Derinliklerinde, ellerinin izinde ve kalbinin ritminde duymuş olma ihtimalin olanlar işlenmiştir bu deftere. Basılırsa kitap derler adına, sen aldırma. Al kendini karşına, yarı güler yarı ağlar bir bakışla hayatı nakışla bir bir. Kendisine akış, derler; kendini bulduğun yerde yakala, yakana yapış. O an dinle tüm kulaklarınla içinde ne bağırıyorsa Avaz’ın çıktığı gibi. Bu aşk olabilir, savaştır zihninin içindeki veya toplum dedikleri topunun kellesi de ihtimallerden biridir. İnsan, içine nereye kadar bağırab

Şiirler duyguların en iyi anlatım biçimi değil midir sizce de? Bu kitap sizlere duygularımı en saf şekilde aktaracağım bir eser. Çünkü ben bu kitapta aklımdan geçenleri değil, kalbimden geçenleri anlatacağım sizlere. Bir İnsan İki Kere Ölür, Sevdiği Ölünce, Kendi Ruhunu Teslim Edince Resmini açıp saatlerce bakmak mıdır aşk? Gerçekte bakamadığım gözlerini izlemek midir yoksa? Kaybolmuşçasına dalmak mıdır sevda? Hata mıdır sevgi, mahvolmak mıdır çaresizce? Çaresizliğe batmak mıdır, yoksa kanmak mı? Kanarken k

Şüko; Aynı okullarda okumuş, aynı mahallede büyümüş, çocukluğumuz aynı yerlerde geçmiş olmasına rağmen o kadar geç tanıdım ki kendisini, ona “Şüko” denildiğini bile bilmiyordum, ta ki benden, yazdığı romanı için bazı konularda destek isteyene kadar… Böylesine sıra dışı bir karakter ve bir o kadar da naif, yazdıklarını okudukça da, şaşırtacak bir derinliği olduğunu fark etmek zor olmadı benim için. Her satırında, romanın içine daha da çekildim ve neredeyse bir sonraki bölümü bekler buldum kendimi. Kitabı eli

Toplumumuzun yüzlerce yıllık yaşam tecrübelerinden damıtılıp günümüze kadar gelen atasözlerimiz bugün de hayatımıza ışık tutup bizlere yol gösteriyor. Kültürümüzün enginliklerine küçük bir kulaç attığımız bu kitapta hem bu sözleri hatırlıyor hem de eğleniyoruz. Kendi yaşantımız ve gözlemlerimiz ışığında oluşturacağımız öykülerle de damla olup bu deryaya katılmayı umuyoruz…

Bir varmış, iki yokmuş. Bu kulun günahı çokmuş. Gece gulyabani peşinde Cümlem yüklemin düşünde Develer keman çalarken, Pireler kefen biçerken, Ben mısırın koçanını ipe takmış sallarken, Koçan kaçtı yerinden, Şiir tuttu elimden, Keman çaldı deveyi, Kefen biçti pireyi, Ben yazarım onlar paralar. Ben yazarım onlar paralar. Az yazmışım, çok bezmişim. Deveyi pireyi silmişim Bir ardıma dönüp baktım ki, Bir hiç boyu aşk yazmışım…

Kar kıyamet uzun bir kışın ardından Kardelenler açanda… Nisanda… Ve nihayet son yağmur yağanda Gelmeliydin. Ankara’nın perişan gecelerinde Sisli sabahlarında Konya’nın Urfa’nın yorgun akşamlarında Beklerken; sen gelmeliydin. Saçlarında bahar gülmeliydin Gözlerinde bahar Bak mevsimler de sevdaya döndü yar! Aranılan sen, hep sensin diyar diyar. Geldin ve eş oldun bana! Bu gelincik diyarında Geldin ve hayat verdin bana Gönlümün kardelen zamanlarında…

Olmak yaşamın ötesinde var olmak demek; olmak olmaya çalışmamak demek; olmak bırakmak demek bırakamadıklarını; olmak seni sen kılan ne varsa hiç yokmuş gibi sonsuz bir anda mütevazi bir kabulleniş demek; olmak oldurmaya çalışmadan bütün sonraki hedeflerinden vazgeçmek demek; olmak zihinsel kurgunun dışında ne varsa ona inanmak ve ne ise karşına çıkan şükran duymak demek; olmak sahiplenmeden var olabilmek; kazanmadan kaybedilmek; kazanacakken vazgeçebilmek; olmak tanımlamaya çalışmadan susmak demek; olmak bi

Merhaba Baba; Ben senin hüzünlü yanın pes etmeyen kızın… Bu kitapta sen varsın acılarım var gözyaşım ve yaşanmışlığım var… “Çiçekler nasıl kokar bilmem ama Benim babam toprak kokuyor…”

Bu hikâye Suriye’deki iç savaşta evlerinin üstüne düşen bomba sonrası Muhammed ve ailesinin acı dolu yaşam öyküsüdür. Üç maymunu oynayan dünyaya ibret olması dileğiyle…

Bu iğrenç bir şiir. Bunu kimse görmeden yok etmeliyim, dedi. Onu yok edemeden can verdi. Ardından şiirini buldular. Onu çok beğendiğini sandılar. O gururla arkasından, Yıllarca okudular.

Fransa’da pozitif ebeveynlik yönteminde öncü psikoterapist Isabelle Filliozat tarafından kaleme alınan ve yayımlandığı günden bu yana pek çok ülkede çoksatanlar listelerinde bulunan Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum'un tüm kitapları şimdi 5 kitaplık setiyle karşınızda.

Bir damla hayata bir okyanus dolusu duyguları sığdırabilir insan, tıpkı gözyaşlarında biriktirdiği hayalleri gibi. İçinde şekil aldığımız, mayalandığımız kültür, bizi hayata karşı, yeni tecrübeler kazandırıyor, yeni hayaller, yeni aşklar, yeni perspektifler görmemizi sağlıyor, bu çok sır kokan ve yankılanan kavramlar, bizi hayat merdiveninden nasıl çıkacağımızı bir bir anlatıyor. Her insan gelişmek ister baharda yeni açmış bir papatya gibi. Hayalleri, kuytuda bekleyen rüyalarını gerçekleştirmek için yıldızl

1998’in yağmurlu bir haziran gününde, tam on dört senedir çocuk hasreti çeken bir ailenin ilk ve özlenen çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Bu büyük özlemle “Murat” vermişler adımı. Hatırladığım kadarıyla tabiatın, beşeriyetin ahengini arayan, yaşıtlarından farklı ilgi alanları olan bir çocuktum. İlkokula başladığımda yazmaktan nefret eder, okumayı daha çok tercih ederdim. Sonra büyümeye, hayatın şifrelerini çözmeye başladım. İlk şiirimi ortaokulda yazdım. O günden beri de kimseye açamadığım sırlarımı şiirle k

İlk kanat çırptım ben neyin doğru olduğunu bilmeden, hep korkarak ama ya da severek… Düşeceğim bile bile hep kahkahalar attım. Kimsenin inanmadığı bilmek zor olan değildi önemli olan senin kalbinin inanmasıydı, hatta hayata güvenmekti ben bunu hiçbir şeyim yokken başardım. Deli kadının papatya satırları kitabımı yazdım şimdi yola devam ediyorum çat pat kanat çırparak…

O esnada bir silah sesi duyuldu. Hiç uyarı yapılmadan hiç bir şekilde durdurulmaya çalışılmadan ateş edilmişti sadece. İbrahim birden durdu gözleri donup kalmıştı. Bir eli özgenin elinde sırtına ulaşmaya çalışıyordu. Dizlerinin üstüne çöktü İbrahim. Özge de çöktü yanına İbrahim başını çevirip baktı sevgilisinin gözlerine artık eliyle sırtına ulaşmaya çalışmıyordu. Elini sırtından çekip özgenin yanağına bıraktı. Eli kan içindeydi sırtından giren mermi onun sadece kalbini değil umudunu ve hayallerini de parça

Üniversiteliler ve yabancı üniversiteli arkeologlardan oluşan uzman ekip sonunda büyük izinlerini almayı başarmışlardı. Faselisin o ormanlarla kaplanmış fakat sit alanı olduğu için bir türlü çalışma izni verilmeyen alanına girmişlerdi. Uzun ve oldukça maceralı bir kazı olacağı kesindi. Çünkü henüz kazıya başladıkları ikinci ay ağaçların ardında toprağın hemen üstünde buldukları büyük Athena heykeline ait olduğunu düşündükleri büst bu güne kadar bulunan ve iyi saklanan ilk büsttü. Tüm ayrıntıları fark edilir

Bir ah çekiyorum, yüreğimden kopuyor, yer küreyi sarsıyor ve kıyametin başlangıcı oluyor bu ah. Oysa ufaldıkça ufalıyor ve bir başka kulakta fısıltıya dönüşüyor hikâyem. Bu kıyamet yalnızca benim, ben ölüyorum ve o zaman dünya yok oluyor. Benim renklerim soluyorsa o zaman dünya da soluyor. Ben bir savaşçı, bir tanrıça, bir kadim… ben hiç kimseyim. Ayaklarım iz bırakıyor dünyada, ben de varım diyorum böylelikle fakat benim adımım nedir ki? Koca evrende küçücük ve yalnızım, hikâyem yok olacak, ayak izlerim si

Ah! Keşke o güne gidip olacakları engelleseydim. Keşke içimde uzun yıllardır beni yiyip bitiren o karanlığı orada serbest bırakmasaydım. Bir kez bıraktım ve bundan sonra onu durduramam. Yasaklı meyvenin lezzetli tadına bir kez baktı mı kimse duramaz ve ben de duramam. Artık geri dönüşü olmayan bir yoldayım. Işığı takip edecek ve bu evrenlerin Tanrı’nın ışığıyla karanlığa gömülüşünü izleyeceğim. Na ile An gece ve gündüz, aydınlık ve karanlık hatta kimilerine göre iyilik kötülük gibi görülen bir çift ikiz ka

Karanlık; o kadar siyah ki, içine hapsoldukça daha derinine işliyor. Acıyı göreceksin, Acıyı hissedeceksin. Ve yeri gelecek, Acıdan besleneceksin. Ama her zaman bir çıkış yolu vardır. Kurtulmak için, ışık huzmelerinin en ufak noktasına dahi ihtiyacın olacak. Artık kaybedecek bir şeyi yoktu. Ama kazanabileceği çok şey vardı. Ve hayat, bütün karanlığına rağmen ona verebileceği en güzel hediyeyi vermişti. Son Savaş Serisi’nin birinci kitabı ile yorulmaya hazır olun. Olanlar, uzun süre hafızanızdan silinmeyecek

Kaygusuz Abdal'a göre bu dervişlerin, abdalların ağzından çıkan sözler, Kuran'ın ayetleri gibi mayalanmış, değerli sözlerdir. Hakk haberi dinleyen, her şeyi Hakk bilen, Hakk'ın sırlarını çözmeye çalışan bu insanlarda çelişki, tereddüt vs. olmazdı. Bu insanları anlamayanlara Kaygusuz Abdal, cahil-i nadan diyor. Dolayısıyla insanlarda çürüme, bozulma olduğunda, bencillik, toplumu sarıp sarmaladığında, kin, kibir, hasetlik ve musibetler ortaya çıktığında tüm bu illetlerin reçetelerini de bu divaneler yazabili