Lübnan asıllı ressam, şair ve filozof Halil Cibran, 1883 yılında Osmanlı İmparatorluğu kontrolündeki Lübnan'ın Bişerri (Bsharri) köyünde, Hıristiyan Maruni mezhebine bağlı bir ailede doğdu. 1895'te annesi ve kardeşleriyle Amerika'ya göç ederek Boston'a yerleşti. Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressamdı. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir. Yaşamının yaklaşık son yi

Kâr, kapitalist toplumda çarkları döndürür. Zeki iş adamı, aldıkları için en düşük meblağı ödeyip, sattığı için en fazlasını elde edendir. Kâr yolundaki ilk adım harcamaları kısmaktır. Üretim masraflarından biri de emekçi maaşlarıdır. Bu yüzden olabildiğince az maaş vermek işverenin çıkarınadır. Aynı şekilde emekçilerinden olabildiğince fazla verim elde etmek de onun çıkarınadır. Üretim araçlarının sahipleri ve onlar için çalışanların çıkarları çatışır. Sermayedarlar için mülkiyet önceliklidir, insanlık dah

BİR RUHİ SU GEÇTi BU TOPRAKLARDAN... Bu topraklar da doğup, yaşaması bizim için şans olan, yurt dışında ismini duyurmuş fakat çoğu yurdum insanının adını dahi bilmediği , değeri teslim edilmemiş bas bariton bir büyük OZAN... Çocukluğunun ve ilerleyen yaşlarda demir parmaklıkların haksızlığını, halkın uğradığı haksızlıkları,acıyı ,üzüntüleri , sevinci, coşkuları, ezilmişliği, isyanı, kahramanlığı....insana dair ne varsa bir çoğunu yaşamış, tanık olmuş ve bundan dolayı bu duyguları özümsemiş biri olarak t

Bir film, bir şarkı, bir yolculuk, bir koku ya da bir fotoğraf karesi... Bir varmış bir yokmuş meselesi... Her geçen gün kendi içine doğru sıkışan yirmi birinci yüzyıl insanının ne konuştuğundan ziyade neleri sustuğunu anlatıyor Kar Kavalı. Kavganın, aşkın, arayışın, değişimin, kaçışın, endişe ve isyanın harf dilinde dökümünü veriyor bizlere.

Kızımın büyüdüğünü görememek çok büyük acıydı benim için. İlk okula gittiği gün, ilk harfi okumaya çalışmasını görmeyi çok isterdim. Okula gitmeyi çok istiyordu. Okula gitmiş ama ben görememiştim. Sürekli düşünüyordum, beni unuttu mu? Beni düşünüp ağlıyor mu? Annemi istiyorum diyor muydu? Yatıp uyuduğunda kalkıp üzerini örten var mıydı? Sevdiği yemekleri söylemiş miydi? Yiyebiliyor muydu? Yemek, her yemeği yemezdi, nazını çekiyorlar mıydı ya da naz yapabiliyor muydu? Nasıl insanların elindeydi? Niye almışla

Bir Türkiye gerçeği: ya çocuksundur ya da gelin... Zeliha'nın hikayesi bize hem çok yakın hem çok uzak,hem çok tanıdık hem çok yabancı...Bütün mutluluklar birbirine benzer fakat her mutsuzluğun kendine has bir hikayesi vardır. der Tolstoy. Zeliha'nın mutsuzluğunda kendinizden birçok parça bulabilecek, yer yer bu parçalara günlük hayatta nasıl gözlerinizi kapattığınıza dair kendinizi sorgulayacağınız hikayesiyle size soğuk duş etkisi yaratacak. Bu uçaklar nereye gider abla? İstanbul'a herhal Mustafa'm. İstan

1200'lü yıllarda yaşamış olan Sadi-i Şirazi, Bağdat'ta uzun yıllar boyunca almış olduğu İslami eğitimi Kur'an ve sünnetle birleştirerek eserlerine aktarmış ve kullandığı üslup ile çağdaşlarını etkisi altına almıştır. Fars edebiyatının önemli isimlerinden biri olan ve eserleri okullarda ders kitabı olarak okutan Sadi-i Şirazi, ülkesinin sınırlarını aşmış, eserleri çeşitli dillere çevrilmiş ve Türk edebiyatında da kendine eşsiz bir yer edinmiştir. Şeyh Sadi-i Şirazi'nin 13. yüzyılda yazdığı, derin bilgi ve

Centilmen hırsız Arséne Lupin, nefesimizi kesecek maceralarıyla bizlerle buluşuyor. Her bir hikayede kimliğini çözmeye çalışacak, yaptıklarını anlamak için zekamızın sınırlarını zorlayacağız. Bazen Paris'in sokaklarında, bazen de görkemli şatolarda Lupin'in peşinden aklımızı başımızdan alacak maceralara atılacağız. Her bir maceranın sonunda onun beceri ve kabiliyetine duyduğumuz hayranlık daha da artacak. Arsène Lupin'in atıldığı serüvenlerde okur olarak bizler de nefes kesen bir yolculuğa çıkmış gibi hisse

Mesafe kısa idi ama yazının olduğu yere güçlükle varabildi. Zaman da ilerlemiş, terlemiş yorulmuştu. Merdiveni bıraktı, biraz dinlenmek, soluklanmak ihtiyacı duydu. Terleri soğurken, Allah vere de hastalanmasam diye içinden geçiriyordu. Ekim ayının serinliği vardı. Köyüne ve uzaklara, Kızılkayalardan şöyle bir baktı. Dağlarda otlar kurumuş ama köy hâlâ yemyeşil görünüyordu. Sonra başını çevirdi, uzaklardan bile okunan şu yazıya, göz ucuyla bir baktı! Bu gençler de kimselerin olmadığı taa buraya ne diye yazm

Tıkandı Baba, sahip olduklarıyla yetinmeyip hep daha iyi olanı arzu eden ve bu uğurda sahip olduklarının uçup gitmesine seyirci kalan biridir. Bir gün, tutarsız istekleri yüzünden; koca top güllesi ve bir kaya arasında kafası sıkışıp kalır. Kazanmak uğruna kaybettiklerinin kıymetini anladığında artık çok geçtir. Tıkandı Baba, 2. Mahmut döneminde yaşanmış önemli olaylarında anlatıldığı sürükleyici bir romandır. Eserde, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığı güne yolculuk yapacak, önemli tarihi olayı kahramanımız il

Annesi, Cevabın, evet ya da hayır olacağı sorular sormuyordu. Sadece hayatın kurtulacak, mutlu olacaksın diyordu. Meryem, geçim derdinden, üç çocuğuna hem anne hem baba olduğundan bahsederken, Emine, tüm bunların tek çözümünün kendisinin yüzünü bile görmediği ve neredeyse kendisinden otuz yaş büyük bir adamla evlenmek olmasına anlam veremedi. Tüm yapraklarını kopardığı yasemin çiçeğinin dalını yere attı. Yasemin kokulu ellerini tekrar birleştirip yine bacaklarının arasına aldı. Göz ucuyla on altı yıldır

Kendisinden sonra gelen çok büyük yazarların hayranlık duyduğu bir yazardır Mark Twain. Eserleri birçoğuna ilham kaynağı olmuş, adeta koskoca bir edebiyatın, Amerikan edebiyatının temellerini şekillendirmiştir. Dolayısıyla da bu büyük yazarın neredeyse her yazdığı cümle birçok farklı dile çevrilmiştir. Bir At Masalı (A Horse's Tale), Twain'in nadiren bilinen eserlerindendir. Twain bu eseriyle, aklın ve sevginin sınırlarını, fiziksel olmayan gücün nelere kadir olabileceğini, hayvanlara olan sevginin onların

Rudyard Kipling (1865-1936) was bom in Bombay, but educated in England at the United Services College, Westward Ho, Bideford. In 1882 he returned to İndia, where he worked for Anglo-Indian newspapers. His literary career began with Departmental Ditties (1886), but subsequently he became chiefly known as a Mriter of short stories. A prolific writer, he achieved fame quickly. Kipling was the poet of the British Empire and itsyeoman, the common soldier, whom he glorified in many of his works, in particular Pla

Serüven tutkusunu eserlerine ustalıkla yansıtmayı başaran Jack London'ın Yol eseri kendi hayatından, gençlik dönemlerinden izler taşımaktadır. Kaçak yollarla trenlere binerek Amerika kıtasını bir uçtan bir uca gezen, karnını dilenerek doyuran İpsizlerin, serüven ve yaşam tutkusuyla dolu hayatına yer veren yazar, anlatılan olayları eşsiz üslubuyla süsler ve okura eşsiz bir metin sunar.

En güçlülerin seçildiği yarışmalar hangi gücü ölçer? Güç, metal ağırlıkları kaldırmak mıdır? Ya da beline bağlandığı iple kamyonları çekmek midir? Hayat denilen ve çoğu zaman zorluklarla dolu olan bu maratonun yükünü en iyi kim taşır? Elbette kadınlar! Karar vermiş bir kadın varsa güç vardır. Hedef, azim ve mücadele vardır. Sevgi ve merhameti mücadelenin içinde kaybetmez kadınlar. Yazar Yusuf Adsoy'un ikinci kitabı olan Üç Kadın Üç Hikâye de gücü göreceksiniz. Sevgiyi, şefkati, mücadeleyi, azmi... Engeller

Bu kitapta, ülke olarak beş yüz yılı aşkın süredir kültürel, siyasî ve iktisadî temaslarda bulunduğumuz Rusya'nın etnik yapısı göz önünde tutularak Rus kişi ve yer adlarının tarihî ve millî-kültürel unsurları dilbilimsel açıdan incelenmiştir. Kuramsal çerçeve kapsamında Rus kişiadbilim ve yeradbilim alanlarında ortaya çıkan ekollere; adbilimsel sınıflandırma türlerine, adbilim incelemelerinde kullanılan yöntemlere; N. A. Baskakov, A. M. Selişçev, V. D. Bondaletov, A. V. Superanskaya, Ye. M. Pospelov ve V. A

Henüz lisede öğrenci olan bir kız ne düşünür, nerede yaşar, ne ile meşgul olur? Herkesin aklına alışılmış şeyler gelecektir şüphesiz. Ama bu kitapta alışılmışın dışında olaylar oluyor. Ailesi ile birlikte zor ama mütevazı bir hayat geçiren genç bir kızın hayatı nasıl altüst olur? Bencil ve insanlıktan nasibini almamış bir adam koskoca bir ailenin ve daha başkalarının da hayatını nasıl mahveder? Genç yazar Sibel Avcı'nın kaleme aldığı bu eseri bir solukta okurken tüm sorulara cevap bulacağız. Bugün ölenler,

Daniel Defoe, (1660 [?] -24 Nisan 1731), İngiliz yazar ve gazeteci. 1660 yılında Londra'da doğdu. Çeşitli güçlükler ve tehlikelerle dolu bir yaşam geçirdi. 1685'te İngiltere kralı II. James'e karşı başlatılan ayaklanmaya katıldı. Yaşamının çeşitli dönemlerinde tüccarlık, fabrikatörlük, devlet memurluğu ve hatta casusluk yaptı. 40 yaşında gazetecilikte karar kıldı, bundan birkaç yıl sonra da roman yazmaya başladı. En çok ilgi gören romanı 'Robinson Crusoe' 1719 yılında yayımlanmış, 1 yılda 4 baskı çıkarılmış

Jean-Baptiste Poquelin daha bilinen adıyla Molière (15 Ocak 1622 - 17 Şubat 1673), Fransız oyun yazarı ve oyuncu. Moliere'in aynı zamanda bir oyuncu olması yazdıklarını da etkilemiştir. Oyunlarının karakterleri, kendi tiyatro topluluğunun oyuncularını andırır. Kendisi de genellikle, çabuk kızan adam, uşak, aldatılmış koca, dar kafalı burjuva ve Moliere denen herife söven yobaz ihtiyar gibi rollere çıkmıştır. Gerçek yaşamda, hatta provalarda yaşadığı durumları kolayca bir oyun malzemesi haline getirmekte ust

Friedrich Engels (28 November 1820 - 5 August 1895), was a German philosopher, historian, political scientist and revolutionary socialist. He was also a businessman, journalist and political activist, whose father was an owner of large textile factories in Salford (Greater Manchester, England) and Barmen, Prussia (now Wuppertal, Germany). Engels developed what is now known as Marxism together with Karl Marx. In 1845, he published The Condition of the Working Class in England, based on personal observations