Yenilenmek kolektif bilincimizin en sık su yüzüne çıkardığı temalardan birisidir. Birbirinden farklı bakış açılarını bu kitapta birleştiren yazarlar sizleri umut dolu bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. Zuhal Gürçimen Hayat her anında bir çiçek açar. Bazıları göz alıcı renkleriyle baharı müjdelerken bazıları sessiz sedasız açar ve yüreğimize umut saçar. Çiçek Açan Öyküler 46 farklı yazarın kaleminden çıkan her biri bir çiçek gibi farklı ve özgün öyküleri bir araya getiriyor. Bu kitap sadece bir öykü derleme

"Büyük hesapların küçük insanlarıyla dolu bir kentte hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ben ise ne büyük bir insandım ne de bir hesabın matematiğini çözebiliyordum. Bana öğretilmedi ama günün birinde öğrenmek zorunda bırakıldım. Özellikle bir işlemde çok başarılıyım artık. Büyük hesapları binbir parçaya bölüp sahiplerine geri veriyorum. Şu anda ise bu kentin matematik dehasıyım." Afrodit olma yolunda kaybedilenler kazanılanlar ve henüz yaşanmamışlıkların hikâyesi; Beyoğlu'nda Bir Afrodit

"Ben bu kadar istenemeyecek biri miyim?" diye soran "Sevmenin sonunun hep bir acı hep bir kayıp olduğunu" düşünen cevaplarını veremediği soruları başkalarında arayanların romanı. "Sığındıklarınızdan çıktıkça belki canınız biraz acıyacak ama korktuğunuzdan daha büyük bir acı olmadığını deneyimledikçe daha da hissedeceksiniz."

Tutucu çevrelerinin ürettiği sistemin dayattıklarını sorgulayan iki karakter: Bahar ve Okan. Bahar kitapların atmosferinde kaybolurken Okan siyaset ve tarikat arasında sıkışır kalır. Yolları bir kitapçıda kesiştiğinde karmaşık bir ilişkinin de ilk adımı atılmış olur. Bir yandan kendi açmazlarında devinirlerken öte yandan diğerinin karmaşasında yer edinmeye çalışırlar. Bu süreçte de diğeri aracılığıyla kendilerinden bile sakladıkları ortaya çıkar. Dar Zamanlar aydınlanma sürecindeki bireyin belleğinin acımas

Ferda: "Siyah ile beyaz arasından çocukluğunu beyaz ile geçirmiş gençliği griye dönmüş ve yetişkinliğini siyaha çevirmiş milyonlarca insandan biriyim. Derine inmeye başladığımızdaysa fazlasıyla karmaşık... Çünkü artık ben de bilmiyorum kim olduğumu. Birini sevdiğimden beri... Hem de çok... Ama "Büyü artık!" dedim kendime. Demek zorundaydım. Reddedilmemle bir bana kalan enkazın altında yitip gitmemek için..." Vurgun: "Kendimi kimseye anlatamadığım bir çocukluk dönemi geçirdim... Tebessümüm dik duruşum ve ken

O da öyle yaptı Gedikpaşa'da ev tuttu. Evden çıkar yokuş yukarı Çemberlitaş'a yürür oradan kendini vilayete doğru bırakır yazıhaneye varırdı. Evlenip çoluk çocuğa karışınca hanımı mırın kırın etti şehrin öteki kıyısına taşındılar. Vapur yolculuğunu saymazsa hâlâ yürüyerek işine gelip gidiyor. Münire Hanımla birbirlerinin hatırını hiç kırmadılar deniz kıyısından da çok uzaklaşmadılar

Hayatımızda oluşan sürpriz sorunlar bazen sürpriz sonlarla bitebiliyor. Kurguladığım yirmi ayrı öyküde farklı karakterler farklı çevrelerde farklı hayatlar ve sürpriz sonlar yaşadılar. Büyük heyecan duyarak yazdığım kahramanlarımın yaşamlarından kesitleri keyif alarak okumanız dileğiyle... Talar Nalcı

Yaşam Bir Söylem: Hilmi Yavuz-88. Doğum Günü Anısına Hilmi Yavuz'a Armağan Türk edebiyatının yaşayan en önemli isimlerinden biri olan Hilmi Yavuz'un değerini ortaya koymak için hazırlandı. Şiirleri anlatıları düz yazıları ve mülakatları üzerine öğrencileri dostları ve muhipleri tarafından kaleme alınan ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış yazıların toplandığı armağan kitap ünlü şairin edebiyatçı kimliğini yaşamına dair bir söylem olarak ortaya koymaya çalışıyor. Bu kitabın hazırlanması için Türkiye'nin f

Yazı bir oyundur. Oyun ciddiyet gerektirir. Doğrudan algılanamayan birçok olay oyunun içinde anlaşılır. Bu gönüllü bir eylemdir. Küçümsenmemesi gerekir. Oyunun içinde suskunlaştırılan lakap takılan itilip kakılan surat asılan bedenine zarar verilen ruhu örselenen ekonomik olarak bile istismar edilen kadınlar var. Dikkat et! Oyun aynalı bir odada oynanıyor. Birden fazla kendin oluyorsun. Hangisi olduğunu bilemiyorsun. Ara ara kendi gözlerinin içine bakmayı unutma. Yere bakma asla. Hep yüzüne. Yüzüne bakmazsa

"Yaşayan her şey gibi çini de sahibiyle yaşlanır onu alıp asanla hayatına koyanla..."İç sızlatan gerçekleri çini üretimi üzerinden etkileyici bir metafor yığınıyla aktarıyor eser. Maria Callas'tan Tennure Hanım'a İnci Küpeli Kız'dan Marangoz Huysuz Hilmi'ye Akide Yenge'den Tanju Okan'a İzmir kızı Gülfer'den Şadilâl'e kadar her renkten insanı anlatıma dahil ediyor. Üstelik Que Sera'dan Hekimoğlu'na uzanan şarkılar türküler eşliğinde Paris'ten Zonguldak'a Beyazıt Sahaflar Çarşısı'dan Narlıdere'ye kadar uzanan

Güzel bir hikâye vadetmiyorum size. Ayrıca göreceli bir kavram olmasından mütevellit güzel nedir neye denir onu da bilmiyorum. İçimde yarım kalan heveslerin sevdaların dokunuşların hatta dokunamayışların yası var. Neye özensem hepsi içimde kırık dökük anlamsız bir şekilde yarım yamalak. Kırk beş yıllık ömrümde içerime ata ata biriktirdim sarf edemediğim kelimelerimi. Yüreğim dilimin ucuna düşemeyen saklı cümlelerimin uçsuz bucaksız mezarlığı...Mezarlık Koleksiyoncusu; keşkelerin yarım kalmışlıkların umutlar

Eski Yunan mitolojisinde Hypnos'un ve Nyx'un oğlu Morfeus düş tanrısı olarak isimlendirilmiş. Uykudaki insanları haşhaş çiçeğiyle okşayarak rüya görmelerini sağlarmış. Uçma ve aynı anda her yerde olabilme olanağı sağlayan kanatlarını hızla fakat sessizce çırpar rüyalara girermiş. Kadim zamanlardan beri rüyalar ve hikayeler iç içe geçmiştir. Bu kitapta okuyacağınız kurgularda bu hikayelerden birkaçı ile karşılaşacaksınız. Kurgusal metin yazan her kalemin bilinçaltının yansımaları mesajları gerçekleri düşleri

Onlar bizden birileriydi. Hani her gün baktığımız ama görmediğimiz o insanlardan. Tesadüfen bir sokakta adres sorduklarında; haklarında hiçbir şey bilmeden belki kıyafetine belki boyuna bosuna bakarak kolayca tanım yaptığımız insanlardan birileri. Yaşadığını sadece onlardan beklenenleri yerine getirdikleri sürece bildiğimiz onun dışında hiçbir derdini sevincini bilmediğimiz; gerçekten yaşamdan ne anladığını sormadığımız kıyıda kalmış karakterlerdi. Ne içindi tarihin en kanlı savaşları? Helen uğruna mı dökül

En güzel hikâyeleri yaşayanlardır kadınlar. Tecrübelerinden kalan tatlar farklıdır ama her biri unutulmayacak kadar baskın ve güçlüdür. Kimi zaman geri planda kaldıklarını düşünsek bile aslında hep başroldedirler. Rengarenk birbirine benzemeyen sonsuz bir çeşitlilik içinde... Yaşamın her anının tadını bildikleri gibi her anın da idrakindedirler. Bilen öğrenen düşünen yanılan kırılan değişen dönüşen mutlu olan kahramanlar... Esra Keskin Çelik Son: İdrak Film isimli öykü kitabıyla; tanıdığın bildiğin belki de

Dışarıda bırakılmak bir mekân meselesidir. Bir başka mekâna geçmeye zorlanmakla ilgilidir. Bedeninarzuladığı mekânın dışına itilmesidir. Anlamı aradığı yerde bulmaya çalışmasına izin verilmemesidir.Dışarıda kalmak ise bir seçimdir. İçeriden kovulmayı arzulamaktır. Belki de dışarısıdır içerisi olan.60 yazar dışarıda kalmayı kurguyla sorguladı. Başka açılardan baktılar kavrama yazının olanaklarıyla.

Görme engelli genç bir kadın gizemli bir cinayeti çözebilir mi?Doğuştan görme engelli olan İzel adalete inancını yitirdiği günlerde gencecik bir kızın ölümüne tanıklıkeder. O andan sonra ise tek mücadelesi öldürülen genç kızın faillerini bulmak ve cinayeti çözmeyeçalışmak olacaktır.Yazar Simge Akpolat okurları dramatik bir hikâyeye davet ediyor. Toplumun körleşmeye başladığı birdönemde görünenler ile görmezden gelinenleri en net biçimde gözler önüne seriyor. Tüm bunları isemacera ve aşkla örülmüş bir kurguy

Yaşar ve Kubilay iş arkadaşı aynı zamanda eski iki sağlam dosttur. Bohem ve başına buyruk bir yaşam sürmekte olan gençleri içinde bulundukları bu hayat tarzı alkol ve uyuşturucu başta olmak üzere bazı kötü alışkanlıklara sürükler. Hasbelkader başlarına aldıkları bir beladan kurtulmak için kent ormanında açtıkları alelade bir çukurda; eski bir kitabeyle karşılaşırlar. Tarihi eser olduğunu tahmin ederek elden çıkartıp zengin olma hülyalarına dalarlar; ancak buldukları şey bir felaket habercisidir. Bu taş parç

Bozkırın ortasında eskimiş derili dönen koltuğunda üstünde bakkal yeleği; ruhu filozof olan Kadir Bakkal. Bir sonbahar günü köy bakkalının karşısında neneden kalma eski eve aniden yerleşme kararı alan adına Meli denilen sıra dışı bir kız. Bu ikilinin tuhaf ama hoş heyecanlı aynı zamanda gizemli hikayelerini okurken temennimiz Anadolu'nun bağrında kimlerin yaşadığını sizlere anlatabilmek.

Almanca kökenli weltschmerz kelimesi gerçekliğin zihin beklentilerini asla tatmin edemeyeceğine inanan bir kişinin yaşadığı duyguyu tanımlayan bir kavramdır. Yani Dünya Acısı. Bizim Yunus ise bunu şöyle dile getiriyor: Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı. Dünyaya diyememeye gelmiş olan İplikçi Osman'ın ruhuna düşen sızı zamanla bütün vücudunu kaplıyor. İçinde obruklar oluşturuyor. İplikçi Osman bu obruklardan çıkmaya çalıştıkça geçmişiyle karşılaşıyor. İstemsizce yumduğu gözünü bazı bir tepe başında

"Benan Bilek'e önceleri kızmıştım neden bunca yıl yazmamış beklemiş diye ama sonra anladım... Yazdıklarındaki yaşanmışlık ya da hadi adlı adınca söyleyelim bilgelik hem onun hem bizim beklememizi gerektirmişti. Elinizde tuttuğunuz kitapta sözcükler de hayatlar da insanlar da olgunlaşmıştır dikkat ediniz. O yüzden de tam lezzetindedir dahasını istetir. Onun kahramanları kaleminden sayfasından çıkar sizin evinize girer şöyle bir dolanır belki iki çift de laf eder ve sonra hikâyedeki yerine geri döner. Bir bak