Emperyalizm, Orta Doğu coğrafyasına demokrasi getireceğini vadederek birçok ülkede operasyon yaptı. Buna “bahar” dedi. Bizim ülkemiz üzerinde de bazı planları vardı elbet ama bizdeki demokratik cumhuriyetin temelleri sağlam olduğu için daha kapsamlı bir organizasyon gerekiyordu. Bunun için Kemalist Devrimlere düşman olan İslamcıları kullandı. 1980 öncesi topraklarımıza serptiği tarikat ve cemaat tohumları, darbeden sonra filizlendi ve fidana dönüştü. O fidanlardan en hızlı büyüyeni badem ağacıydı. Onu besle

Anadolu kadınının yirmi birinci yüzyılda bile süren ezilmişliğine, bitmez tükenmez bir baskıyla değersizleştirilmesine, on beşindeki bir çocuğun dizlerine inen saçlarının siyahı kadar kara yazgısı üzerinden bir bakış “Gecenin Ayazı”. Yolun, elektriğin, suyun olmadığı Ardahan’ın bir köyünden su ülkesi Hollanda’ya uzanan bir “çocuk gelin” dramı. Gurbetçilerin geleneksel yapı ile modern yaşam arasındaki ikilemini, “hayatını kurtarmak” için gittiği ülkelerdeki ekonomik sıkışmışlığını arka fona alan bu kitapta

Hayatımız boyunca farkında olarak ya da olmayarak, istemediğimiz pek çok durumla karşı karşıya kalırız. Bazen ne yaparsak yapalım, kaçtıkça daha çok içine çekildiğimiz girdaplar olur. Her ne kadar tüm yolların kapalı olduğunu düşünsek de aslında şartlar her ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmanın muhakkak bir yolu vardır. Önümüze sunulan fırsatlar ve karşımıza çıkan insanlar, çıkmak istediğimiz çaresizlik girdabından kurtulabilmek için birer kaçış bileti olabilir. Eğer yeterince düşünmeden

“Bazen başkalarına o kadar çok saygımız olur ki kendimize saygımız kalmaz.” Peki siz, en çok kimlere saygı gösterdiniz? Başarılı insanlara mı? Zengin insanlara mı? Yoksa gerçekleştiremeyeceğinizi düşündüğünüz hayallerinizi bizzat yaşayan insanlara mı? Sizce de artık sıra size gelmedi mi? Uzaktan bakıp imrendiğiniz hayatlara ulaşmak için istikrarlı olmanızın ve başarı basamaklarını tırmanmanızın tam zamanı! Elinizde tuttuğunuz bu kitap size zaman zaman dersler çıkaracağınız hikâyeler anlatacak, benliğinizi

Bugüne kadar başımdan geçen acı tatlı olayları, hep belleğimde tuttum. Çektiğim acıları, sıkıntıları, haksızlıkları unutmamak için 1952 yılından itibaren yazmaya başladım. Yaşadıklarımı beni dinleyecek kimsem olmadığı için hiç unutmamak üzere yazmaya devam ettim... Başaramadıklarımın sıkıntısını duyuyor, ama bir yandan da bir gün gelip başaracağıma inanıyordum. Bu yüzden yaşadıklarımı, öğrendiklerimi not ettim. Başımdan geçenler, merak edilip sorulduğunda, başkalarına anlatmaktan, hele de takdir görmekten b

ANILAR REGGAE Bahçelerde evler evler bahçeler içinde. Bahçelerde Frenk elmaları, çiçekler, çocukluğum toz toprak içinde. Toprağın altında ölü kuşlar anılar reggae hafiften serin bir hayat, erken üşümeler içinde.

Datça’dan otobüsle feribota gidiyoruz. 1 saatlik yolumuz var mevzu açıldı, ben Hindistan, Tibet, Nepal seyahat anılarımı gençliğimdeki insanların yaşantılarını anlatmaya başladım. Otobüsün içinde herkes konuştuğu için çok gürültü vardı. Ses birden bıçak gibi kesildi, çıt yoktu, herkes beni dinliyordu. 1 saatin sonunda feribota geldik. Asırlar sonra bu anlattıklarımı insanların çok ilginç bulacaklarını bilmek isteyeceklerini söylediler. Kitap halinde yazmam için çok ısrar ettiler onlara verdiğim s

“Oysa ne kadar da yakışırdı gül dudaklarına gülmek, ne zamandır ağız dolusu güldüğü de yoktu zaten. Baharın ortasında çiçeğe durmuşken ayaza yakalanan bir çiçek bahçesi gibiydi kaderi. Bir anda soldu tomurcukları. Yok oldu umutları. Gözleri açık gidecekti belli ki, bir yanlış seçim koca bir hayatın katili olmuştu. Az sonra son bulacak olan hayatından değiştirebileceği tek bir an olsaydı keşke, hiç şüphesiz ona rast geldiği anı değiştirirdi.” Sevilen bir öğrenci olan ve liseyi başarı ile bitiren Hüma’nın üni

Melih Bilen’in özenle seçilen şiirlerinden oluşan “Koleksiyon” sizi her zaman daha fazlasını keşfetmeye çağırıyor. Şiirlerdeki sadelik her okumada yerini yoğunluğa bırakırken titizlikle işlenmiş dizelerin etkileyiciliğine şahit oluyorsunuz. Şair, sözcükleri tam kararında kullanarak okuyucuya da büyük bir alan tanıyor. Tekrar tekrar okuma isteği uyandıran şiirler hafızalarda hızla yer ederken, yeni duygu ve düşüncelere de yön veriyor.

Yasemin Sağlam’ın kendi hayat hikayesinden yola çıkarak kaleme aldığı “Kahverengi Ela” romanının başkahramanı Ela vasıtasıyla, hayatımızın başımıza gelen şeylerden çok, onlara verdiğimiz tepkiler ve yüklediğimiz manalarla şekillendiğini soyut olarak kavramanın ötesine geçiyoruz. Yazar, Ela’nın çocukluğuna uzanan hayat hikayesiyle bizi, başkahramanın derinliklerine doğru hüzünlü, heyecanlı, keyifli ve romantik bir yolculuğa çıkarıyor. Şimdide yaşananlar, geçmiş olaylara sıçrayışlarla sağlam bir zemine oturtu

Dıştan bakıp ta Ne gamsızdır, diye Kimse itham edilemez; Zira içte ne var ne yok Kimse bilemez. Sırıtmadır bu bizimkisi Buna gülme denilemez. Biz de bilirdik elbette Şöyle ağız dolusu gülmeyi. Hadi gel de gül! Bunca üzecek şey varken Kalkıp ta gülünemez. * * * Önemi de yok kimdir nereli? Yaşadığı şehir, kaldığı köyü; Cahil bilmez, yanlış bilendir Bir de, inançsız oldumu eğer Gel de seyreyle gümbürtüyü.

Alime Serin’in kaleme aldığı Mucize Beklerken; sizi daha ilk satırından itibaren samimi, sade, sıcak ve akıcı üslubuyla içine çeken bir hikâye… Bu dokunaklı ve ibretlik öykü; bir solukta okunmakla birlikte, insanın ruhuna usulca işleyip orayı kendine daimî bir mesken ediniyor ve okuyucusunda kalıcı bir duygu bırakıyor. Mucize Beklerken, huzurevinde gerçekten huzuru arayanların hikâyesi… Aileleri tarafından yalnızlığa terk edilmiş, en yakınlarının hatta öz çocuklarının bile fiziksel ve ruhsal hâllerine duyar