Atatürk’ün gün gün hayat öyküsü… Hangi tarihte neredeydi? Hangi görevde, hangi cephede ne yapıyordu? Ünlü konuşmalarını hangi gün, nerede yapmıştı? Derslerde ve tarih kitaplarında bölüm bölüm okuduğumuz o destansı yıllar, bu kitapta kronolojik bir sırayla sunuluyor… Tarihin seyrinin değiştiren o gelişmeler, birbiriyle bağlantılı şekilde okunduğunda, bir bütün olarak daha iyi anlaşılıyor ve değeri daha iyi kavranıyor. Okuduğunuz sadece Atatürk’ün hayat öyküsü olmakla kalmıyor; Kurtuluş Savaşı ve

Roger Canosson ve Zıpzıp Dada, engel atlama şampiyonlarıydı. Neredeyse yenilmezlerdi çünkü mükemmel bir ikiliydiler. O yılki uluslararası Saint-Alor-sur-Fleur Yarışması’nda da hedefleri şampiyonluktu ancak yarışma hiç de istedikleri gibi gitmedi. Ne olmuştu? Zıpzıp Dada yeteneklerini mi kaybetmişti? 2020 Hans Christian Andersen Ödüllü çizer Albertine’in çizimlerine bayılacaksınız!

Kırmızı'nın rengi mavi olmasına rağmen etiketinde ''kırmızı'' yazmaktadır. Ailesi, öğretmenleri, arkadaşları hatta tüm araç gereçler onun kırmızı olmasına yardım etmeye çalışırlar ama bu imkânsızdır. Bir gün Kırmızı'nın yeni bir arkadaşı olur; onun yeteneklerini ve gerçekte kim olduğunu keşfetmesini sağlar

Kral Aslan bir gün ormanda gezintiye çıkar ama o da ne?! Uzaktan gördüğü geyiğin boynuzları kendi tacından daha büyüktür! Bunun üzerine Kral Aslan hemen bir kural koyar: Artık kimse ormanda şapkasız, beresiz ya da kasketsiz dolaşmayacaktır. Hayvanlar da bu kurala uymak için ellerinden geleni yaparlar. Peki sonra ne mi olur?Sonra gökten üç şapka düşer...

Birbirlerinden habersiz aynı şeyi dileyen Ezo, Nes, Teo ve Zer, geçmişin bekçisi bilge keçi Rapus ve geleceğin bekçisi meraklı Temora tarafından Zaman Bahçesi’ne çekilirler. Ne olduğunu anlamayan bu dört çocuk akrep ve yelkovanı durdurabilecek mi? Kendi dünyalarına dönebilecek mi? Zaman Bekçileri, yaşadığımız dünyayı çocukların gözünden anlatan, zaman kavramı üzerine sürükleyici bir roman. Fatma Burçak bu kitapla, okuyucularını sıradışı bir yolculuğa çıkarıyor.

Hepevet ile Hephayır geri geldi! Ama o da ne? Bir komşuları var! Komşulara pek alışkın değil bizim karakterlerimiz. Hepevet yine her zaman olumlu düşünürken, Hephayır yine olumsuz düşünmeye devam ediyor Neden? Çünkü komşu yabancı biri. Peki her yabancı kötü müdür? Kimseyi tanımadan onları değerlendirmek doğru mudur? Önyargılarımızı kırmamız gerekmez mi? Hepevet ile Hephayır da bu cevabı keşfetmek üzerine…

Her şeye ‘’evet’’ denir mi? Peki ‘’hayır’’? Ne zaman, ne için, ne şekilde kullanmamız gerekir bu kelimeleri? 2012 Norveç çocuk edebiyatı Brage ödüllü yazar Kari Stai, macera dolu bir öykü ile bize bu soruların yanıtını veriyor. Hepevet ile Hephayır, çocukların yanıtları karşısında güleceği, aynı zamanda da ‘’evet’’ ve ‘’hayır’’ kelimelerinin öneminin kavranacağı harika bir kitap!

Hiçbirimiz ismimizi kendimiz seçmeyiz. Peki onu ne kadar benimseyebiliriz? Unhei, bir Koreli olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne taşındığında kendi adını kullanmak istemez. İngilizce bir ismi olmasının daha iyi olacağını düşünür. Peki o ismi benimseyebilecek midir? Cevabı, Uluslararası Okuryazarlık Derneği ödüllü yazar Sanghook Choi ile bulacağız.

Çocukların ne kadar yaratıcı olduğunu biliriz. Hayal dünyalarını nasıl kullanabildiklerini de. İşte Kate o çocuklardan biri… Ona takılan lakaba ya da söylenen sözlerin hiçbirine aldırmıyor Kate çünkü içinde nasıl bir cevher olduğunu biliyor. Kıvırcık Kate, kendini olduğu gibi sevmek isteyen tüm çocuklar için… Temalar: ÖZ SAYGI, ÖZ SEVGİ, HAYAL GÜCÜ,YARATICILIK Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, hayal kurmak,düş gücünün sınırsızlığı PYP Temaları: Kim Olduğumuz, Kendimizi İfade Etme Yolla

Araştırmalar ve incelemeler devam ediyor, roketler hâlâ uzaya çıkıyor olabilir. Ama 2011 İtalyan Andersen ödüllü yazar Andrea Valente evreni çoktan keşfetti! Kısa öykülerden oluşan Gökler Üstünde Yirmi Bin Fersah, sizi farklı farklı uzaylılarla, astronot bir kurtla, uzay alfabesiyle ve peynirden yapılmış bir ayla tanıştıracak!

Kivibik çok farklı. Midesi de çok farklı çalışıyor: Kivibik korkularla beslenen, onları yediğinde korkuların yok olmasını sağlayan bir canlı. Vira, doğum gününün neden kutlanmadığını çözmeye çalışırken aslında korkuların da yeri geldiğinde önemli olduğunu keşfediyor. En yakın arkadaşı Kivibik de ona destek oluyor. Aa bu arada, aman dikkat edin! Belki bir gün Kivibik sizin de evinize gelebilir!

Vücudumuzda yaşadıklarımızdan kalan hatıralar olabilir; ama bu hatıralar, bu izler bizi çirkinleştirmez, aksine güzelleştirir. Çünkü bu izlerde hepimizin kendine ait bir öyküsü vardır. ‘’Olan oldu, geçmişi değiştiremeyiz. Peki şimdi ne yapacağız?’’İnsanlar her şeye rağmen güzeldir ve onları güzel yapan şey fiziksel özellikleri değil, hikâyeleridir. Hikâyeleri beraber keşfedelim mi?

Bir varmış, bir yokmuş... Hayır, hayır! Yedi kere var artık, yedi öykü var! Hem de 2011 İtalyan Andersen ödüllü yazar Andrea Valente tarafından anlatılıyorlar! Eski zamanlar geride kaldı. Şu masallara bir güncelleme gerek: Kurt artık Kırmızı Başlıklı Kız’la arkadaş olabilmeli, Ezop Tilki’ye üzümü yedirebilmeli, Tarzan bambaşka bir karakter oynayabilmeli, uyuyan prensesler yerine bu sefer prens de uyuyabilmeli… Peki, bunlar mümkün olabilir mi? Masallar nasıl değişebilir ki? Keşfetmek isterseniz Yedi Kere

Sadece aynı şeyleri yiyebilseydik ne kadar sıkıcı olurdu, değil mi? Ya hep aynı kıyafetleri giysek, hep aynı günü yaşasak, tek bir çiçeği koklayabilsek veya hepimiz aynı görünsek? Hiçbir şey bize keyif vermezdi, değil mi? Sadece Sor, bir bahçe üzerinden, farklılıklarımızın dünyamızı ne kadar da renklendirdiğini, birbirine benzemeyen özelliklerimizin bize engel değil, aslında büyük bir katkı olduğunu, farklı hastalık ve şartlara sahip çocuklarla anlatıyor. Bilmemiz gereken şey şu: Kim ya da nerede olurs

Yıl 1921… Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk yılları. Meclisteki çalışmalarını tamamlayan Atatürk, yaveriyle birlikte Çankaya’daki evine dönmektedir. Atlarının üstünde Çankaya yokuşunu tırmanırlarken, bir çocukla karşılaşırlar. Çocuk çok öfkelidir… Çünkü, karıncalar için köprü yapmıştır ama karıncalar onun yaptığı köprünün üstünden geçmemektedir. Atatürk atından inerek çocuğun yanına gelir. Daha sonra birlikte, karıncaların üstünden geçebileceği bir köprüyü nasıl kurabileceklerini düşünmeye başlarlar… Sonra mı

Kitap hakkında: Ayşe Başcı bu öyküde, dünyamızın neden korunması gerektiğini, aslında her yönüyle parçamız olan canlılar üzerinden, akıcı ve anlaşılır bir dil ile anlatıyor. ‘’Ben bir çocuğum… ‘Küçük’ görmeyin beni!’’ sözü ile çocukları sorumluluk almaları için cesaretlendiriyor. Doğa ile Doğa, çocukların çevreyi daha iyi anlamaları ve onun önemini daha iyi kavramaları açısından bir başucu eser niteliğinde. Arka Kapak Yazısı: Küçük Doğa kendini bildi bileli ağaçları, kuşları, çiçekleri, kedil

Gerçek bir Pekin Ördeği, şanssız tesadüfler sonucu, fırtınalı bir havada Çinin doğu kıyısındaki bir gemiden denize düşen 30.000 oyuncak ördekçikle okyanusa sürüklenir. Bu sürükleniş sadece yıllar boyunca sürmekle kalmaz, Endonezya'dan Basra Körfezi'ne, Güney Kutbu'ndan İngiltere'ye uzanan bir yolculuğa dönüşür. Bu yolculuk pek çok tehlike, olağanüstü duygular, korkular, sevgi ve umutla yaşanır. Sonunda... Gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılmış, maceralarla dolu bu roman, dünyamızın maruz kaldığı eko