Bilgelik Okulu'nun taş binası, çağlar önce Kaf Dağı'nın doruklarına inşa edilmişti ve görkemli bir şatoyu andırıyordu. Ejderhaların, devlerin, tek boynuzlu atların, masallara konu olan türlü büyülü yaratığın yaşadığı bu dağın tepesinde uçuşan atmacaların, okulun sırlarını koruduğuna inanılırdı. Binlerce yıldır burada öğretmenlik yapan Bilge Bilgeus'un kaç yaşında olduğu da bu sırlardan biriydi. Bilgelik Okulu'nun bütün öğrencileri çok meraklıydı. Dünyayı keşfetmeyi, akıllarını kurcalayan tüm soruların yanı

Ponçik Ayı, uzun kış uykusundan uyanmıştı sonunda. Ama bütün kış uyuduğundan her yeri tutulmuştu. Düşündü, taşındı... Belki de biraz spor yapmak ona iyi gelirdi. İyi de Ponçik daha önce hiç spor yapmamıştı ki! Ormanın en sportmeni Çıtırdak Tavşan'ın da yardımıyla, kendisine uygun sporu bulma zamanıydı şimdi. Yüzme mi, tenis mi? Buz pateni mi, jimnastik mi yoksa halter mi? Bizim Ponçik'e en uygun spor hangisiydi?

Su, Datça'da yaşıyordu. Her gün okula gidiyor, dönüşte de ayçiçeği tarlasına gidip manzarayı izliyor, huzur buluyordu. Arkadaşları Deniz ve Tuna'yla sahilde bisiklete biniyorlar, Uyanık Bahçe adını verdikleri fidanlıkta zaman geçiriyorlardı. Su, her zamanki gibi başlayan sakin bir günün, hayatını tamamen değiştireceğinden habersizdi. Gökkuşağı Dondurmacısı'nın sahibi Gök'ün anlattığı yedi hikâye ve beklenmedik bir dost, onun dünyaya, hatta evrene bakışını yenileyecekti.

Kral, işini çok seven bir bekçi köpeği. Çünkü hayatındaki en değerli şeyi, yani ailesini koruyor. Sadece küçük bir sorun var: Kral çok fazla şeyden korkuyor, korkunca da havlamaya başlıyor! Üstelik ailesi dışında kimse Kralı'ı anlamıyor. Herkes onun sinirlendiğini sanıyor. Kocaman bekçi köpeğinin onlardan korkabileceğini akıllarına bile getirmiyorlar. Oysa krallar da korkar!

Set İçeriği: Mustafa Kemal Atatürk ve Annesi Mustafa Kemal Atatürk ve Çocuk Mustafa Kemal Atatürk ve Doğa Mustafa Kemal Atatürk ve Hayvan Sevgisi Mustafa Kemal Atatürk ve Kitap Mustafa Kemal Atatürk ve Okul Mustafa Kemal Atatürk ve Sanat Mustafa Kemal Atatürk ve Sofra Mustafa Kemal Atatürk ve Spor Mustafa Kemal Atatürk ve Temizlik

Bir zamanlar bebek olduğuna inanmayan bir çocuğun öyküsü bu. Yalnız kendisinin değil, annesinin, onu her gün okula götüren yaşlı kadının da bir süre önce bebek olduğuna inanmıyor. Bir tomurcuğun, nasıl harika bir beyaz güle dönüştüğünü, sonra yerini yeni bir tomurcuğa bıraktığını görünce inanacak mı dersiniz?

Size şimdi, belki de inanmayacağınız bir hikâye anlatacağım. Ben o zamanlar 17 yaşındaydım ve sık sık ovanın ortasında, meteor düşmüş gibi çukur bir girişi olan yeraltı mağarasına giderdim. Girişinde güvercinler, biraz daha derinde yarasalar uçuşurdu. Yakıcı güneşin altında tarlada çalışmaktan bunaldığım zamanlar serinlemek için bu masalsı yere inerdim. Girdiğim geçit karanlığın içine doğru daralır, bir yeraltı nehrine ulaşırdı. Ben de çarıklarımı çıkarır, paçalarımı sıvar, sarkıtlara bakarak ayaklarımı suy

Ceren ve ikiz kardeşi Eren çok iyi anlaşıyor, her gün oyun oynuyorlar. Ceren'in oyuncak bebeği Mine'yi hayallerinde maceradan maceraya koşturuyorlar. Ama o gün Mine'nin canı hiç oynamak istemiyor. Çünkü dişi çok ağrıyor! Peki şimdi ne olacak? Dişin ağrıdığında kime gitmelisin biliyor musun? Diş doktoruna! Küçük okurlarımızın yakından tanıdığı Koray Avcı Çakman, Meslekleri Öğreniyorum Serisi'nin ikinci kitabında çocuklara diş doktorunun neler yaptığını eğlenceli bir öyküyle anlatılıyor.

Bir gün ormanda çok büyük bir fırtına çıkmış. Bütün hayvanların yuvaları zarar görmüş, ağaçlar devrilmiş, ırmağın üstündeki köprü bile yıkılmış. Ah! Vah! Of! Pof! diye yakınmaya başlamış hayvanlar. Nasıl onaracaklarmış evlerini? Ama endişelenmelerine gerek yokmuş. Çünkü birbirlerine yardım ederek her şeyin üstesinden gelebilirlermiş. Küçük okurlarımızın yakından tanıdığı Koray Avcı Çakman, Değerler Eğitimi Serisi'nin beşinci kitabında yardımlaşma ve işbirliğiniçok eğlenceli bir öyküyle anlatıyor. Mehmet A

Huysuz'un başı bu kez de mevsimlerle dertte! İlkbaharda çiçekler açıyor ve herkes çok sevinçli. Bir de bahar temizliği denen şey var tabii! Huysuz'a göre bunların hepsi korkunç! Sonra yetmezmiş gibi bütün sıcağıyla yaz geliyor. Huysuz sıcaktan nefret ediyor ve koca kürkü onu bunaltıyor ama çokbilmiş insan çocuğu Marie kadar değil! Derken havalar serinliyor ve sonbaharla yapraklar sararıyor. O da ne, Huysuz'un biraz boğazı ağrıyor! Yoksa hasta mı oluyor? Neyse ki Tingeli ve Koyun var... Çok geçmeden kış kapı

Ne kadar uzakta olduğunu ben bilemem Ama senin bildiklerinin dışında bir yerde, Sadece hayallerle ulaşılabilen bir uzaklıkta, Hayal Gezegeni'nde geçiyor anlatacaklarım. Ben gördüm mü? Görmedim. Sordum soruşturdum, bir bilene danıştım. Öğrendim hakkında yazılıp çizilen her şeyi Ve senin için yazdım bu kitaba tüm bildiklerimi. Sertan Çağlar, birlik olmanın önemini, Kalbinizi ejderha ateşi gibi ısıtacak Bir öyküyle anlatıyor.

Jasper ve Ori çok yakın arkadaşlardı, ikisi de şövalyeydi. Ayrıca birbirlerinin kitap okuma eşiydiler, ta ki öğretmenleri Bayan Tosh onları ayırana dek. Artık Jasper'ın okuma eşi Isabel'di. Isabel'in en sevdiği oyun bebekçilikti. Bir de Jasper'ı seviyordu, hem de çok! Daha Jasper neler olduğunu anlamadan kendini Isabel'in evinde, onunla oyun oynarken buldu. Yine bebekçilik oynayacaklarını zanneden Jasper'ı bir sürpriz bekliyordu: Isabel'in trambolini vardı! Aslında Jasper, Isabel'le arkadaş olmak iste

Nasıl? kitabında çocuklar büyük ve küçük sorularına, komik ve ilginç yanıtlar bulacaklar, hem de daha sormayı düsünmediklerine bile! Balonlar nasıl uçar? Papağanlar nasıl konuşur? Suyun üzerinde nasıl kalırım? Bilgiyarlar bu kadar şeyi nasıl biliyor? Dünyada birçok dile çevrilen ve ödül alan Neden? kitabının devamı olan Nasıl?, çocukları merak ettikleri şeyleri sormaya davet ederken her soruyu anlayabilecekleri şekilde yanıtlıyor!

Güneş çoktan batmıştı ve deniz dalga dalga uzanıyordu, çakıltaşlarıyla dolu sahilde. Çakıl yerdeki taşları teker teker alıyor, denize fırlatıyor, bir yandan da yerinde zıplıyordu, tarifsiz bir neşeyle. Meraklı mı meraklı, sevimli mi sevimli Çakıl'ın her macerasında bir duygu gizli. Bu kitapta da heyecanlanmak ile ilgili sıcacık bir öykü var...

Seren, şehirden uzak bir balıkçı kasabasında yaşıyordu. Babası uzun süre denize açılıyor, annesiyse işe gidip geliyordu. Seren de yalnız kaldığı zamanlarda çeşitli elişleriyle kendisini oyalıyordu. Bir gün yaptığı küçük kayığa bir mektup yerleştirip karşı kıyıdaki kasabaya göndermeye karar verdi. Ama Seren'in bazı endişeleri vardı. Bu kayık karşı kıyıya ulaşacak kadar dayanıklı mıydı? Biri kayığı bulsa bile mektubuna yanıt verir miydi?

Balık Böğürtlen, annesi ve babasıyla okyanusta, mercan kayalıklarındaki evlerinde yaşıyordu. Ancak Böğürtlen'in bir sıkıntısı vardı. Her zaman ışık açıkken uyuyor, arkadaşlarının gidip oynadıkları batık geminin içine giremiyordu. Bunun nedeni de karanlıktan korkmasıydı. Tabii ki bunlar, küçük balığımız süper kahraman olmadan önceydi! Şimdi Balık Böğürtlen, Karanlıklar Canavarı'nı nasıl yendiğini size de anlatmak istiyor! Kitap Cadısı Burcu Bahar, sizler için çok eğlenceli bir öykü yazdı. Kitabın sonunda

Barkın Balık bir köpekbalığı olduğunu daha yeni öğrenmişti. Arkadaşı Bedük bir yunustu. Ona karada yaşayan canlılardan söz etmiş, insanları anlatmış; bu arada insanların köpekbalıklarından korktuklarını söylemişti. Yosun salatası yiyen, kendisi gibi tatlı, küçük, sevimli bir balıktan insanların neden korktuklarını anlamayan Barkın, hemen onlarla tanışmak istedi. İçlerinden biriyle arkadaş bile olabilirdi belki.

Tantananın bir an olsun dinmedigi, inanılmaz eglenceli bir hikâye. Uluslararası üne sahip çizer Tony Ross'un olaganüstü çizimleriyle... Tomris Tantana durmadan dert çıkarıp duruyor! Elinde değil, karmakarışık işler hep onu buluyor. Cadılar Bayramı partisi için sabırsızlanan Tomris, okula giderken gerçek bir cadıyla karşılaşıyor, bu da yetmezmiş gibi kasabada başıboş bir hortlak dolaşıyor ve en fenası okulda geçirilmesi gereken koca bir gün var. Bakalım Tomris ve arkadaşları Cadılar Bayramı parti

1997 yılının kasım ayında İtalya'da gün yüzüne çıkan bu metin, Mary Shelley'nin ömrü hayatında yazdığı ilk ve tek çocuk masalıdır. Shelley, Frankenstein'dan iki yıl sonra kaleme aldığı bu öyküyü basması için babasına verir ancak William Godwin isteğini geri çevirir. Kimilerine göre bu reddin sebebi, öykünün fazla biyografik bulunmasıdır. Maurice, Shelley'nin aile hayatındaki trajedilere tutulmuş bir mercek gibidir adeta.