"Oysa zümrüt'ün istediği bu değildi.Bugüne kadar hep bildikleriyle yaşamıştı. Ve yine öyle olacaktı..."“Ve hayata dimdik devam edebilmişti. Bu, onun yaşam biçimi olmuştu. Başına ne kadar zorluk gelirse gelsin küllerinden yeniden doğuyordu o."Hani herkesin bildiği, hep küllerinden yeniden doğan Zümrüdüanka şu vardır ya; o kuşun ete ke-miğe (belki de kırılgan bir bedene) bürünmüş halinin hikayesi bu...Güvenle inşa ettikleri sevgilerinin gücüyle bir amaç uğruna, hiç pes etmeden birlikte hareket eden dört kadın

Her gece yattıklarında nasıl da dua ediyordu Ayfer, bu hastaneyi ve konukevini yaptıran hayırseverlere… “Allah bin kere razı olsun onlardan,” diye… “Bu imkân sağlanmasa çocuğumu tedavi ettiremezdim. Yetişemezdim asla… Bazen düşünüyorum da… Umudun bittiği yerde açılan bir kapıydı KİTVAK bizim için.” KİTVAK Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi’nde ilik nakli yapılmıştı, güzeller güzeli kızı Belma’ya. 40 gün nakil bölümünde kaldıktan sonra aynı vakfın konukevine yerleştirildiler. Yaklaşık 3 yıl kaldılar burada. Hiç

Kutsal Ruh, görev verdiği Büyük Şaman"a "Yozlaşmış olan büyük tapınak"ı taşla toprakla doldurdum," dedi. "Bundan sonrası sana kalıyor Büyük Şaman! Şamanlığın kutsal değeri olan, doğadaki tüm varlıklara saygı ve sevgi göstererek Şamanlığın kuruluş felsefesinde olduğu gibi, kadınlarla erkeklerin eşit olacağı bir düzeni yeniden kurmalısın..." Binlerce yıl önce de böyle çıkmıştık yola; bir avuç insan, hayvan ve bitkiyle. Üstelik, başarıyoruz gibi gelmişti bize... Ah, şu erkek rahipler! Kadınları tapınaklard

Nişanlım Pembe ile Kıbrıs’a gidiyoruz. Hem ailesi ve akrabalarıyla tanışacağım hem de birlikte tatil yapacağız. Mersin’den kalkan Yeşilada feribotu gece karanlığında suları yararak sessizce ilerlerken biz de güvertede gökyüzünü seyrediyoruz. Üç haftalığına ilk defa gittiğim Kıbrıs’ta, yaşam ve var olma mücadelesi veren Kıbrıs Türklerinin kurtuluş mücadelesinin ortasında kalmıştım. Hiç savaşmadığım halde 88 gün “savaş esiri” olarak Kıbrıs adasında tutularak bu mücadelenin bir parçası olmuştum. Yaklaşık dört

Kitap Tanıtım Yazısı: Hikâye ile ilgili çocukluk yıllarımdan kalan en ilginç anım, günde üç kez kımıldayan asma çardakları altında geçen yaşamların paylaşıldığı kasaba pazarlarındaki hikâye anlatıcılarıydı. Toplumun genellikle hüzünlü ve acılı olayları sıcağı sıcağına bir sayfalık metinlere dönüştürülür ve megafonla özet geçilerek üç-beş kuruşa satılırdı. Hayatlarımızın en renkli taraflarından biri olan hikâyeyi güçlü kılan şey, insanlığın ortak dili olmasıdır. Bu dilin bütün hikâyelerde hiçbir ayrım y

İlk dil neydi? Konuşma, dilin ilk biçimi miydi yoksa dilin köklerini işaretlerde mi aramak gerekir? Koko ve Kanzi gibi hayvanlardaki dil becerileri insan dilinin kökleri için bize bir şeyler söylüyor olabilir mi? Sapiens konuşan ilk tür mü? Nean- dertal ile Sapiens melezleştiğine göre Neandertaller de konu- şuyor olamaz mı? Dil, Platon’un da iddia ettiği gibi doğuştan mı geliyor yoksa “tabula rasa”cıların savunduğu gibi sonradan deneyimlerle mi “öğreniliyor”? Darwinci doğal seçilim

Saraçhane’deki belediye binası, özellikle de Başkanlık katı, tatlı bir koşuşturmacanın içindeydi o sabah. Bayramlaşma yapılacak-tı. Herkes, bir yıl önceki yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan SHP’nin İstanbul’daki belediye başkanı Nurettin Sözen’in elini sıkıp onunla fotoğraf çektirmek istiyordu. Selçuk Bilgi, Özel Kalem’in kapısına yöneldi. “Belediye başkanıyım. Acelemiz var. Sayın Başkan’ın imzası lazım” deyip oradan da hızla Sözen’in yanına daldı. Sıranın hemen ön tarafına “kaynak” yaptı. - İyi

Mezada varınca hemen tezgâha yanaşıp balıkları incelemeye başladım. Bir yandan dakuşkulu bakışlarla etrafı kesiyorum. Hangi balık grubuyla kimler ilgileniyor? Onlarla sadece gönül eğlendirmek mi istiyorlar yoksa kesin alıcı mı bunlar? Kararımı verdim. 120 TL’den satışa çıkarılacak iki adet levrekte gözüm ve gönlüm… Mezadı yöneten çakır gözlü abi onlara doğru yaklaştıkça, kalbimdeki çarpıntı artmaya başladı. Bu yetmiyormuş gibi, diğer balıklarda Ömer Üründül’ün futbol yorumlarına ben-zerrenksiz girişler yapa

Insan, tarihin, o yaslı ve bir o kadar da yalancı tarihin, elinden tutup Izmir sokaklarını gezdirse nelerle karsılasır; tarihe neler sorar, ne yanıtlar alır? Tolga Arkat, bu söylesilerinde bunu yapıyor iste. Kimi zaman Izmir âsıklarıyla bulusuyor; Tarık Dursun K’yle, Yasar Aksoy’la, Sadan Gökovalı’yla ve ötekilerle… Onlarla aynı kente tutkun olmanın tadını çıkarıyor. Kimi zaman Izmir’de degistirilen yer adlarına eski saygınlıgını kazandırıyor. Ayrıntının önemini iyi biliyor, gözlerinin güçlü kamerası Izmi

Ne güzeldir bahar günleri. Kışın soğukluğunu arkada bırakıp yazın sıcacık günlerine hazırlanır bütün tabiat olanca neşesiyle. Nil ve Mert Ali, anneleri ile karavan tatiline çıkıyorlar. Aylardan nisan sonu, mayıs başı... Gökyüzü mü, masmavi! Peki ya deniz, o da masmavi elbette. Havada mis gibi bahar kokusu. Yeni uyanıyor topraktaki, sudaki tüm canlılar. Onların dirilişleri, her bahar yinelenen uyanışları bizlere de mutluluk veriyor, en çok da çocuklar nasiplerini alıyorlar bu mutluluktan. Haydi biz de çıkalı

‘’İnsanın anayurdu çocukluğudur” sözünden hareketle sevgili Hasan Emre’nin de çocukluğunun geçtiği anayurduna sıkı sıkıya bağlılığını, anayurduna vefa borcunu eksiksiz olarak ödediğini görüyoruz. Uzun yıllar Besni Ekspres Gazetesi’ndeki köşesinden Besni’mizi tanıtmış, Besni’mizin her türlü sorununa değinmiş, bir bakıma, Besni’mizin FAHRİ KÜLTÜR ELÇİSİ olmuştur. Besni’mizin gülen yüzü Hasan Emre, Besni’ye hizmet yarışında hep ön saflarda yer almıştır. Azim şehir, Aşağı Şehir bir özlem, Besni ise eski ha

“Yeryüzünden öyle buyurganlar gelip geçmiştir ki, her yenisi, var olan saraylara burun kıvırarak, kendilerini, oralarda oturmuş insanlardan çok daha büyük (!) görmek ve göstermek istemişler, bunun için kendilerine çok daha büyük ve tantanalı saraylar kondurmuşlardır. Çünkü, onlar da tıpkı çılgın araba sürücüleri gibi, sarayın görkemini kendileriyle özdeş saymışlar; bu yolla kendilerini daha güçlü ve daha “itibarlı” görmek ve göstermek istemişlerdir. Böylece buyurganlık imgelerini daha etkili kılmaya, salt b

Daha çocuk gibi çocuk iken düşüncelerimize sansür kondu. İlk kez tanıştık yasaklarla. Çoklu çıkış yollarına değil, çıkmaz sokaklara yönlendirdiler daha sonraları. Okullarda düşüncelerimize idam cezası verdiler. Sen düşünemezsin/düşünmemelisin diyerek savunma bile yaptırmadılar. Kendi kokuşmuş ilkel bile sayılamayacak düşünce olmayan düşünceleri aşılamaya kalktılar. Michel Foucault’nun dediği insanlara benzettiler çoğumuzu. “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yoktur.” demişti.

Dr. Samuel Christian Friedrich Hahnemann (1755-1843) hem mesleği hem de insanlık için derin bir sevgi besledi. Bunun göstergesi, Hipokrat’ın anlattığı ve çağlar boyunca dönem dönem yeniden dikkat çekilen “benzeri benzer ile tedavi etme” (Similia Similibus Curentur) sistemini uygulamaya oturtup bir felsefe olarak kurallarını oluşturmuş olmasıdır. Ayrıca hem kendisi yaşadığı dönemin kabul edemediği klasik tıbbi uygulamalarına hem de onların Homöopati ile ilgili olarak Hahnemann’a yaptıkları tüm karşı çıkmalar

Mayıs 2021 itibarı ile 1121 adet olan UNESCO Dünya Miraslar'ndan, 122 ülkede bulunan 874 Dünya Mirası'nı görerek kadınlar arası dünya birincisi olan Nihal Ege, gördüklerini ve deneyimlerini sizlerle paylaşıyor. "Görüntüsünün güzelliği kadar, turkuaz göllü çöllerin, kızgın güneş altında pırıldayan Kuartz kristalli soğuk kumların sırları idi bizi Brezilya'nın Atlas Okyanusu kıyısında Dos Lençois Maranhenses'e sürükleyen." Meksika'nın Baja Clifornia Bölgesi'nde, UNESCO Dünya Mirası El Vizcaino Biosfer R

Yakın çevresine bir hikaye anlatmıştı: Adamın birinin suratını yumrukla darmadağın ediyorlar, o da sürekli Ah arkam! Ah arkam! diye bağırıyordu. Sonunda dayak atmayı bırakıp sordular adama... - Biz senin suratına vuruyoruz ama sen sürekli arkandan yakınıyorsun. Dayak yiyen adam cevap verdi: - Benim arkam olsaydı, siz bana böyle vurabilir miydiniz? 3 dönemlik İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında ne zaman yalnız kaldığını hissetse, içinden sık sık Ah arkam! Ah arkam! diye geçirdi durdu Aziz Koc

Muhalif dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Noam Chomsky matematikten dilbilime, psikolojiden biyolojiye, felsefeden bilgisayar bilimlerine pek çok alanı etkilemiş çok yönlü bir bilim insanıdır. Aynı zamanda dünya solunun önemli aktörlerinden biri olan Chomsky'nin politik alandaki muhalif ve keskin kişiliği bilimsel tartışmalarda da zaman zaman kendini gösterir. Bu nedenle Chomsky ile ilgili birbirine zıt pek  çok iddia dolaşımdadır. Herkesin bir Chomsky'si vardır denebilir: Davranışçılığı yıka

Bu güne dek epeyce siyasi anı kitabı okudum. Bir kadının siyasi anılarını okurken farklı bir heyecan duydum... Bizim kuşaktan biri olduğu için, onun yaşamında yolculuğa çıktım... Ege'nin efe yürekli bu kadını, kendi penceresinden siyasi yaşam anılarını yazarken suya sabuna, zülfü yâre de dokunmuş. Oğlu Çınar'ın annesine yazdığı mektup yüreğime öyle bir dokundu ki, anlatamam!.. Hatice Tatlı'nın Türkiye'nin siyasi yaşamıyla ilgili anılarını topladığı '50 Yılın Sancısı' kitabını okuyun, izi kalacaktır...''

Elinizde tuttuğunuz kitap, yaşamlarımızı bir yolculuk olarak kabul eden ve bu yolculukta atacağımız adımları hikayeler yoluyla daha sağlam atmamızı sağlamayı amaçlayan bir hikayeler koleksiyonu. Toplamda 77 hikayeden oluşsa da aynı zamanda bu ve benzer hikayelerin yaşamımıza nasıl yön ve ilham vereceğini anlatan bir kılavuz niteliğinde. Uzakdoğu'dan Batı'ya kadar çok geniş bir coğrafyadan toplanmış bu seçki yaşam yolculuğunuz için bir pusula ve pusulanın nasıl çalıştığını anlatan bir rehber. Yalnızca öğretm