Sen burada bekle, ben lazım gelenlere haber verir ve yine gelirim!' dedim. Evden dışarı fırladım. Biraz daha yükselen ayın yarı aydınlattığı sokaklarda bütün kuvvetimle koşuyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar rüzgârın yüzüme savurduğu tozlarla karışarak çamur oluyor ve yanaklarımda donuyordu. Ben, içimde dayanılmaz bir acı ile ve önüme çıkacak bütün insanları yakalarından tutup oraya götürmek arzusuyla, artık uyumaya hazırlanan şehrin ortasına doğru koşuyordum... Türk Edebiyatının Büyük Ustası Sabahattin Ali

Türk Edebiyatının Büyük Ustası Sabahattin Ali'nin, Tercüme Bürosu'nda Alman klasiklerinin editörlüğünü yürütürken çevirdiği ve ilk kez 1943 yılında yayımlanan; Alman Edebiyatının üç önemli öykücüsü: Heinrich von Kleist, Adelbert von Chamisso ve E. T. A. Hoffman'ın birer öyküsünün yer aldığı, Üç Romantik Hikâyeyi okurlarımıza sunmaktan onur duyuyoruz. Bütün bunlar hep bir gölge için... Ve imza bu gölgeyi bana tekrar kazandıracaktı. Bu acayip teklifi ve benim reddedişimi tekrar düşündüm. İçim karmakarışıktı,

Umudun ve özgürlüğün ölümsüz şairi Nâzım Hikmet, bu kez Öner Yağcı'nın bütüncül bakış açısı, derin incelemesi ve yüreğe dokunan üslubuyla okurlarla buluşuyor... Nâzım Hikmet'in yaralı ve ışık dolu yüreğiyle yaktığı ateş söndürülemedi. Zindan karanlıkları, yıllarca süren özlemler, adına bile konulan yasaklar Nâzım Hikmet'i halkının yüreğinden söküp atamadı. O, yıllarca yasaklarla yaşadı ülkesinde. Dünyayı kucaklayan şiirleri, beyinlerden defterlere, defterlerden yüreklere taşındı. İnsanın, sevdanın, güzellik

Işık Kansu, Uğur Mumcu'nun izinden giderek Rabıta'nın Zabıtasında Rabıta'yı yeniden gündeme getiriyor. Rabıta'nın Zabıtası, Rabıta kitabından 26 yıl sonra yayınlanıyor ve ilk kaleme alındığından bu yana olaylar ile kişilerin üzerinde öbeklenen tozları silkeleyerek, şu anda kimin nerede olduğunu, büyük Rabıta planının hangi noktaya varmış bulunduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, kimi girişimlerin ardındaki gerçek nedenleri daha iyi kavrıyorsunuz, 'Rabıta'nın güncellendiği bu yapı sayesinde. 4+4+4'lü eğitim sist

Baba, Yağmur Bitti; ozan, yazar, aydınlanmacı, çocuk hekimi Ceyhun Atuf Kansu'nun 100 doğum yıldönümünde Telgrafhane Yayınları'nca yayımlanan ikinci, yazarın öykü alanında şimdiye değin yayımlanan ilk kitabıdır. Daha çok deneme ve şiirleriyle tanıdığımız Ceyhun Atuf Kansu'nun öyküleri, diğer metinlerinde olduğu gibi; içinde yaşadığımız toprağın insanına, doğasına, varına yoğuna Yürekten bir sesleniş ile çocuklar, köylüler, kentliler, yalnızlıklar, ağaçlar, düşler ve gerçeklikler dile geliyor; yaşanmışlıklar

Katilimi ben de tanımıyorum, tanıyamadım. Geceydi, karanlıktı. Gerçi mehtap da vardı ama yüzünü seçemedim. Biraz da içkiliydim. Ayık olsam ne olacaktı ki? Bir karartı, bir gölge gördüm o kadar. Görsem ne olacaktı ki? Gene de bilmek isterdim. Bir iki saniye için olsa bile. İnsan kendini öldüreni bilmeli, yoksa hayatın ne anlamı olabilir? Ne olduğunu anlamaya zaman bulamadım. İki kör kurşun, hayır iki değil, üç; geldi saplandı bağrıma. Can alıcı yerlerime. Birkaç saniye ölümün soğuk elinin yakama yapıştığını

Saim Tokaçoğlu'nun foto muhabiri olarak başladığı gazetecilik yaşamında, son on beş yılı Can Dündar ile olmak üzere, kırk beş yıl boyunca biriktirdikleri, Türkiye'nin yakın tarihinden birbirinden ilginç ve bugüne kadar ortaya çıkmamış olayları da okurun dikkatine sunuyor... - 1978 yılında polisin Devlet Bahçeli'nin aracında, portakal sandıklarının altına gizlenmiş halde bulduğu makineli tüfekler nereye gidiyordu? - Terzi Fikri'nin Fatsa Nokta Operasyonu'ndan hemen önceki son özgür fotoğrafları nasıl çekil

Yazınımızın büyük ustası Oktay Akbal'ın, 'Atatürkçülük Savaşı' ve 'Atatürk Yaşadı mı?' kitaplarının ardından bir başka önemli eseri, 'Atatürk Bir Gün Gelecek'i okurlarımızla buluşturmaktan onur duyuyoruz... Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Devrimci eylemi' ölümünden sonra durdu, durduruldu. Her şey bitti, ereğe, amaca varıldı sanıldı. Oysa daha yeni başlamıştık atılıma, atılımcı yola yeni çıkmıştık. Kemalist Devrim adı verebileceğimiz bir eylemin, bir düşün akımının ana çizgileri yeni yeni saptanıyordu. Bağımsızl

Öner Yağcı, Mustafa Kemal Atatürk'ün, direnme gücü aldığı isimlerden biri olan, Vatan ve Özgürlük şairimiz Namık Kemal'i, bir bütün halinde; hayatı, düşünceleri ve eserleriyle anlatıyor...

José Martí, Küba'nın ulusal kahramanı ve simgesidir. O, bir siyasetçi, bir devrimci, bir eleştirmen, bir gazeteci, bir düşünür ve bir şairdi. Yazıları ve şiirleriyle ateşlediği ve 1895'te Küba'ya gelerek başlattığı bağımsızlık mücadelesi ülke tarihinde çok önemli bir yer tuttu. José Martí, yaşamını ülkesinin bağımsızlık savaşımına adamıştı. Savaşarak öldü; ardından şiirleriyle birlikte insanlığın büyük örneklerinden birini bıraktı. Savaşçı ve Şair: José Martí adlı bu kitap çok zengin bir yelpazeyi kapsayan

Serkan Fırtına'dan, kentin içinde nefes alamayanlardan, kentin dışına itilmişlere kadar; trajik insan manzaraları... Toplum içinde bir şekilde yalnız kalmış ya da yalnız bırakılmış insan hikâyeleri... Doğal olan ile yapay olanın bitmek bilmeyen karşıtlıkları... Nostaljinin bıraktığı buruk sevinçler ve hüzün sağanağı... Serkan Fırtına'nın söylemleri; yazınsal, özgün, öykü tekniğini bütünüyle kavramış durumda. Deneyimsizlik gitmiş, yaşına yabancı ama yine de çok yakışan bir ustalığın ilk evresinde. Bu biriki

Dize şiirin omurgasıdır, hayatla damar bağı olmayan dize şiir olmaz. Bazen bir dize şiirdir. İşte Güven Baykan, bu şiirin yolcusudur! Nihat Behram sonrasen düşersin aklımayüzümde gülümsemehavada üç beş martı...

Linda ve Ahmet...Farklı dünyalara ait olup, aynı güzel yarınların hayalini kurmuş iki aşık...Aşklarının meyvesi Arunas...Bir ihanet...Kendi hikâyelerine savrulan ve dağılan bir aile...İnsan bir ömürde kaç hikâye yaşayabilir?Aşkın hayatla, nefretin ölümle sınandığı bir dünyada Linda, Ahmet ve Arunas'ın içsesleri, sizi en 'insanca' duygularla yüzleştirecek.Fikret Özkurt, bu kez farklı kültürlerden gelen bir ailenin yaşadıklarının temelinde, insanın psikolojik dehlizlerine bir yolculuğa çıkarıyor okurunu...

İz bırakan iki romanının ardından Tolga Sarıaslan'ın kaleminden anlatımı yoğun, dili yalın; insan hallerine dair güçlü öyküler...Seni tanıdığım için kendimi dünyanın en bahtiyar insanlarından biri, hatta en bahtiyarı addediyorum. Hatırlarsın muhakkak, üstümde hâkî bir parka, elimde birkaç karanfille Güvenpark'ta seni beklediğim o günü. Dinine yandığım dünyada ilk defa bir kızı sevmiş, İskitler'de, Taci Usta'nın tamirhanesinden kazandığım paranın yarısını anama, yarısını da karanfillere ayırmıştım. Yani sana

Umberto Eco; gerçek bir yemek yazarlığı katına ulaştığı Prag Mezarlığı romanında eski bir Latince deyimi hafifçe yerinden oynatır ve der ki: 'Carmina dant panem'; 'Edebiyat ve felsefe karın doyurur.' Latince deyişin söylediği aslında tersidir. Latincede 'Carmina non dant panem' denir, yani 'Edebiyat ve felsefe karın doyurmaz...' Serdar Şahinkaya Hocam bu kitabın son taslağını gönderdiğinde aklıma hemen Eco'nun bu lafı oynatması geldi. Kitabı okudukça lezzetleri kovalamaya başladım. 'Keyifleri göze-gönle gör

Usta edebiyatçı, Atatürkçü yazar Oktay Akbal, gerçek Atatürkçülüğü, Atatürkçülüğün kaynağını, yönünü ve hedeflerini, önce kendisine Atatürkçü diyenlere sonra da bu toprağın kaderini paylaşan tüm yurttaşlarına bir kez daha anımsatıyor. Cumhuriyetle yaşıt; o onurlu kavganın tanığı ve neferi bir yazar olarak... Öyle günler oluyor ki, öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, kişi kendi kendine sormadan edemiyor: Bu ülkede Atatürk diye büyük bir adam gerçekten yaşadı mı? Sanki toplumca bir düş görmüşüz, sonra uyanıve

Usta bir ressam olan Celal Binzet, bu kitabında bir başka yönünü; araştırmacı, gözlemci, hatta sanat tarihçi yönünü ortaya çıkarıyor. Birey olarak sanatçının hangi değer yargılarına sahip bir toplumda yaşadığını bilmek, sorunları anlamamıza yardımcı olacaktır diye yola çıkarak Osmanlı'dan Cumhuriyet'e resim sanatının izlediği süreci ressamlar ve resimler üzerinden anlatıyor. Üstelik durağan, soğuk bir dil ve biçemle değil, arkadaşça söyleşir gibi, zamanın tozlandırdığı belge ve bilgilerin üzerini üfleyere

Bu kitap, Yunus Emre'ye yeni bir bakış denemesi. Günümüzde, ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde, insanlar ve uluslar arasında anlaşmazlıklar-çatışmalar yaşanıyor... İnsanlar, yaşamlarını yitiriyorlar. Oysa Yunus Emre'nin söylediği gibi, insanlar, aralarındaki anlaşmazlıkları Gelin tanış olalım/Sevelim, sevilelim/Dünya kimseye kalmaz dizelerinden yola çıkarak; çözüme kavuşturmayı becerebilselerdi nbe güzel olurdu! Türkçenin en büyük şairi Yunus Emre, okudukça çoğalacak; paylaşıldıkça barışçı özü, ye

İkinci Dünya Savaşı'na çocuk yaşında tanık olmuş, savaşın kahreden gerçekliğiyle yüzleşmiş, Nazi işgalini yaşamış, bombalanan şehirlerde sınırlardan sınırlara özgürlüğe yol aramış, bir Türk'ün gerçek öyküsünü okumaya hazır mısınız? Siren sesi... Alçalıp yükselirken insanın içini tırmalayan o ses... Ardından gelen bomba sesleri, sarsıntı, içine büzüşülmüş dar ve karanlık sığınakta çatlayan kolonlarla birlikte korkusu bile dağlanan bir çocuk... Emekli diplomat-yazar Daver Darende'nin anti-faşist ve bağımsı

Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu... Gencecik yaşlarında onulmaz hastalığa yakalanıp, hayata veda eden Zonguldaklı iki şair. Bugüne kadar onlara dair çok şey duydunuz, onlar için yazılmış kitapları okudunuz, konu edildikleri filmleri izlediniz. Tüm bunlarda çoğu zaman unutulan, bazen es geçilen biri vardı: Kemal Uluser. Çünkü onlar aslında iki değil üç iyi dosttu; Zonguldak caddelerinin 'ayrılmaz üçlüsü'ydüler. Rüştü, Muzaffer ve Kemal... Doğu Karaoğuz, adeta bir belgesel-roman olan çalışmasında hem t