Vicdanların Adaleti – Ergamalı kitabında karısının intikamını alan Kemal, kendini yeni olayların ortasında bulur. Dört yıldır kurtarılmayı bekleyen bir genç ve Ergamalı’nın gözünde ölümü hak eden bir adam… Aynı saatte iki zorlu görev… Kimliğini açığa çıkarmadan halkın vicdanındaki adaleti yerine getirmeye çalışan Ergamalı, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir planla görevini tamamlamaya çalışır. Oysa halkın yüreğinde bir kahraman olarak yer alan Ergamalı’yı bu kez daha büyük bir tehlike bekliyordu. Artık e

“Kıyamet Günü geldi. Uygarlık yok olup gidiyor. Evlerimiz mezarımız olmasın diye kaçıyoruz fakat dışarısı da içerisinden farksız.” Ayrışmanın başladığı ve insanlık tarihinin çığır açtığı o anlarda iki ırk da dümdüz bir uçurumun ucunda dikilmişti. Bir taraf yukarıya tırmanıp daha iyi koşullara sahip olmak isterken diğeri var olanla yetinmek üzere aşağıda kalmayı seçmişti. Yine de tüm gizemi çözülemeyen evren, kendi yasalarını konuşturmuş ve iki ırka da acımamıştı. Sınırsız teknoloji desteği ise onlara kabul

Güneş doğuyor mu yoksa batıyor mu bilemedim. Kasabanın doğusunu batısını bilemedim. Yoksa dün müydü? Bugün mü oldu ya da yarına mı dönmüştü zaman bilemedim. Kim olduğumu, nerede olduğumu bilemedim. Dünyada mıyım yoksa başka bir gezegende miyim bilemedim. Sahi ben neredeyim? En önemlisi ben kimim? Kim anlatacak bana benim kim olduğumu? Öyle birisi var mı? Beni yeniden tanıyacak, beni yaşayacak ve beni bana anlatacak. Yeni bir hayat mı bu yoksa bıraktığım yerden mi başladım tekrar bilemedim. Peki,

Zaman geçtikçe far ediliyor sesler: Dalların arasında, ölümlü dünyadan alacaklı bir hayalet gibi dolaşan rüzgâr; ahşabın arasından içeriye girmeye çalışıyor. İçeride hırıltılı soluklar var, onları merak ediyor. Ara sıra ufak bir hareket oluyor bu ölülerin arasında… Sudan çıkarıldıktan sonra etrafa gelişigüzel atılmış balıkları andırıyorlar, onlar gibi ellerinde kalan küçücük çabayı ancak küçük bir titreyişe harcayabiliyorlar. Hâlâ yaşadığını fark eden ilk kişi, bir kız çocuğu oldu. Açtığı gözleriyle yerde

İnsan her şeyi yapabilecek kapasiteye sahiptir. Aldanır, aldatır, kandırır, kanar, sever, nefret eder, bedenini satar, şerefini satar, ruhunu satar, şereflidir, haysiyetlidir, namusludur, iyilik yapar, kötülük yapar… Saf ve masum Bahar, kurtulmak için canileşmeye başlamış, tehditler savurmuştu. Birkaç gündür çektiği eziyetlerden kurtulmak için yıllardır eziyet gören Figo’yu kullanmıştı. Yanlışı değil de doğruyu seçseydi önüne doğru yollar açılacaktı ama şimdi… Sıkıntısız zamanda herkes doğru kararlar ver

Karanlık, Prens Xurak ve Şafağın Koruyucuları’nın etraflarını sarmıştı ve âdeta karanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştı çevrede. Birbirlerini bile görmekte zorlanıyorlardı. Thetrame yayını havaya kaldırdığında yayın parıltısı biraz olsun etraflarını aydınlatıyordu ama ilerledikçe onun da ışığı sönmeye başlamıştı. Sonunda o da ışığını kaybettiğinde havada asılı duran şeyi gördüler: Uzun, simsiyah bir beden âdeta havada süzülüyordu. Thetrame, bedenin yanına yaklaştığında boyunun en az üç metre olduğunu gördü.

Kaderin acımasız süzgecinden geçmiş ve isimleri, karakterleri, aileleri farklı olan arkadaşların tek ortak noktası: Sokaklar.Sokakların birleştirdiği bu yolculukta arkadaşlıktan öte kardeşliğe varan dostlukları.Kuru ekmeğin, sıcak bir yatağın, temiz bir elbisenin değerini iliklerimize kadar hissettiren bu kaderdaşların, sokaklardaki madde tacirleri ve baronlarıyla verdikleri amansız mücadele bu mücadelenin yanı sıra aileleriyle olan sorunları ve kendi iç dünyalarındaki çalkantılar.Kimisi için acı sonla, ki

Sevdiğini incitmeden yüreğinde taşıyabilen merhametli Mehmet, Mahcup Emine’ye gördüğü ilk anda vurulup bir ömür gözüne başka göz değmeyen, damarlarındaki asi kanla dolup taşan meczup Hamza, Genlerinde var olan aşk ateşini sırça bir köşk gibi yüreğinde taşıyan Bedo, Kızlarını öksüz bırakma korkusunu daima yüreğinin bir köşesinde hisseden öksüz Elif, ve geçmişin kirli sayfalarından kopup gelen, kendi arzuları için masum bir cana kıyabilecek kadar yüreği kararmış bir kadın.Doludizgin yaşanan aşklar, sarsılmaz

Kadim kötülüğün yeryüzündeki temsilcisi Gölge Kuşanan, iblislerin efendisi, Cehennem Kapısı’nı açmak ve iblisler çağını başlatmak için altı yüz yıldır mücadele ediyor. Ancak karşısındaki güç çetin: Kapıyı canları pahasına kapalı tutmak için ant içmiş olan muhafızlar, yeniçeri torunları.Karanlık güçlenirken aydınlığın gölgelendiği bugünlerde kötülük amacına ulaşabilecek mi? Böylesine güçlü bir varlık karşısında insanoğlu ne yapabilir?İblis’in adım attığı yer karanlığa boğulurken ona karşı duran yalnızca bir

Çocuklar, kendi dünyanızı renklendirmeye var mısınız?Birbirinden ilginç ve güzel hayvanları hem tanıyın hem istediğiniz renge boyayın.Sonunda ise sizleri çok güzel oyunlar bekliyor.Hadi, bir renk seç!*Tüm görseller elle çizilmiştir.

“Okşan ve Uğur... Anadolu’nun bağrından kopup gelen, bir seksen ve bir seksen beş boylarında gençler, değişik yollar gördükten sonra bin bir güçlükle edindikleri paraları denkleştirip ortaklaşa bu evi almıştı. Zamanında çok alıcıları vardı. Seçkinlerden, siyasilerden çok kişiye emek vermişlerdi. Son yıllarda Eryaman’da, yolda alıcı avına çıkıp ev parasını ve bir de küçük incik boncuk satış yeri alabilecek parayı denk ettiklerinde düzgün yaşama geçmeyi düşündüler…”Birbirinden ilginç karakterleriyle okuyanı ş

“Korkularımız bizi biz olmaktan uzak ediyor, bunu anladım. Ezilenlerin safında, doğruların yanında yer alan, devletin fişlediği bir adamı sevdim. Açtık, yoksulduk iş, ekmek bulmak bizim için güçtü ve hatta yoktu. Geçinmek gibi bir derdimiz vardı. Hakkımızı arayacak gücümüz de yoktu. Bizim davamızı güden bir adamı sevdim ama yitirdim. Bedir ne yapmıştı ülkesini sevmekten başka? İnsanı sevmekten başka?”İnsanları ırklarına göre ayıran bir sistemin içinde, aslında sadece sistemin ayrımcılık yaptığının, halkın,

Yazmak yaşamaktır ve hatta yaşatmaktır bazı hisleri, anları, olanları…Beynimde kötü düşünceleri oluşturacak ağlar doğuştan kurulmamış. Hiç su vermemişim o dikenli düşünce bitkilerine.Şu an geleceğe yollayacağım bu yazıyla ilgili içimde ilk kez bir kaygı var. Acaba bizi nasıl bir pazartesi bekleyecek? Manevî hava durumumuz nasıl olacak? Parçalı bulutlu mu, güneşli mi, fırtına ve sisli mi yoksa berrak bir gökyüzü mü? Nasıl olursa olsun umudun ölmeyeceği, mevsimlerin yok olmayacağı kesin. Güz de olsa yaz gele

Teknolojinin gelişmesi yüzyıllar sürmüştü ancak yok olması bir an sürdü. Sonrası mı? İnsanlık en ilkel duygularına geri döndü: yaşamak için kaç, yemek için avlan, barınmak için sığın. Ancak bu kez yönetemedikleri başka bir düşman daha vardı: Atmosfer. Onu bir düşmana çeviren ise Yanma olayı. Yanma’dan önce uzaya yeni yerleşim yeri bulmak için giden Akıncı-1 uzay gemisinde bulunanlar, geri döndüklerinde o soluk mavi gezegeni bıraktıkları gibi bulacaklarını düşünüyorlardı. Oysaki gemi içinde bile hiçbir şey e

1, 2, 3Meraklı bir yengeç4, 5, 6Yaşadığı yer su altı7, 8, 9Duramaz hiç oyunsuz.Onun adı Bubi. Çevresindeki her canlının bir gizemi var. Balinalar, denizatları, renk renk balıklar…Su altında gezilmesi gereken daha çok yer var. Peki ya karada?

Tanımadığınız bir insan adınızdan sonra soyadınızı söylerse bu, ardından gelecek kötü olayların habercisi demektir. Sonuçta her insanın ardında kalan karanlık bir gölgesi vardır. O gölgelerin neyi sakladığını kim bilebilir?Bu hikâyede yanlışların sayısı o kadar çoktu ki varsa bile doğruyu götürmüş olmasından korkuyordum. Ya bu yanlışlara yeni bir yanlış ekleyecektim ya da öyle bir doğru bulacaktım ki bütün yanlışları yerle bir edecekti. Koyun postuna bürünmüş onca kurda şahit oldum. Sonra anladım ki aslınd

Tutkunun, insanın ruhunu yakarak çıkmazlar açmasına bir kadın ne kadar dayanabilir ki? Gizem Sezgin, suç psikolojisi hakkında yazdığı teziyle gündeme damgasını vurmuş ünlü bir psikologdur. Hayatını işine adamış, yaşamındaki kayıplarını işine odaklanarak unutan bir işkolik. Hayatına giren birçok semptomla kafasını karıştıran hastasına ilgi duymaya başladığı an, hayatında aşkı hissettiği an ile kesişmektedir. Hasta-Doktor arasındaki mahrem ve yasaklanmış duygu yetmezmiş gibi en yakın arkadaşıyla yakınlaşmaya

“İlmek ilmek örülmüş tesadüfler ve mucizeler zincirinin ürünü Azize, dünyaya geliş nedeninin yolunda emin adımlarla ilerliyordu.” Peki, Azize’nin dünyaya gelebilmesi için kaç ayrılık yaşanacak, kaç ruh yaralanacak, kaç beden tarifi imkânsız acılarla yoğrulacaktı? İkinci kitabıyla da hayal gücünün sınırsızlığını ve kaleminin yetkinliğini kanıtlayan yazar, insan manzaralarını geniş bir yelpazeyle okurlarına sunuyor.Yazar bir kadının yaşayabileceği en büyük acıyı, toplumun önyargılarını, yanlış bedene hapsolm

"Süper kahramanlarla abartılmış, gerçek değerlerden uzak çocuk kitaplarının yerine, aile, toplum ve çevre değerlerine sahip çıkan eserlere yer açmanın vakti geldi. Yaşanabilir bir dünya için çocuklarımıza rehber olacak ebeveynlere, çocuklarına yaklaşımlarında örnek olacak bir kitap. Çocuklar içinse öğretici bir öykü kitabı."Kemal Albayrak Eğitimci – Yazar

“İçeriye giren Dansöz kesilmeyen alkış, tezahürat nedeniyle ikinci kez girdi coşku tavana vurmuştu. Ortadoğu müziği eşliğinde dans etti. Çölün sıcaklığını yaşattı, bedevilerin çadırlarına girdi. Alaaddin’in sihirli lambasından süzülerek çadır duvarlarına gölgeler oluşturdu masal ve düşler, imgeler ülkesine kaçmak için Arap atlarına bindi, ardında atlılar. Yüreğinde güvercin çırpınışlarını, bedevilerin savaş çığlıklarını ve atlarının nal seslerini duyurdu.”“Nevin, kadının terli omuzlarından tutup sarstı, “