Osmanlı’nın son dönemi ile Mütareke yıllarını kapsayan ve yazarı bilinmeyen bu tefrika, Akşam gazetesinde 26 Haziran 1922-27 Temmuz 1922 tarihleri arasında “İstanbul’da Esrarengiz Hayat, Kumar, Kumarbazlar ve Kumarhaneler Hatıratı” başlığıyla yayımlanmıştır. Günümüz Türkçesiyle ilk kez yayımlanan “bu hatıratın konusu eski ve yeni İstanbul kumarhaneleri ile kumarbazları, bilinen kumar vaka ve hikâyeleri ve kumarlardır”. Kitapta, kumar hikâyelerinin iki kahramanının, Baha Tevfik’in “anarşist” olarak tanımladı

Rumi 1339- 40 (milâdi 1923- 24) yıllarında İstanbul’da yayınlanan Bin Bir Bûse: En Şen, En Şuh Hikâyeler başlıklı erotik derginin kim(ler) tarafından yayınlandığı kesin olarak bilinmemektedir, ama ünlü romancı ve hikâyeci Mehmed Rauf’un marifetiyle çıktığı genellikle kabul edilir. Bu kitapta derginin çıkmış bütün sayıları toplanmıştır. Dergide yer alan hikâyelerin büyük çoğunluğu, buram buram 1920’lerin İstanbul’u kokan, gerek konuları, gerekse arka planları açısından "yerel" çeşnili eserlerdir. Sözge

Minik bir adımın yaşamımızı tümüyle değiştirebileceği aklımıza gelir mi? Yaşamın öngörülemezliğinde, İÇ’e, kendimize doğru atacağımız bir adımın bize içsel özgürlük, öz güven ve zorlu zamanlarda gerekli olan cesareti sağlayacağına inanır mıyız? Hep dışa doğru koşmanın, zorlu yaşam duraklarından kaçmaya çalışmanın aslında işe yaramadığını hepimiz defalarca deneyimlemedik mi? Kaçmaya çalışırken hep kendi içimize düştüğümüzü fark ettik mi peki? Ve aslında kaçmanın mümkün olmadığını idrak ettik mi? Dah

Biraz Sessiz Olur Musunuz? kendi sesini duymaya çalışan bir kadının, White’ın hikâyesi. Zihnine üşüşen fısıltılar dindiğinde kendisini daha iyi duyabilecek White. Belki “fısıltılar” sustuğunda her şeyi en başından yeniden anlatacak. Blue ile birlikte… Aykırı bir kadın White, açık açık konuşan, çekinmeden sözünü söyleyen, kendi aklıyla düşünen, sorgulayan, eleştiren. Kedisine karşı da oldukça acımasız. Bu yönüyle adeta okurun aradığı “kendisi” oluveriyor. Alaycı, yer yer ironik üslubuyla okuru kendi hikâyes

“Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleketim ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.” (24 Mayıs 1918) Bu kitapta, Atatürk'ün özgürlük, bağımsızlık, millî hâkimiyet, millet, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, din, laiklik, devletçilik, cumhuriyetçilik, eğitim, gençlik, iktisat, kadın, sa

Her birey kendisinden önceki nesillerin genetik kodları, deneyimleri üzerinden şekillenir ve kendisindensonra gelecek kuşakları da belirler. Toplumsal bir varlık olarak birey, kendi yaşamı içinde diğer insanlarlaetkileşimi, toplumsal rol ve kurallara uyumu, yaş kuşağıyla birlikte içinden geçtiği dönemle önemli birişleve sahiptir. Kişi, toplum içinde biriciktir, “kayıp” ya da “tanımsız” değildir. Çünkü kişi olarak her bireydavranışlarıyla geçmişe meydan okuyarak yeni olanı, en modern olanı hazırlar geleceğe.

İstanbul… Derin izler bırakan, meftunu olunan bir şehir. Şehir kelimesi yetersiz, kendi başına bir diyar, bir tarih, bir sevda… Bazen altı şiir üstü ney, bazen altı otuz vapuru çayla simit, bazen altlı üstlü yaşanan, bol koşuşturmalı, telaşlı bir şehir… Altı üstü İstanbul. Martılarıyla, erguvanlarıyla, “yedi tepe”si, “altın” toprağıyla, minaresiyle, çanıyla, sinogoguyla, barışıyla savaşıyla… İstanbul’un kendisi bir sevda, “kelimelerin kifayetsiz” kaldığı bir güzellik… Pera ya da Beyoğlu derler, bu güzelim İ