Renklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Kimi cıvıl cıvıl, kimi iç karartıcı olsa da, her bir renk, her bir şekil, ilham verir bize. Renkler ve şekiller birer özelliktir. Hangi özellik olursa olsun insana yapıştığı zaman o, özellik olmaktan çıkar, insan olur. Engelliler de farklı, renkli, atladığımız, es geçtiğimiz insanlardır. Malum, Cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değil. Hepimiz zorlu bir imtihandayız. Ama hiçbirimiz toplumun engellilerle, engellilerin de toplumla imtihan halinde olduğunu pek de far

Mesnevinin Kurânsızlaştırıldığı, Mevlananın namazsızlaştırıldığı, Şemsin kimliksizleştirildiği şu garip çağda, İrfan Gürkan Çelebinin sakin ve iddiasız, duru ve içten yazı akışına can kulağı vermek gerek. Vahiyden Kalbe dokundurduğu benim bildiğim ilk kitabıyla tanıdığım İrfan Gürkan Çelebi, kalemine mürekkebi kalbinden çekiyor. Sarhoşluk işte! Senai Demirci Her ıslaklık kıymetli değildir dost! Her yaş gözü kör edecek masumiyete sahip olmaz. Her gönül Birrin biriktiği kuyu olamaz. Dipsiz kuyuların, ha

Medeniyetimiz kimi zaman Vakıf Medeniyeti kimi zaman Hoşgörü Medeniyeti gibi nice güzel vasıfla adlandırıldı. Daha da ulvi sıfatları hak eden medeniyetimize başka bir tanımlama aransa Aşk Medeniyeti de diyebiliriz. Zira bu topraklarda aşk en güzel halleriyle, edeple, zerafetle yaşandı. İnsanımız sadakati ve fedakarlığıyla efsane niteliğinde nice gerçek sevdaya hayat verdi. Ebubekir Kâni Efendi ile Rum kızının sevdasında fedakârlık, Altun Can Hatun ile Tuğrul Beyin sevdasında sadakat, Baki ile Tutinin se

İslamiyeti nasıl yanlış anlatıyoruz? Yanlış temsil ve hareketlerle ona nasıl zarar veriyoruz? Bu yolla dinimize verdiğimiz zarar, din düşmanlarınkinden az olmadığı halde, çoğu zaman bu hsusu nazara bile almıyoruz. Kendi yanlışlıklarımızın zararını hesap etmeden din düşmanlarını suçlama kolaycılığına kaçıyoruz. Oysa evvela biz, İslamiyete layık tavır ve davranışlar içinde miyiz? Söz ve davranışlarımızla İslamiyet adına başkaları üzerinde müspet mi menfi mi intiba bırakıyoruz? Önce bunu hesap etmeliyiz. İhsan

Sen! Mutsuzluk kalesinin en karanlık zindanında müebbete mahkûm olan. Boşuna bekleme, sen sessiz kaldıkça hayatına mutluluğa dair bir ışık zerresi dahi sızdırmayacaklar! Aksine hayatının huzur veren her anını tek tek çekip alacaklar ellerinden. Yaşamın olupbittiye getirilirken bütün suçu da senin üstüne yıkacaklar! Kişisel gelişim diyecekler, NLP diyecekler, senin elinle en sevdiklerinin de hayatını zindana çevirmek için ne gerekiyorsa sana yaptıracaklar. Temiz kalbini egonun çamurlu yollarında Kibrin karan

Diyalog, bir dinin diğerine taviz vermesi veya diğerinden taviz koparması mıdır; yoksa bir tebliğ ve irşad mıdır? Diyalogtan korkanlar kendi kişisel itikadlarına mı; yoksa dinlerinin hakikatine mi güvenmiyorlar? Diyalog son yirmi yıldır ortada olan nevzuhur bir sapma mıdır, yoksa 1400 yıllık bir tecrübe midir? Monolog, diyalog ve redd-i diyalogtan oluşan üç anlayışın hangisi daha insanî, ahlakî ve imanidir? Ciddi bir birikim ve emek ürünü olan Çağımız Hıristiyan-Müslüman Diyalog Önderleri isimli bu e

Tanzimat Fermanı'nın ardından İmparatorluk için sancılı, zor yıllar. Çocuk yaşta tahta çıkan bir padişah ve ona naibelik eden Bezm-i Âlem Valide Sultan! Dünya siyasetine akıl yoran genç, yalnız ama güçlü bir kadın. Osmanlı'yı asra yakıştırmaya gayret eden bir münevver. Hayırlarıyla fakir ve gurebaya uzanan şefkat eli. Ve ilk gazete Ceride-i Havadis'e yazan ruhu yaralı, güzel bir kadın; Yüsra Kaderin kazaya dönüştüğü zamanlar Osmanlı-Rus Harbi'nin endişeleri, ihanetler Beni Türk Yurduna gömün vasiyetiyle La

Doğunun efsaneler diyarı diye anılan istanbul ile Boğaziçi´nin tarihi çok büyüktür. Kendisine şirin belde adı da verilen İstanbul´un bir de semt tarihi vardır ki bu şimdiye kadar toplu olarak yazılmadı, İstanbul´un semtleri Bizans zamanında ne idi? Osman oğullarının eline geçtikten sonra ne oldu? Birçok yerleri yakın zamana dek orman olan şehir nasıl şenlendirildi? Bugünkü adlan nasıl verildi? Beyoğlu´na, Kadıköyü´ne, Kasımpaşa´ya, Cibali´ye bu adları kim verdi?Yüzlerce yıl önce bir şâir şunları yazmıştı: B

Bu kitap, yazarının hayatına malolmuş bir araştırmanın ürünüdür. William Cooper, Amerikalı bir Deniz İstihbarat subayı... Yıllarca elinden geçen çok gizli belge ve bilgilerin ışığında bazı gerçekleri farketmeye başladı. Sermayeyi elinde bulunduran bazı grupların, süper güç Amerika'yı ele geçirmek suretiyle Dünya Hükümeti kurmaya yönelik faaliyette bulunduklarını tespit etti. Ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra, yayınladığı kitaplar, radyo programları ve konferanslarla bilgilerini kamuoyuna açıklamaya başl

?Matrıxdünyası'nın ışıklı ve sanal koridorlarında birbirini kovalarken ?kendini' yitiren?modern insan'; içine düştüğü ?kaybolmuşlukhâli'nifark edemeyecek kadar yoğun bugün! Zîrâ sağa sola ateş ederekpopülaritesini artırma yolundacansiperâne mücadele eden?sosyal medya savaşçıları'nınçalkantılı piyasasına ayak uydurmak, mesaj kutusuna yığılan iletilere yetişmek ve devekuşlarının verdiği o traji-komik fotoğrafları yineleyerek sanal âlemde zirveleri (!) zorlamak durumunda..! Çağın en etkili silahların

Edebiyat tarihimizin büyük simalarından Şemseddin Sâminin 1878lerde Emsâl adıyla kaleme aldığı bu eser, Vecize-Özdeyiş türünün seçkin bir örneği olup, Doğu-Batı filozof ve fikir adamlarının hikmetli sözlerinden oluşuyor. Edebiyatımızda bu esere benzer bir örnek Cenab Şehabettinin Tiryaki Sözler isimli eseri olup, üç yüz vecizeyi içerir. Elinizdeki eser ise hayat tecrübesinden alınmış yaklaşık üç bin vecize ve özlü söz içeriyor. Bazı konulardaki bilgilendirici açıklamalar, esere ayrı bir zenginlik ka

Biz sana daha önce hiç bilmediğin hikâyelerin en güzelini, en güzel anlatışla vahyediyoruz. Hazreti Yusufun hayat hikâyesi Kuranda ahsenül-kasas yani hikâyelerin en güzeli diye nitelenmiştir. Güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakan Yusuf (as)ın hayatı insanı hayretlere düşüren acayip olaylarla doludur. Güzel bir soydan büyük bir peygamberin evladı olarak dünyaya gelmiş, küçük yaşta anasından öksüz kalmış, babası tarafından çok sevilmiş, kardeşlerince kıskanılıp kuyuya atılmış, köle olarak satılmış,

Aslında her şey bir soruyla başlamıştı. Tekrar Süley¬man gibi birisi gelecek miydi dünyaya? Cinler, Zülkarneyn ve Süleymandan sonra yeniden insanın emrinde ola¬caklar mıydı? Merak ediyorlardı, çünkü insan topraktan geliyordu, cinlerse ateşten. Daha ilk insan yaratılmadan yeryüzünün halifesiydi onlar. Ama isyan etmişlerdi bir kere Yaratana. İsyanlarının bedelini topraktan gelenlere yeryüzü hâkimiyetini kaptırarak ödemişlerdi. Görmediklerine inanmayı reddecek kadar kibirliydi yeryüzünün yeni hâkimi insanlar.

Gelişmiş bir iletişim becerim olsun ve sağlıklı iletişim kurayım ve mutlu olayım diyenler... Kendisine verilen dilin bir mucize olduğuna inanan ve onu insanlara karşı doğru, etkili ve yerinde kullanmak isteyenler... Bu kitap, ister erkek ister kadın olsun, hayatın herhangi bir kesiminde, herhangi bir yaşta, bir ailenin üyesi olarak sorumluluklarını bilmek isteyen herkesin el kitabıdır. İletişim, aile ve mutluluk problemlerinin ortaya çıkmasını önlemek isteyen, çıkan problemleri en etkili yöntemlerle çözer

Osman Cemal Kaygılının, 1931 yılında Yeni Gün gazetesinde İstanbulun Köşe Bucağı başlığı altında kaleme aldığı bu gezi yazıları, tam anlamıyla bir kültür hazinesidir. Osman Cemal Kaygılı, İstanbulu semt semt, köşe bucak bilen, bilmekle kalmayıp her bölgedeki yaşam tarzları üzerine engin tecrübeleri olan bir halk yazarıdır. Devrin İstanbulunda yaşayan her din ve ırktan insanların kültürünü yakından tanıyan, onların şivelerini bile kolaylıkla konuşabilen Kaygılı, bu yazılarda henüz betonlaşma ve çarpık kentl

İkinci Meşrutiyet devri Türk hikayesi, Batılı anlamda modern Türk hikayesinin olguın örneklerinin ortaya çıktığı bir evredir. Bunda Ahmed Midhat Efendi'den itibaren görülen Türk halk hikayesiyle Batılı hikayeyi birleştiren bir gözü İstanbul sokaklarını arayan tavrın; Servet-i Fünun hikayesinde olgunlaşan iç dünya ile sosyal çevre arasındaki münasebeti yakalayan tavırla birleşmesinin rolü büyüktür. İkinci Meşrutiyet devri Türk hikayesi, kalabalık içersindeki bireyi ve küçük insanı az da olsa fark edecek, taş

Bu kitapta, Jöntürklerin ilk boy göstermeye balad 1889 ylndan, Abdülhamidi devirdikleri 1908 ihtilaline kadar geçen süreçte yaananlar bütün yönleriyle incelenmektedir. II. Abdülhamidin hükümdarlk yllar, gerek Osmanl ve gerekse Avrupa tarihinin en kritik olaylarnn ve hesaplamalarnn yaand bir süreçtir. Bata Merutiyet olmak üzere modern özgürlükçü fikirleri savunan Jöntürkler, bu özgürlülerin hayata geçirilmesi için II. Abdülhamid ile youn bir mücadeleye girimilerdi. 1908deki Jöntürk ihtilaline kadar geçen d

Burası Oyuncaklar Dünyası...Unutulan, kaybolan hatta kırılan tüm oyuncakların hayata döndüğü, oyunlar oynayarak ve dans ederek sonsuza kadar mutluluk ve neşe içinde yaşadıkları sihirli bir dünya...Dikkatli bakarsanız, belki burada siz de eski oyuncaklarınızdan birisini görebilirsiniz...Oyuncaklar Dünyası'nda bir gelenek vardı:Yüce Peri Kulina, 100 yaşma gelen her oyuncağın bir dileğini gerçekleştirirdi. İşte bugün de sevimli Bez Bebek Nana'nın 100. yaş günü! Oyuncaklar Dünyası'nın bütün sakinleri, Nana'nın

Sovyetler Birliği´nin dağılması ve toparlanma sürecinde yaşananlar, Çeçenistan ve Balkanlar´daki gelişmeler Körfez Savaşındaki diplomatik faaliyetler, Ortadoğu´daki güç alanları, Avrupa ve Abd ile ilişkiler ve soğuk savaş sonrası Rusya´nın bölgesel konumunu korumak amcıyla yürüttüğü diplomasi, Primakov´un zengin politik birikiminden yansıyarak kitabın konularını oluşturuyor.

Mehmet Akif, içinde bulunduğu coğrafyanın ve bir meyvesi olduğu Türk-İslâm tarihinin düşünen bir ferdi olarak, dünyayı ve içinde bulunduğu çağı çok iyi tahlil etmiş, onun eksik ve arızalarını, çürümüş yanlarını teşhis ederek inanç-vicdan-büim eksenli önemli reçeteler sunmuştu. Milletimiz için ölüm kalım savaşı olan Kurtuluş Savaşında herkes bir şeyler yapmanın gayreti içindeydi. Bir gönül insanı olan Mehmet Akif de gönlünün sesini dinlemiş ve Milli Mücadeledeki saflara katılmıştı. Halka ümit ve heyecan aşıl