Nice zamandır etkilendiğim söz incilerinin derlenip toparlanarak özenli bir istifle kapsamlı, kuşatıcı ve özlü mesajları olan değerli bir kitap hüviyetini ihraz etmiş olması doğrusu beni duygulandırdı. Çünkü Söz Büyüğün adlı bu çalışma ile büyüklerin sözlerindeki fikir çilesine hissedar olacağını ümit ediyorum. Hususi bir sistematiği olan böyle bir derleme, umarım okura da faydalı olur. Hız, haz ve ihtiras kıskancında kıvranan yüreklerde, arı duruluğun hasretini uyandırır. Huzur ve dinginliğe uzanan yollar

Dört bölümden meydana gelen çalışmanın ilk bölümünde sanat ve sinema kavramları Türk toplumunun sosyal ve kültürel gelişimi çerçevesinde ele alınacak, böylece kavramsal bir perspektif oluşturulacaktır. İkinci bölümde Milli Sinema Hareketi doğuşu, temel kavramları, ilk örnekleri, gelişimi ve kendisine yöneltilen eleştiriler bağlamında aktarılacaktır. Üçüncü bölümde ise Milli Sinema Hareketinin günümüz Türk sinemasına kadar süren yansımaları bu akımın dört önemli yönetmeniyle yapılan görüşme sonucu elde edile

Elinizdeki bu eserin ilk hikayesi beni derinden etkileyen ve kendisi unutamadığım kendisini unutturmayan bir Müslümandı. Bunu hatırladıkça hep kendimi sorguladım. "Acaba bugüne kadar çevremdeki tanıdığım insanlardan kaç kişi benim ahlakıma bakarak İslam'ı sevmiştir ya da yakınlaşmıştır?" diye merak ettim. Konuşmadan sadece ahlakıyla tebliğ yapmanın özel örneğini gördüm.Duymak mutlu etse de içimde "niçin bende de yok?" diye başlayan dert sarmalı bırakıp gitmedi bir türlü... Belki sizde de yeni bir ufka vesil

Bu çalışma akademik kaygılardan uzak ele alınmış ve her bilginin kaynağına temas edilerek okuyucunun yorulması istenmemiştir. Çalışmanın temel kaynakları başta Kerim kitabımız ve Hz. Peygamber'e izafe edilen hadis-i şeriflerdir. Bununla beraber önde gelen Müslüman alimlerin sözleri ve yaşanmış ya da yaşandığı düşünülen kıssalara da temas edilmiştir. Bu kitap, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünneti doğrultusunda "az ama devamlı" bir çalışma temposuyla kaleme alınmıştır. Bu sebeple kitapla ilgili dostlarımıza vere

Hayat yolculuğunda bulunduğumuz konum, mevki ve durum ne olursa olsun Rabbimizin bizi muhatap alarak müşerref kıldığı kulluğumuzu hakkıyla yerine getirmekle mükellefiz. O nedenle bu yolculukta karşılaştığımız olaylarda niyetler, tercihler, akıl, vicdan, ahlaki değerler ve imani bakış açısı, yola düşen izleri ve onlar da akıbetimizi oluşturduğu için önem taşıyor.

"Çalışıyorum, öyleyse varım.” Çalışmanın sonunda insan "emeklilik hakkı” kazanır. Ben de kazandım ama emekli olunca ne yapacağımı hiç düşünmedim. Acaba siz düşündünüz mü? – Emekli olunca ne yapacaksın? – Hayatımı yaşayacağım... – Yaşatmazlar... Emekliliğin ilk günleri geçtikten sonra: "Ben ne olacağım” diye düşünmeye başladım. Meğer ben çalışmaya alışmışım, emekliliğe alışamadım. Gün geçtikçe sıkılmaya başladım. Kendim gibi emekli arkadaşlar edindim ama yetmedi. Evvelce bir işim vardı, gözüm sadec

Namık Kemal’in ilk baskısı 1874’te yapılan ve konusu tarihe dayanan eseri. Kanije, İslam ordusunun Avusturya İmparatoru Ferdinand komutasındaki Haçlı birliği karşısında kazandığı zaferi konu alır. Tiryaki Hasan Paşa'nın şahsında din, devlet ve vatan uğrunda bütün imkansızlıklara rağmen büyük kahramanlıkların nasıl başarılabildiğini anlatır. Kanije'yi okuyan herkes, kitabın sayfalarında başarı için gerekli olan bu iki ilkeye ait örnekleri ve olayları bolca bulacaktır. Hem duygusal hem de fikrî açıdan haz duy

Çorum’un Karacaören köyünden başlayarak Avustralya’nın Melbourne şehrine uzanan ve bir ömür süren gurbet hikayesi bu. Sıradan bir göç hikayesi değil, acının, hüznün, kadirşinaslığın, direnmenin, çabalamanın ve bir dönemin gerçekçi Anadolu hikayesi... Hatiç, sabır ve metanetle çıkılan yolların elbette menzile varacağını; tüm imkansızlıkların peşisıra yeni kapıların açılabileceğini; her yürekte türlü imkanların saklı olduğunu hatırlatıyor bize. Aslında bizim hakiki hikayemizi hatırlatıyor..

Kalp, bedenimizde hayatın merkezi olduğu gibi, mânevî hayatımızın da merkezidir. Dünya hayatının keşmekeş hâli ile büyük sıkıntılar çeken Âdemoğlunun ilâcı, aslında kendisinde ve kalbindedir. Rabbimiz, bütün dertlere devâ olacak reçeteyi şu şekilde bizlere sunmuştur: "Onlar, îman eden ve Allâh'ı anmakla kalpleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki, kalpler, ancak Allâh'ı anmakla huzur bulur." (er-Ra'd, 28) Kalp, Cenâb-ı Hakk'ın nazargâhıdır. Öyleyse orayı her türlü kirden, siyah noktadan, mâsivâdan, hâsıl

Namık Kemal için tiyatro, halka doğrudan ulaşabilmesi bakımından oldukça önemli bir türdür. Son derece yalın bir olay üzerine kurulan Vatan yahut Silistre, tüm teknik kusurlarına karşın, Osmanlı toplumuyla tiyatronun buluşmasını sağlamış ve yazarının hiç ummadığı ölçüde etkili olmuştur. Vatan yahut Silistre oyununda da vatan sevgisini türlü duygularla çarpıştırıp nihayet hepsinden üstün çıkararak halka vatan fikrini ve sevgisini aşılamak ister. Batılı anlamda ilk tiyatro eseri olarak kabul edilen Vatan Yahu

Hakkın lütfu keremi, Gönüle cemre düştü. Aşk sardı dört yöremi, Gönüle cemre düştü. Âleme eyle nazar, Kimindir bu gülizâr? Bülbüle ah ile zâr, Gönüle cemre düştü.

Kutadgu Bilig, her iki Dünya’da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hâcib’e göre, ahireti kazanmak için bu Dünya’dan el etek çekerek sadece ibadetle zaman geçirmek yanlıştır. Yusuf Has Hâcib bu eserinde bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir

Gülistan, nesir kısımlar arasına birtakım manzumeler ilâvesiyle meydana gelmiş bir önsöz ve 8 bölümden ibarettir. Birinci bölüm hükümdarların hal ve hareketleri; 2 bölüm dervişlerin ahlâkı; 3 bölüm kanaatin fazileti; 4 bölüm susmanın faydası; 5 bölüm sevgi ve gençlik, 6 bölüm takatsizlik ve ihtiyarlık; 7 bölüm terbiyenin önemi ve 8 bölüm sohbet adabıyla ilgili hikâye ve menkıbeleri ihtiva etmektedir. Bu hikâyelerin bir kısmı kendi müşahedelerine, bir kısmı da İslâm âlimlerinin sohbetlerinde

Kitapta, genç bir yetim olan Oliver’ın hayatını ve onun yaşarken çektiği zorlukları anlatılır. Oliver bir düşkünler evinde dünyaya gelir, şehirde annesini tanıyan kimse yoktur. Annesi, Oliver’ı doğurduktan sonra ölür ve Oliver’ı çokça zorluk yaşayacağı bir yetimhaneye verirler. Geldiği yetimhanede çocuklara çok kötü davranırlar onları açlıkla imtihan ederler. Oliver 9 yaşına geldiğinde tekrar düşkünler evine gönderirler. Burada da çok kötü günler geçirir aç kalır öyle ki açlıktan ölecek duruma geldiği durum

Elinizdeki eser, iş adamları, öğrenciler, öğretmenler, akademisyenler, araştırmacılar, mühendisler, bilim adamları, diplomatlar, din adamları ve çevirmenler gibi ülkeleri dışında dile bağımlı olarak çalışan büyük bir kitlenin Rusça veya Türkçeyi öğrenip geliştirmelerine yardımcı olacak güncel bir çalışmadır. Sonuna ilave edilen 5 ilginç ek ile zenginleştirilen ve ikinci baskısı gerçekleştirilen bu eserin dil öğreniminize katkı sağlaması ümidiyle…

Bu kitap, uzay ve uzaya ait bilgilere ilgi duyan insanın, bu alana yönelişinin serüvenini anlatan ilk roman olma özelliğini taşıyor. İnsanoğlunun Ay’ın yüzeyine ayak basmasından 104 yıl önce yazılan bu roman, edebiyatta bilimkurgu türünün öncüsü Jules Verne’in (1828-1905) en ünlü eserleri arasında gösteriliyor. 1865 yılında kaleme alınan romanda, Amerikan İç Savaşı sonrasında emekli askerlerin toplandığı "Silah Kulübü” üyelerinin, yeniden gündeme gelme ve silah çalışmalarını canlı tutma çabaları sonucu orta

Bu kitap, doğayla iç içe bir köyde yaşayan çocuğun şehre götürülmesiyle karşılaştığı uyum sorunlarını; köyüne ve dedesine olan sevgisi nedeniyle yaşadığı özlemi anlatmaktadır. Vatan sevgisi, doğa sevgisi, insanları sevme, insanlara iyilik yapma, paylaşmanın insanların görevi olduğu konusu üzerinde durmaktadır. Hayvan sevgisi, doğa sevgisi, duanın önemi, Allah inancı, ziyarete giderken hediye götürmek, doğruluktan asla vazgeçmemek, büyüklere saygı, arkadaşlık ve yardımlaşma gibi konular kitabın muhtevasında

Yaşlı Gepetto, kiraz ağacından kukla yaparken kiraz ağacının konuştuğunu işitir ve onu küçük bir erkek çocuğu şeklinde kukla yapar. Pinokyo çok yaramaz, tembel, haylaz ve boş işleri seven, okula gitmek istemeyen, parasını eğlence için harcayan, nasihatlere kulak vermeyen ve açgözlü bir çocuktur. Pek çok kötü deneyim yaşar; dolandırılır, sirkte çalıştırılır, denize atılır, hapse girer ama ona orman perisi yardım eder. En sonunda akıllanan Pinokyo, çok çalışır parasıyla babasına ve orman perisine yardım eder…

Ömer Seyfettin, 1884 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğmuştur. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarından ve Milli Edebiyatın da kurucuları arasında yer alan sanatçı, babası gibi askerlik yapmış Balkan Savaşı sırasında Sırp ve Yunan cephelerinde savaşmıştır. Daha sonraki dönemde askerliği bırakıp tamamen edebiyata yönelen Ömer Seyfettin, o döneme kadar romanın gölgesinde kalan Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Sanatçı 6 Mart 1920’de vefat etmiştir.

Ailesini kaybedince teyzesinin yanına taşınan Pollyanna Whittier, yeni tanıştığı insanlara babasıyla oynadıkları "sevinme oyunu”nu öğreterek iyimserliğini herkese bulaştırmayı başarır. Sadece onu yanına alan teyzesinin kabuğunu aşamaz. Pollyanna’nın, teyzesinin yıllar önce kırılmış kalbine ulaşıp onunla da sevinme oyunu oynayabilmek için acaba neler yapması gerekecektir? Her olayda olumlu bir yön bulmayı bilen küçük Pollyanna’nın dillere destan iyimserliği, artık adıyla anılıyor. "Pollyannacılık”, şartlar n