız. Yaşadığımız bu ilçenin adı, Eyüpsultan’dır. Bunu elbette hepiniz biliyorsunuz. Fakat bu ismin nereden geldiğini bilmiyorsunuz.” Minik serçelerin gözlerine yansıyan he

Dünya dolandıkçaGüneşin etrafındaVe biz çocuklar yaşadıkçaKaygısız, korkusuz Dönecek tekerleklerimizDağları, tepeleri aşıpDiyar diyar dolaşıp Biz çocuklarCan katacağız doğayaAğaca, toprağaYudum yudum içtiğimiz suyaTertemiz yüreğimizdeNe benzin ne mazot kokusu Dönecek tekerleklerimizÖzgürlüğe,Göğün derin mavisiGüneşin sıcak şefkatiyle Dönecek tekerleklerimizTertemiz dünyalaraGüzel yarınlaraBarışla,Umutla,Sevgiyle dönecek...

Sahibim doğma büyüme Fatihlidir. Gezmeyi seven biridir. Bu gezmelere beni de çokça götürürdü. Gittiğimiz yerleri bana anlatırdı uzun uzun. O yüzden buraları gayet iyi bilirim. O zaman sen, insanların konuştuğu dili anlıyorsun, öyle mi? Evet, anlıyorum. Dert etme, sen de öğrenirsin. Zor değil. İnsanlarla yaşadığında hele de benim sahibim gibi iyi yürekli, bilgili, okumayı seven biriyle karşılaşırsan çok daha çabuk ve severek öğrenirsin. Duman, Mestan'ın, sahibiyle olan ilişkisini çok beğendi. Acaba benim

Sokakta bir süre ilerlediler. Avlu duvarı pek de yüksek olmayan bir evle karşılaştılar. Evin penceresi sokağa bakıyordu. Küçük pencerenin önünde çiçek saksıları vardı. Bir saksıda da karagül vardı.Mehmet Ali bu karagülü görünce:“İşte buldum!” dedi.Karagüle doğru koştu. Pencere kollarının ulaşabileceği yükseklikteydi. Karagül sokağa sarkıyordu. Mehmet Ali karagüle dokundu. Bu sıradaMehmet Ali’nin sesine bir nine pencerede belirdi. Mehmet Ali’nin karagüle dokunduğunu görünce:“Dokunma çocuk! O gül lanetlidir!”

“İlle de Roman olsun...” diye başlayan türkünün devamını bilirsiniz: “O da Allah’ın kuludur/Her kim olursa olsun” diye sürer gider bu neşeli Roman türküsü... Elinizdeki kitap, temel esinini bu türküden alıyor.Türküyü biliyorsunuz da bu romanı bilmiyorsunuz.Bizim sorumuz da tuhaf değil mi? Okumadığınız bir romanı nereden bileceksiniz ki?Kısaca bilgilendirelim: Kerem adındaki bir çocukla Gurbet adındaki kızın arkadaşlık ilişkileri üzerine kurulmuştur bu roman...

Küçükken bir yerden düşmeye görün ya da taşa, ağaca kolunuzu çarpmayın. Acıyan, moraran yerinizi gördüler mi annelerimiz şöyle derler:“Öpeyim de geçsin.”Onların en sıcak, en içten sözüdür bu. Uzanıp öperler.Bir mucize olur sanki. Anında diniverir acımız...Sevginin gücüdür bu. Doktorlar ilaçtan önce sevgiyi öneriyorlar hastalarına. En büyük acıyı sevginin gücüyle iyileştirenler de var.Elinizdeki roman, anne sevgisi kadar güçlü olan başka bir sevgiyi anlatıyor...Olay Homeros’un “bin pınarlı” dediği Kaz Dağlar