Düşünür olmak. Her günün en az üçte birini tutkular, insanlar ve kitaplar olmadan geçirmiyorsa, insan nasıl düşünür olabilir? Friedrich Nietzsche

Bir 19. yüzyıl filozofu olan Søren Kierkegaard, yalnızca kendi çağında etkili olan geleneklerdeki bunalımın bir irdelemesini yapmakla kalmayıp aynı zamanda çağımızın bunalımlarını, modernizmin getirdiği sorunları da önceden yordamış ve dolayısıyla 20. yüzyılın Batı felsefe geleneğini çok derinden etkilemiş bir düşünürdür. Sıklıkla varoluşçuluğun babası olarak anılan Kierkegaardın fikirleri ve öngörüleri yaşadığı çağın çok ötesine ulaşmıştır.

Bir felsefe disiplini olarak ancak 19. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan tarih felsefesi köklerini binyıllara dayanan tarihten alır. Geçmişte olanların ne anlam ifade ettiğini sorgulamakla başlayıp, insanlığın tüm yaşanmışlığına, yani dünya tarihine kadar uzanan tarih felsefesi, bu yanıyla bir felsefe sistemleri uğraşısı olarak kapsayıcı bir felsefe sistemi kurmayı amaçlar. Diğer yanıyla da tarih biliminin dayandığı ilke ve yöntemleri, tarihsel bilginin niteliğini hatta olabilirliğini çözümleyen bir

Batı felsefe tarihinde irade temel bir sorunsal olarak neden yüz yıl önce veya yüz yıl sonra değil de tam da o dönemde dile geldi? Onu o gün dile gelmeye zorlayan şey bugün ortadan kalkmış mıdır? Eğer kalkmadıysa ve bu, o gün olduğu gibi bugün de evrensel bir şeye dokunuyorsa, dahası yitirdiğimiz şeylerle tekrar ilişki kurmamızın yolunu açıyor ve artık bütünüyle yabancısı olduğumuz bir dünyanın kapılarının aralanmasına hizmet ediyorsa bu defter dürme işinde yine acele ediyoruz demektir. Elinizdeki kitap bug

[...] Eski devlet adamları durmaksızın ahlaktan ve erdemden söz ederlerdi; bizimkiler sadece ticaretten ve paradan söz ediyorlar. [...] İnsanlara bilgi veren bu bilginlerin halkın mutluluğu için çalışmaları onlara yaraşan tek ödül olsun; İşte o zaman erdemin, bilimin ve iktidarın soylu bir rekabet içinde çaba harcayarak, insanların mutluluğu için bir araya gelerek neler yapabileceği görülür. Ama iktidar ve güç bir tarafa, bilgi ve bilgelik diğer tarafta ayrı ayrı kaldıkça bilginler önemli şeyleri pek az düş

Güzelin sınırları, değişmez ölçüleri çağlar boyunca araştırılmıştır, günümüzde de araştırılmaktadır. Oysa güzel her defasında başkalaşarak kendisi için belirlenmiş sınırların üzerinden kayıp gidivermektedir. Güzelin kurallarını araştıran estetikçinin, güzeli yaratmayı deneyen sanatçıya göre daha da güç bir durumda olduğu söylenebilir. Picassonun, Tanrı herhangi bir sanatçı gibidir, zürafayı, köpeği, kediyi yaratmıştır; aslında o henüz belirli bir üsluba sahip değildir ve hâlâ çeşitli üslupları denemektedir

ean-Jacques Rousseau bir özgürlük filozofudur. Bu bağlamda sivil toplumun çelişkilerini sorgulamış ve bu sorgulamayı gerçekleştirirken de insan-yurttaş, doğa-toplum, kır-kent ilişkilerini öne çıkarmıştır. Onun felsefesinde insan doğuştan iyidir ama toplum tarafından asıl doğasından uzaklaştırılmış ve doğal özgürlüğünü yitirmiş bir konumdadır. Rousseaunun ereği, toplumda dolayımsız birliğin yeniden kurulması amacıyla bireylere gerçek bir toplum sözleşmesi sunarak sivil özgürlüğün sağlanmasıdır. 18. yüzyılın

Felsefe nedir? İnsandaki bilme arzusunun felsefeye bir katkısı olmuş mudur? Varlık mı özden önce gelir, öz mü varlıktan? Felsefe metafiziğe karşı mı yoksa metafiziğin yanında mı? Benin evrendeki yeri ne?Prof. Dr. Önay Sözer, Felsefenin ABCsinde bu ve benzeri sorularn yanıtlarını vermekle kalmıyor, aynı zaman-da felsefe denince okuru ürküten anlatımdan uzak, yalın bir dil ve üslup kullanarak felsefeyi üniversite sınırlarının dışına çıkarıyor. Sözer, bir yandan felsefenin abcsini ele alırken bir yandan da oku

Jean-Jacques Rousseau bir özgürlük filozofudur. Bu bağlamda sivil toplumun çelişkilerini sorgulamış ve bu sorgulamayı gerçekleştirirken de "insan-yurttaş, doğa-toplum, kır-kent ilişkilerini" öne çıkarmıştır. Onun felsefesinde insan doğuştan iyidir ama, toplum tarafından asıl doğasından uzaklaştırılmış ve doğal özgürlüğünü yitirmiş bir konumdadır. Rousseau´nun ereği, toplumda dolayımsız birliğin yeniden kurulması amacıyla bireylere gerçek bir toplum sözleşmesi sunarak sivil özgürlüğün sağlanmasıdır. "18. yü

Felsefe, matematik, gökbilim, ahlak, müzik, hekimlik, devlet kuramı, eğitim... Bu saydıklarımızdan her biri, onlardan bir tekine bile sahip olan kişiyi, sahip olduğu bilim ya da disiplin dalına göre düşünür, matematikçi, gökbilimci, ahlak kuramcısı, müzisyen, hekim, devlet ya da politika kuramcısı, eğitmen olarak nitelemeye yeter de artar bile. Peki, ya bu sayılanlardan her biri ayrı ayrı kişilerde değil de Pythagoras´ta olduğu gibi, tek bir insanda toplanıyorsa? Bu kadarla da kalmayıp Pythagoras´ın ay

Jean-Jacques Rousseau bir özgürlük filozofudur. Bu bağlamda sivil toplumun çelişkilerini sorgulamış ve bu sorgulamayı gerçekleştirirken de "insan-yurttaş, doğa-toplum, kır-kent ilişkilerini" öne çıkarmıştır. Onun felsefesinde insan doğuştan iyidir ama, toplum tarafından asıl doğasından uzaklaştırılmış ve doğal özgürlüğünü yitirmiş bir konumdadır. Rousseau´nun ereği, toplumda dolayımsız birliğin yeniden kurulması amacıyla bireylere gerçek bir toplum sözleşmesi sunarak sivil özgürlüğün sağlanmasıdır. "18. yü

1225-1274 yılları arasında yaşamış ünlü Hıristiyan filozof Thomas Aquinas´ın felsefesi önemli ölçüde Aristoteles´in Metafizik´ine dayanır. Ortaçağ Hıristiyan felsefesinin doruk noktasını oluşturan Aquinas, metafizikle teoloji, akılla inanç arasında ayrım yapar. Ona göre inancın ve aklın işlevleri farklıdır; buna rağmen akıl inanca bağlıdır.Varlık ve Öz, Aquinas´ın metafizik üzerine görüşlerini derlediği temel bir eserdir. ´Öz´ ve ´varolan´ sözcükleriyle neyin tanımlandığı, özün değişik nesnelerde nasıl bulu

Erich Fromm, yirminci yüzyılın en parlak ve en etkileyici düşünürlerinden biri. Yeni İnsan-Yeni Bir Toplum ise bu düşünürün Freud ve Marks´la hesaplaştığı, dahası ruhçözümsel bir yaklaşımla insan ve toplum sorunlarına eğildiği en dikkate değer çalışması. Endüstri Çağı´nın toplumsal, ruhçözümsel bir yaklaşımla insan ve toplum sorunlarına eğildiği en dikkate değer çalışması.

Yakın dönem kıta felsefesinin önemli filozoflarından İtalyan düşünür Gianni Vattimo, en önemli kitaplarından birisi olan Şeffaf Toplumda, postmodernlikten, iletişim toplumuna; söylenden sanata, ütopyadan aykırıütopyaya büyü bozumundan, çözülmeye varan farklı ama temelde aynı hat üzerinde kurduğu yazılarıyla özgün yorumlarda bulunuyor. Vattimonun varsayımına göre tarihi ilerlemeci olarak görmek, onu ister istemez tekdoğrultulu olarak saymamızı sağlar. Ancak, tarih varsa böyle bir ilerlemeden söz edilebilir v